Ana kucağı

Babalar çocuklarını "Bar tutmak"için bize getirdiklerinde ,genelde
şöyle derlerdi."Hocam benim imkanım olmadı,ben oynayamadım. İstiyorum ki ço-
cuğum oynasın. Hiç olmazsa bir düğünde el tutsun. Ben bilmiyorum diyip mahcup
olmasın" Ve çoğu kez başlarından geçen bir olayı anlatırlardı.

Sevgili Dadaşlar..BARCI dediğiniz öyle kolay yetişmez. Sizin karşınız-
da gösteri yapabilmek için hangi aşamalardan geçmiştir, hangi sıkıntıları
yaşamıtır, bunu ancak oynayan bilir.

Bir lokantaya gider, canınızın istediği bir yemeği sipariş verirsiniz.
Yemek masanıza gelinceye kadar ona mutfakta hangi emekler verilmiştir hiç
düşünmezsiniz. Sonuçta iyi bir yemekti veya tuzu noksandı vs.dersiniz.
Halkoyunları da böyledir. Karşınıza bir ekip çıktığında, o ekibe Halkoyun-
ları mutfağında neler yapılmıştır, perde arkasında kimler vardır, hiç düşünmezsiniz.

Adım çalışması, figür çalışması, ritim çalışması. Bunlar dahada coğaltılabilir.
Yetmez: Ekip olmanın gerekleri yerine getirilmelidir. Birlik-beraberlik, boy dengesi,
oyun alanının kullanılması. Buda yetmez: Oyun ruhunun yansıtılması gerekir. Aynı duygu, aynı heyecan, aynı sevinç. İşte püf nokta buradadır. Hani tadı-tuzu yok demiştik ya, işte o duygu izleyiciye yansıtılmadımı, oyun Bedeneğitimi hareketlerinin müzik eşliğinde yapılmasından ileriye gitmez. Yani tadı-tuzu olmaz. O duygu için yıllarca uğraşıldığı olur.(Kişiye göre değişir tabi)

Bir futbol takımına milyarlarca lira harcanır bir takım kurulur, fakat
sonu hüsran olur. Takım ruhu sağlanamadıkça başarılı olunamaz.
Halkoyunları takımıda böyledir. Didinir uğraşırsınız, ekibi(takımı)kurarsınız,
dört dörtlük oldu, her şey tamam dersiniz. Bu sefer ekibin içinden bazıları hasta-
lanır, bazıları askere gider, bazıları başka şehire göç eder vs. Hadi sil baştan uğraş-
maya başlarsınız.

İşte burada ANA KUCAĞI devreye girmelidir. Ana kucağında yetişen, olgunlaşan-
lar bu boşluğu doldurmalıdır. Bu Ana kucağında, bu Halkoyunları mutfağında, onlarca 
yüzlece genç, yetişmeye, olgunlaşmaya ve pişmeye devam etmelidir.

Bu Ana kucağında boy boy ekipler olurdu.Burada asıl amaç,bar öğrenmenin yanın
da Dadaşlık kültürünü öğrenmekti.  Ana Kucağı adeta Ahilik teşkilatıydı. Usta ,Çırak,
Kalfa geleneği vardı. Sorun Barcılara, hepsinin bir ustası ,hepsinin bir çırağı vardı.
Herkes ustasının ve çırağının isimlerini gururla söylerdi. Sıtil sahibi Barcıların
çırağı olmak ta, başka bir övünme kaynağıydı .Ahlaklı olmak, doğru olmak,inançlı olmak, yardımsever ve babayiğit olmak gibi değerler, ustadan çırağa böylece aktarılırdı. İşte bu ocakta tüten Dadaşlık, pişende DADAŞ tı.

Tarihsel olarak geriye dönüp baktığımda bu görevi Halkoyunları Derneği, Halkevi,
Halk Eğitimi Merezi, Kültür Turizim Derneği ve Üniversite(MEDİKO,Yurt-Kur)vb.ne kadar da güzel yapmışlardı.

Onu koruyan ve yaşatan ANA KUCAĞI olmadımı ,oyun bozulmaya başlar. Hele bir-
de kendi bölgesi dışına çıktımı,mahalli özelliklerini iyice kaybeder.

Yanlış işitme, yanlış anlama, bellek hataları, bu konuda büyük rol oynar.
Oyuna yeni motifler eklenir. Bazı motifler çıkarılır ve sonunda oyun tanınmaz hale 
gelir. (Bazende bu, kasıtlı yapılır). Bu durum halk kostümlerinin de başına gelir.

Bir halk kültürünün başına böyle bir olay geldimiydi,onu yaşatan Ana Kucağı-
nın dışına çıktığını anlarız. Yabancı bir kucakta yeniden meyve ve çiçek verse bile,
artık bir çok niteliğini kaybetmiştir.

Koçeri Barı, Mardin ve Muşta yeniden hayat bulmuş,Artvinde Koççari,Bitliste
Bitlis Koçerisi olmuş.Fügür ve müzikleri oldukça değişikliğe uğramış, bir yerde Halay,
bir yerde Horon olmuş.

Nevşehirde, Erzurum Barı,Bayburtta Sarhoş Barı,Erzincanda Tavuk Barı,
Sivasta Hoşbilezik oynandığını görürüz.

Erzurumda askerlik yapan birimi o oyunları oralara götürdü.Yoksa Deprem ve savaş
nedeniyle Erzurumdan oralara göç edildi de, oralardaki Erzurumlular kendi kültürlerini
böylemi yaşattılar.

İşte bu tür oyunlara Halkoyuncular"Çiçekleme"diyorlar. Olsun o da güzel

Ama Erzurumda ANA KUCAĞI iddiasında olan ve Erzurumu temsil noktasında olan
bazı kurumlar farkında olmadan bazı değişiklikler yapmaktadırlar. YAPMAYINIZ. Bu vebale girmeyiniz. Gerek figür, gerek müzik, gerekse kostüm üzerinde masumane yapacağınız değişiklikler, telafisi mümkün olmayan yaralar açabilir.

Şurası unutulmamalıdır ki, etrafımızı çepeçevre kuşatan bu kültür emperya-
lizmi tamda bu durumu bekler. Onu dişlilerinin arasında çatır çatır ezer. Bizi biz
 yapan bu değerleri, birer birer yok eder.

Mesela:Zığva olur Şalvar, Kazeki olur Ceket, Çapula olur Ayakkabı, Köstek
olur Zincir. Yetmez, Gök Mavi-Yer Beyaz değil, artık Gridir. Çift Başlı Kartal
başının birini kaybetmiştir.

Bütün bunların Kültürü eline teslim ettiğimiz, kişi ve kurumlarca yapılması
daha da acı, daha da yaralayıcıdır. İnsan sırtından hançerlenmiş hissine kapılıyor.
Şükürler  olsun ki, Erzurum hiç bir zaman bu aşamaya gelmemiştir ve Allahın izniyle
gelmeyecektir.

Dadaş denince Bar Bar denince Dadaş akla gelir. Barı Dadaş'ın elinden alırsanız Dadaş öksüz kalır. 

Halkoyunları sevdalılarına saygılarımla.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Kemal Balcı 01 Ocak 1970 02:00

    Sevgili hocam, yine güzel bir yazı çıkmış kaleminizden. Çok önemli tespitlerde ve önerilerde bulunmuşsunuz. Halk oyunlarına gönül veren ve bu kültürü yaşatmaya çalışan herkese büyük görevler düşüyor. Elinize sağlık. Selam ve muhabbetle hocam.

  • Selami yağar 01 Ocak 1970 02:00

    Müslüm hoca gibi folklör erbaplarının sayısı azalmadan yenilerini yetiştirmezsek korkarım gelecek adına umutlu olamayız.