Vali Öztürk'ün Uyandıran Konuşması..

 

Hafta içerisinde DAGC’nin düzenlediği ölümünün üçüncü yılında Yaşar Reyhanî’yi anma programında yaptığı konuşmayla salondakileri etkileyen, konuşmasının bitiminde uzun süre alkışlanan Vali Sebahattin Öztürk’ü dinlerken Yusuf Has Hacib’in “Kutadgu Bilig”de politikacı olmanın başka şey, “bey” yani gerçek devlet adamı olmanın başka şey olduğunu belirttiği düşünceleri geldi aklıma. Halk politikacıdan çok devlet adamını sever. “Bey halkı bilgi ile elinde tutar; bilgisi olmazsa aklı işe yaramaz. İnsan her işe başlarken bilgi ile başlar ve akıl ile sona erdirir.”

Halk anma törenlerinde en çok uzun ve klasik protokol konuşmalarından sıkılır, salonu terk eder veya uyuklar, sırf bu yüzden bu tür etkinliklere gelmeye yüksünür. Adeta her törene, sadece bir iki güncelleme ile uyarlanmış ve bolca beylik sözlerin bulunduğu konuşmaları halk ve basın mensupları ezberlemiştir artık. Hamaset dolu resmi konuşmalardan dinleyenler bıkmıştır.

Sayın Vali Öztürk o gece ezberimizi bozdu. Vali Öztürk’ün konuşması; TRT Erzurum Haber Müdürlüğü’nün hazırladığı Âşık Yaşar Reyhanî belgeseli, ozanların sazlı sözlü coşkuları, İl Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak’ın ezbere okuduğu Reyhanî şiirleriyle salona yaşattığı ziyafet kadar, belki daha çok gönüllere hitap etti. Vali Öztürk’ün konuşması alışılmış bürokrat konuşmalarının aksine uyutan değil, uyandıran konuşmaydı.

Sayın Valinin sözlerinden neler okumadım ki…

Yaklaşık kırk bin öğrenci ve ikibin öğretim üyesinin olduğu üniversiteye sahip bir şehirde Asrın Ozanı’nı anma gecesine katılım bu kadar az mı olmalıydı? Türkiye’nin en eski edebiyat fakültelerinden birini bünyesinde bulunduran Atatürk Üniversitesi şehrin kültürel değerlerini markalaştıracak ve sadece Erzurum’da değil, Türkiye’de ses getirecek organizasyonlara imza atması gerekmez miydi? Edebiyat fakültelerinin temel vazifelerinden biri folklor araştırmaları, temel malzemelerinden biri de halk ozanları değil mi? Yapılan çalışmalar kütüphanelerin tozlu raflarında kalsın veya bir akademisyenin kariyerini, unvanını geliştirsin diye mi yapılır?

Bunları söylerken Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Dilaver Düzgün hocamızın hakkını vermeliyiz. Birçok ozanımızın şiirlerini derleyerek onların kaybolup gitmesini önleyici yararlı çalışmalara imza atmıştır. Gecede âşık Ruhanî, kendilerinin yanında olduğu için özellikle Dilaver Düzgün hocaya müteşekkir olduklarını ifade etti.

Sadece üniversite mi?.. Yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve hepsinden önemlisi halk değerlerine sahip çıkma noktasında eksikliği kendisinde aramalı ve taşın altına elini sokmalıdır. Halk miskindir, eleştirilerinde samimi değildir. Yıllardır türküleriyle duygulandığı, düşündüğü, kendisini ifade ettiği büyük ozanını hemen unutmuşa benziyor ki halkın geceye katılımı yok denecek kadar azdı. Kaldı ki anma gecesi, şehrin göbeğinde ve herkese açık olan Ticaret ve Sanayi Odası’nın salonunda yapılmıştı.

Geceye katılan ozanlardan Rahim Sağlam’ın bu tür organizasyonlara katılmamasından dolayı Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler’e ettiği sitem manidardı. O akşam, başkanın başka bir programı yoktuysa eğer, Rahim Sağlam’ın sitemine yürekten katıldığımı söylemeliyim.

Belediyelerin kültüre katkısı yadsınamaz. Parantez açarak bir örnek vermek istiyorum:

Bursa’ya bir şiir yazan (Bursa’da Zaman) Ahmet Hamdi Tanpınar adına Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü’nün yaptığı organizasyonlara, çıkardığı kitap sayılarına ve yaptığı sanat ve edebiyat yarışmalarına bakın (Öyle ki birçok kişi sırf bu yüzden İstanbullu olan Tanpınar’ı Bursalı sanıyor.);  Erzurum’a iki defa gelmiş, Erzurum’da hocalık yapmış, “Beş Şehir” adlı eserinde tanıttığı beş şehirden birini de Erzurum seçmiş olan Ahmet Hamdi Tanpınar’la ilgili hiçbir çalışma yapmamış Erzurum belediyelerinin ufkunu, mantalitesini varın siz karşılaştırın!

Valimizin konuşmasının bende bıraktığı tesire tekrar dönelim:

Erzurum’a, kültürüne gittikçe yabancılaşan gençler ve onları yetiştirenler… Erzurum’da doğup Türkiye’yi ve dünyayı aydınlatan çağın entelektüeli Mümtaz Turhan’dan, Nurettin Topçu’dan ve nice aydınlarımızdan habersiz gençlik…

Azerbaycan’da sanata ve sanatçılara, halk ozanlarına yönelik yapılan nitelikli programlara, halkın bu programlara gösterdiği rağbete nispet, en azından kendi memleketinin ozanı olan Yaşar Reyhanî’yi anma gecesine bile gelmeye üşenen miskin bir halk… Hem miskin hem mangalda kül bırakmayan Erzurumlu taraflarımız… Samimiyetten uzak…

Tüm bireyleriyle, binlerce yıllık Türk kültürünü yaşama, yaşatma ve gelecek nesillere taşıma sorumluluğundan uzak bir nesil…

Çocukları ve gençleri sosyalleşmekten, okumaktan, kendi kültürünü ve dünyayı tanımaktan, Türkçeyi (güzel) konuşmaktan, üretmekten uzaklaştıran eğitim ve sınav sistemi… Tüm hayatı sınavlar olan test ve tost nesli… Ve çocuklarına hayattaki tek gerçeğin test başarısı olduğunu dayatıp çocuklarını, bizi millet yapan değerlerden ve toplumsal duyarlılıktan uzaklaştıran bilinçsiz ve hırslı aileler…

Bir yanda köklü üniversite, bir yanda binlerce öğretmen ve öğrencisiyle milli eğitim ordusu, bir yanda neyi muhafaza ettiğini bilmemesine rağmen kendisini “muhafazakâr” addeden bir halk, diğer yanda unutulan nice Türk büyüğü, kültürü ve hassasiyeti… Bu ne yaman çelişki…

Sayın Valimiz Sebahattin Öztürk’ün bir metne bağlı kalmadan, içtenlikle yaptığı konuşma sosyal bilimler kürsüsünden yapılan bir bildiri gibiydi.

Konuşmanın benim zihnimde uyandırdığı düşünceleri özetledikten sonra şunu da belirtmek isterim: Maalesef Erzurum’da herkes kendine Müslüman… Geceyi düzenleyen, hiçbir siyasi ve ideolojik kimliği olmayan Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’ydi. Buna rağmen her defasında Erzurum’un tek sahibi olarak kendilerini gören eşraftan(?) kimsenin salonda olmaması, Erzurum konusunda ne kadar samimi olduklarını göstermesi açısından önemliydi.

Geceye emeği geçen herkesi duyarlılıklarından dolayı kutlarken İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Fevzi Budak’ın her konuşmasında şiirin büyülü sesinden yararlanması, hele Reyhanî divanını neredeyse ezbere bilmesinin herkesçe gıptayla ve takdirle karşılandığını söylemeliyim. Şiirle yoğrulmuş hitabet; elbette hikmet, estetik ve bilgi yüklü hitabettir.

Konuyu toparlayacak olursam Vali Sebahattin Öztürk’ün toplum meselelerine bu kadar hâkim olması, meselelerin arka planındaki bilgi ve bilinç eksikliğini temellendirmesi, meselelere teklif ettiği reel çözüm önerileri, toplum adına samimiyetle yaptığı özeleştiri, Erzurum’un önemli şahsiyetlerini yakinen tanıması salondaki Erzurumlular için moral olmuştur.


14.12.2009 03:22:00