Yugoslavya'dan ders almalıyız!

Geçen hafta bir gurup hemşehrimizle Balkan coğrafyasında bir geziye katıldık.

Buralar Anadolu'dan önce Osmanlı egemenliğine katılmış, bir diğer ifadeyle Erzurum'dan önce Osmanlı olmuş coğrafya. Camileriyle, Bektaşi tekkeleriyle, medreseleriyle, türbeleriyle, birçok adetleriyle, halen kullandıkları Türkçe kelimeleriyle tam bir Türk yurdu olduğu görülüyor, anlaşılıyor en azından hissediliyor.


Buralar önceleri Yugoslavya adı altında bir devlet olarak dünya siyasetinde etkin ve yetkin bir dönem geçirmişti Avrupa'nın Doğu'dan sınır Komşusu ve Tito, döneminde Avrupa'nın dördüncü büyük ordusuna sahip bir ülke.


Çoğunun aynı ırktan olmalarına rağmen aralarındaki basit farklılıkları abartarak, büyüterek 21. Yüz yılın en büyük ve en acılı iç savaşıyla karşı karşıya kaldı.


General Tito'nun ölmesiyle 1990'lı yıllarda başlayan ırkçı, dinci, ayrılıkçı söylemlerle başlayan iç savaş sonunda; 270 binden fazla insan öldü, 50 bin kadının ırzına geçildi,100 binlerce dul, yetim, sakat kaldı. Halen on binlerce kişi


psikolojik sorunlarla boğuşuyor. Bunlara rağmen halen gelecekte bir daha iç savaş çıkmayacak diyemiyorlar. Asaplar bozuk, hatıralar diri, kinler besleniyor.


Ve Tek bir Yugoslavya'dan 7 yeni devlet (Bosna - Hersek, Hırvatistan, Slovenya, Makedonya, Sırbistan, Karadağ,  Kosova) bir kaç kanton, anlamakta zorluk çektiğimiz bir yapılanmayla karşılaştık.


Şehirler devlet olmuş, şehirden şehre giderken gümrük kapılarından geçiyor, kontrol ediliyorsunuz. Eskiden tek bir devlet olan Yugoslavya içinde 14 gümrük kapısından geçtik. Aynı dili konuşuyorlar, isimlerinin çoğu aynı, ırkları aynı, camii ve kilisenin olmadığı yer yok, folklorları, şarkıları, müzikleri birbirlerine yakın, ortak kahramanlarının heykelleri meydanlarını süslemiş, arazilerini aynı nehirler suluyor ama ayrı ayrı devletler.


Avrupa birlik olarak güçlü olacağını bildiği için Avrupa Birliği'ni kurmuş ama yanı başındaki Yugoslavya'nın parça, parça olmasına, küçük lokmalara bölünmesine göz yummuş, hatta çanak tutmuş.


Bu seyahat bende ülkemizin başına musallat edilmek istenen felaketi hatırlattı. Türkiye için istenen ve tertiplenen oyunu burada daha net görme imkânı buldum.


Mümkün olsa da ayrılıkçı fikir taşıyanları buralara götürüp gezdire bilsek. İktidar hırsı ile ülkelerini felakete götürenlerden ders alamayan milletler Tarihin tekerrürünün önüne geçemezler.


Saygın, güçlü, itibarlı, büyük bir devletin yurttaşı olmanın avantaj ve keyfini yaşamak dururken; bölük pörçük, itibarsız, devletçiklerin halkı olmanın kime ne faydası olur ki?


Önümüzde bu gün adından bile bahsedilmeyen Yugoslavya gibi yeni bir örnek var. Bundan ders çıkarmayacaksak neden çıkarabiliriz ki?


Kurban eti gibi 7 hisseye bölünen Yugoslavya'nın o gün ki muhteris yöneticilerinin çoğu bu gün yok. Ama paramparça olan Yugoslavya halkı açılarıyla yaşamaya çalışıyor.


Ey akıl, ey izan, ey vicdan bundan ders almıyorsan neden alacaksın vesselam!

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • dadaş 01 Ocak 1970 02:00

    bektaşi teknesi değil bektaşi tekkesi

  • h.sen 01 Ocak 1970 02:00

    Niye yugoslayadan ne gordunki