Bayrama Girilirken; Şerefe, Arefe, (arefelik)

Şerefe: Arafe gününün öncesidir. Şerefe günü, Arafe günü çocuklara dağıtılacak olan; ceviz, fındık, iğde, kara kuru uzum, kabuklu yer fıstığı, incir gibi arifelik denilen kuru yemişleri alınır. Bayram için kolonya, şeker, kahve ve ev halkının tamamına bayramlık giysiler, bayramda el öpmeye gelen çocuklara verilecek mendillerle, yakın akrabalara verilecek hediyeler, bayram sabahı yemeklerin on hazırlıkları yapılır. Börek, baklava, yaprak dolması, etli kuru fasulye, pilav gibi yemeklerin yapılmasını teşkil ederdi.

Arefe: Arafe, Şerefeden sonraki gündür. Bayramı iple çeken büyüklü, küçüklü zengin, yoksulun bayramı bekledikleri son gündür. Gelenek göreneklerimize göre çocuklar, guruplar halinde ağzı büzgülü bez torbalarıyla arifelik toplamalarının zevkini tadarlardı Sabahın ilk saatlerinde çocuklar arefelik toplamaya başlardı. Çocuklar kapıları çalar, kapıyı ablalar veya teyzeler acardı. Onlar işi bildiği için, önceden hazırladıkları arefeliği getirip, avuçlarıyla torbalara pay ederlerdi. Bazen şakacı ev sahipleri elindeki arefelik kabını saklar ne var der, çocukları konuşturur, onların yarım yamalak arefelik istemelerine bayılırlardı.

Çocukların hala, teyze arefeliğimizi verir misin dediklerinde, büyükler onları sevip, okşar, yanaklarından bir kıt (öpücük) alır, sonra arkasında sakladığı kaptan, avuçlarını doldurarak torbalara arefelik koyarlardı. Toplu olarak gezemeyip, tek başına arefelik toplamaya çıkan  bazı çocukların torbalarını kimi zaman yaramaz çocuklardan biri alıp kaçtığı olduğunda, torbaları kaçırılan çocuklar, içini çeke çeke öyle içten ağlarlardı ki, onu gören herkesin içi parçalanırdı. Ağlayanların kimisinin sümüğü akmış, kiminin yüzünde gözyaşlarının iz yaptığı bir çocuğa rastlandığında onu gören büyükler, Gavurboğan mahallesinde bin bir çeşit kuru yemiş satan "Münir emi"ye koşar, yemiş alırlar ve kiriş unundan yapılı kağıt torbayı doldurur, ağlayan çocuğa arefelik olarak verirlerdi.

Bu ileride oluşacak sevginin ve dışa karşı korunmanın da başlangıcı olurdu. Bazen de ev kadınları arafalık torbası kaçırılan çocukları, kendi çocukları gibi sevip, ona yeni arefelik torbası diker ve içini arefelik doldurarak gönüllerini  alırlardı.

Bazı çocuklar arefelik toplarken, kaybolduklarında aileleri onları aramaya çıkar; "Embele eliyle küçük göstererek heç erkek veya kız çocuğu gördünüz mü" diye sorarlardı. Yaptığı tarifle aranan çocuk er veya geç bulunurdu. Mahallelerin birbiri ile iç içe girmesiyle oluşturulmuş samimi komşulukların gelişmesiyle, ailelerinin haberi olmadan muhitinden dışına cıkmış, kayıp çocuk bulunduğunda, komşular yakınlarına sorarak o çocuğun evini bulup, ailesine teslim ederlerdi.

Arefelik toplayan cocuklar topladığı fındıklarla bilya (misket), bazen eller arkada tek mi, cift oynarlardı. Bilen, milliği tutandan (avucunda saklama) elindeki fındık sayısı kadar fındık alır, tutturamayan elindeki sayı kadar fındığını millik tutana verirdi. Yanı ya yutar (kazanır), yada yuduzurdu (kayıp etme) ama ne yutanı nede yuduzanı olurdu. Oyun sonunda herkesin fındığı geri verilirdi.

İkindi de ezanın okunmasıyla başlanan mezarlık ziyareti, bayramın son gunu top atılıncaya kadar devam ederdi. Topla beraber buyukler, hane halkını alarak, ecdat mezarlarını ziyarete giderler, yanların a aldıkları Kur'an veya Enamla mezarlıkta Yasini Şerifi ve aşır okurlardı.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • dadas 01 Ocak 1970 02:00

    Ağzına sağlık