Erzurumajans-Erzurum Milletvekili ve Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Dr. Cengiz
Yavilioğlu, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü nedeniyle yayımladığı
makalede, modern çağın önemli güçlerinden birisinin basın olduğunu
belirterek "Basınımızın İmtihanı; Çatışmaları tartışmaya
dönüştürebilmek." dedi.
BASIN, BAZEN DARBELERİN, BAZEN DEMOKRATİKLEŞMENİN ARACI OLDU
Yavilioğlu, önemli analizler içeren makalesinde "Basın bazen bilgiyi
doğru bir şekilde halka ulaştırmanın, bazen halkı yönlendirmenin bazen
de bilgiyi halktan gizlemenin, bazen demokratikleşmenin, bazen
otoriterleşmenin bazen darbelerin, bazen sevginin, bazen kaosun bazen de
nefretin; bazen adaletin, bazen haksızlığın bazen de dengenin aracı
olmuştur." görüşlerine yer verdi.
İşte Yavilioğlu'nun makalesinden bölümler; "İlkeli ve sorumlu basın zihniyeti taşıyanlar zaman zaman hak ve
özgürlük mücadelelerinin önemli destekçisi olmuş; sosyal sorumluluk
sahibi olmanın gereği olarak çatışmaları tartışmaya dönüştürmüş; suç,
şiddet ve çatışmaları önlemek için bireysel, etnik ve dini hakların
korunmasına aracılık etmiş; doğru yerde ve doğru tarafta olmanın
bedeline de katlanmıştır.
BASININ BİR KISMI ZAMAN ZAMAN DARBECİLERLE İŞBİRLİĞİ YAPTI
Basının bir kısmı ise zaman zaman darbecilerle işbirliği halinde
Başbakanı ve Bakanları idama götürmenin; yalan yanlış haberlerle
hükümetleri deviren güçlere aracılığın; belirli bir toplumsal ve/veya
ideolojik kesimi gayrimeşru ilan ederek o gruplara mensup insanları
hapislerde çürütmenin ve işinden etmenin malzemesi olmuştur. Kısacası
bazen otoriter bir tavır takınmış bazen de sosyal sorumluluklarının
gereğini yapmıştır.
BASIN İÇİN EN PROBLEMLİ ALAN; SİYASET, SERMAYE VE BÜROKRASİ İLE KURDUĞU İLİŞKİDİR
Basın için en problemli alan; siyaset, sermaye ve bürokrasiyle kurduğu
ilişkidir. Hiç şüphesiz basın, siyaset alanının politikalarını ve
faaliyetlerini topluma aktaracaktır. Siyasi örgütlerin toplumu
geliştirmek, halka fırsat oluşturmak için yaptığı eylemleri topluma
aktarmak ve doğru bilinç oluşturmak basının görevleri arasında
olmalıdır. Basının da bir tarafı olacaktır şüphesiz. Bu taraf olma hali,
basının "sosyal sorumluluk" görevinin bir sonucu olduğu müddetçe
gerekli olan da bir şeydir. Ama basının amacı hiçbir zaman ve hiçbir
şekilde salt kendi patronunu, kendi ideolojik kümesini veya siyasal
iktidarı desteklemek olmamalıdır. Başka bir ifadeyle basının amacı, ne
olursa olsun bürokratların, siyasilerin ve sermayedarların oluşturduğu
egemen güçlerin fikirlerini, eylemlerini ve taleplerini topluma aktarmak
ve toplumun egemen düzene rızasının sağlanmasına yardımcı olmak
olmamalıdır. Tecrübeler göstermektedir ki bu durum, içerisinde kısmi
faydalar sağlasa dahi uzun vadede otoriter ve halktan kopuk yönetimlere
zemin hazırlamaktadır.
MEDYANIN GÖREVİ HALKI EĞİTMEK VE HÂKİMLİK DEĞİL?
Medyanın amacı halkı eğitmek veya ihtilaflı konularda hakimlik yapmak
da olmamalıdır. Medyanın temel görevi halkı ilgilendiren konulara
ilişkin enformasyonu ve düşünceleri aktarmak olmalıdır. Aksi takdirde
medya resmi ideolojinin aktarıldığı bir okuldan veya taraflar arasında
karar veren mahkemelerden farklı olmaz.
BASIN, ÖZGÜRLÜKLERİN YERLEŞİK HALE GELMESİNİN ÇOK ÖNEMLİ BİR "YAPICI GÜCÜ"DÜR
Dünya örnekleri göstermektedir ki kamuoyunu bilgilendiren, toplumu
ilgilendiren meselelerde tartışma zemini oluşturan; iktidarları
denetleme ve gözetim yapma amacı taşıyan; toplumun görüşlerini tarafsız
bir şekilde yansıtan; değişik konularda halkın yönlendirilmesi için
devletin veya hükümetin bir aracı olmayı değil, halktan hükümete doğru
bir değişime aracılık eden; halkı tarafsız bir şekilde değişik
yaklaşımlar ve alternatifler hakkında bilgilendiren bir basın,
demokratikleşmenin ve hak ve özgürlüklerin yerleşik hale gelmesinin çok
önemli bir "yapıcı gücü" olmuştur.
MEDYA KARTELLERİNİN KENDİ ŞİRKETLERİNİ KORUMA ÇABASI TARAFSIZLIĞA ZARAR VERİYOR
Türkiye, basın ile siyaset, sermaye ve bürokrasi arasındaki ilişkinin
nedenleri ve sonuçları açısından önemli deneyimlere sahiptir. Her şeyden
önce Türkiye'de sorumlu ve tarafsız bir basın olmayı engelleyen iki
neden bulunmaktadır: Bunlardan ilki medya kartellerinin ekonomik çıkar
kaygısıyla kendi şirketlerini koruması ve iktidarla ilişkilerinde kamu
çıkarlarından çok şirket çıkarlarını öne çıkartması, ikincisi ise
siyasal partizanlıktır.
Türkiye'de sermaye oluşumu, hükümetlerin
kurulması, siyaset dışı güçlerin devlet yönetimine etkisi, büyük
çoğunlukların devletten ve siyasetten uzak tutulması gibi olayların en
önemli araçlarından birisi basın olmuştur. Bunu görmek için 1960, 1980,
1971 ve 1997 öncesi ve sonrası basının tutumuna bakmak yeterli
olacaktır.
BASIN, HALKIN TARAFINDA, HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN YANINDA OLMALIDIR
Geleceğimizin daha demokratik ve müreffeh olması aynı zamanda basının
nerede ve nasıl durduğuna bağlıdır. Hiç şüphesiz basın, yukarıda
bahsedilen iki konuda da halkın tarafında, hak ve özgürlüklerin yanında
olmalıdır.
Diğer önemli bir konu ise basının yönlendirme ve
manipüle etme gücüdür. Zira basın, bilgiyi topluma aktarmanın aracı
olmakla birlikte, aktarılacak bilgileri önemli hale getirme ve/veya
önemsizleştirme gücüne de sahiptir. Yani basın, gündem oluşturma ve
halkı yönlendirme gücünü bünyesinde bulundurmaktadır. Halk ise medyanın
öncelik verdiği konulara öncelik verme eğilimindedir. İnsanlar kitle
iletişim araçlarından sadece konuların ne olduğunu öğrenmezler aynı
zamanda öncelik sırasını da öğrenerek konular arasında bir önem
sıralaması yaparlar. Dolayısıyla gündemdeki konulara da çoğu zaman
medyanın verdiği öneme paralel önem verirler. Bu durumda, hayati öneme
sahip bazı konular halktan gizlenebilir veya tersi olabilir. Yine basın
aracılığıyla, azınlık bir kitleye ait fikirler sanki çoğunluğun
fikriymiş gibi yansıtılabilir. Böylece büyük çoğunluk baskılanmış ve
"sessizlik sarmalına" itilmiş olur. Sarmala göre eğer medya azınlığı
desteklerse, çoğunluk kampı sessiz çoğunluk haline gelir. Türkiye'de
büyük çoğunluklar, uzun yıllar bu sarmalın içerisinde baskılanmış,
ayıplanmış ve dışlanmışlardır.
Türkiye'de demokratikleşmenin ve
insan hak ve hürriyetlerinin daha yerleşik hale gelmesi ile birlikte
basın anlayışımız da daha yüksek sosyal sorumluluğa ulaşacaktır. Zira
toplumda hiçbir unsur bir diğerinden bağımsız değildir. Gelişmişlik ve
geri kalmışlığın sebepleri bütüncüldür. Demokratikleşme, ekonomik
gelişme, basın özgürlüğü ve sorumluluğu birbirini etkileyen ve
birbirinden etkilenen faktörlerdir. Türkiye geliştikçe, bu unsurlar da
gelişecek ve birbirlerini daha olumlu etkileyeceklerdir.
Türkiye'nin gelişmesinde, geçmişten daha fazla bugün basına sorumluluk
düşmektedir. Hiç şüphesiz basınımızın bu sorumluluğu taşıyacak tecrübesi
ve birikimi bulunmaktadır. Önemli olan; güç ve çıkar ile adalet,
demokrasi, hak ve özgürlükler denkleminde basının nerede duracağıdır.
Geleceğimiz biraz da bu tercihe bağlı olacaktır.
KURUMSAL OLARAK ERZURUM MEDYASININ KÜÇÜK HESAP PEŞİNDE OLANLARA PRİM VERECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM
Erzurum'da bu tecrübe ve birikimin diğer illere göre daha iyi olduğu
bir gerçektir. Yeter ki şehrin gelişmesi için çaba sarfedenlerle aynı
yöne bakabilelim. Kısır bir parti taraftarlığını, sadece kendi
mahallemizin çıkarlarını, kendi cemaatimizin adamlarını öncelemekten ve
korumaktan vazgeçtiğimizde şehir için çalışanlar açığa çıkacaktır.
Kurumsal olarak Erzurum medyasının küçük hesap peşinde olanlara prim
vereceğini düşünmüyorum. Erzurum basını, Erzurum'a katkı sunan veya
sunma niyeti taşıyanları büyük oranda desteklemektedir. Bunu yapan basın
mensupları her kesimden taktir görmekte, saygı duyulmaktadır.
Türkiye'ye hizmet eden, Erzurum'a emek harcayan basın mensuplarımızın 10 Ocak Basın Günlerini kutlar, esenlikler dilerim."
12.01.2015 14:02:38
Yavilioğlu: Basınımız, çatışmaları tartışmaya dönüştürebilmeli
Erzurum Milletvekili ve Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Dr. Cengiz Yavilioğlu, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü nedeniyle yayımladığı makalede, modern çağın önemli güçlerinden birisinin basın olduğunu belirtti.