Bu neyin sonucu?

Mümkün ki dünyanın her yerinde birileri dolandırılıyor, birileri de dolandırıyordur. Fakat sanmıyorum ki başka yerlerde bizdeki kadar kolay olsun.

"Kanunlar yetersiz, polis beceriksiz" diyemeyiz.

Cezalar bi hayli ağır; polis de sürekli teyakkuzda...

Buna rağmen hemen her gün onlarca vatandaş, telefon dolandırıcılarının kurbanı oluyor.

Üstelik bu kurbanlar arasında profesör, general, müdür ve öğretmenler de var.

Yani yalnızca evdeki Ayşe teyze ile emekli Ahmet amcayı çarpmıyorlar.

Kime denk gelirse artık!

Genellikle dümencinin mesleği değişmiyor:

Ya başkomiser oluyor ya da savcı!

Çevrilen dümenin senaryosu da aynı:

Banka hesabınız terör örgütünün eline geçti, sizi bu büyük beladan kurtarmaya çalışıyoruz!

Şayet balık oltaya takılırsa gerisi geliyor:

İşte şu kadar parayı şu hesaba yatır, ama sakın bu durumdan kimseye söz etme. Yoksa başın büsbütün belaya girer!

Arkadaşımız Levent Akpınar, merak edip araştırmış. Yetkililerin ve ilgili şirketlerin neredeyse saat başı yapıp durdukları bu kadar uyarıya rağmen, acaba Erzurum'dan kaç kişi bu tuzağa düşmüş?

Resmi kayıtlara geçen daha doğrusu adliyeye intikal eden vaka sayısı, 16...

Siz bu sayının üstüne bir de dolandırıldığı halde ya utandığı için ya da başka şeylerden korktuğu için şikâyetçi olmayanları ekleyin.

Zaten ilgililer de sayının 100 civarında olduğunu söylüyor.

Peki bu dolandırıcılar 16 kişiden toplam ne kadar çarpmışlar?

Rakam belli...

Yine resmi kayıtlara göre, telefon dolandırıcıların hesabına Erzurum'dan 500 bin lira transfer olmuş!

16 kişiden, 500 bin lira...

Artık duruma göre, vatandaşın banka hesabı kabarıksa elli yüz bin; olmadı yirmi otuz bin...

Daha üç- dört gün önce Erzurum merkezde yaşayan bir evhanımı, aynı tuzağa düşmüş ve 11 bin lirasını kaptırmıştı.

Tabii ki sadece Erzurum'u dolandırmıyorlar, rastgele çevirdikleri o numara nereye ve kime denk gelirse.

Yani belli bir hedef kitlesi yok!

Kimse bu hususta devleti suçlayamaz.

Çünkü sürekli bilgilendirme yapılıyor ve herkes uyarılıyor.

Tüm bu önlemlere rağmen, "ben polisim" veya "ben savcıyım" diyen dolandırıcılar, çoğu defa amacına ulaşıyor.

Burada üzerinde özenle durulması gereken bir husus var. O da şudur:

Bu tuzağa düşen herkesi bilgisiz kabul edemeyeceğimize göre, demek ki bu insanların ortak bir özelliği var:

Polis ve savcı korkusu!

Misal; aynı kişilere, "ben maliyeceyim" veya "ben falanca kurumda müfettişim" deseler, yine bu kadar kolayca kandırabilirler mi?

Zannetmiyorum...

İşin içine polis, savcı ve terör örgütü meselesi girince insanların kimyası bozuluyor.

Prof.Dr. Canan Karatay gibi Amerika'da eğitim almış bir hanım bile "ben başkomiser filanca" diye söze başlayan dolandırıcının yönlendirmesiyle, hesabından çektiği paraları kendi eliyle götürüp vermişti.

Neyse ki O şanslı olan kurbanlardandı. Polis kısa sürede dolandırıcıları yakalamış ve hocanın parasını da kurtarmıştı.

Her vatandaş, saygı göstermese bile yasalara uymak zorundadır.

Ancak ülkemizdeki bu tablo. başka bir gerçeği gün yüzüne çıkarıyor.

Toplum genelinde, savcı ve polis korkusunun bu denli baskın olması, devletin izlediği yanlış politikanın sonucudur.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.