Büyükşehir'in sevmeyeceği sorular!

Bugün bir kez daha çaresizliğin sesini duydum!

Söz verdim, telefonla arayıp dertleşen kişinin ismini vermeyeceğim ama anlattıklarını sizlerle paylaşacağım.

Adamcağız neredeyse sinirinden ağlayacak.

Boğazında kelimeler öyle bir düğümleniyordu ki, konuşmaya başladığında içi titriyordu.

“Ne oldu” diye sormama fırsat vermedi.  

“Artık dayanacak gücüm kalmadı. Beni batırdılar.

Evimi sattım.

Arabamı, ekmek teknem kamyonumu sattım.

Borçlarımı ödeyebilmek için bankadan kredi çektim.

Alacaklarımı tahsil edemedim. Çeklerim yazıldı, kuruş ödeyemiyorum.

İşçime rezil oldum. Emeklerinin karşılığını veremedim.

Alacaklıların aramalarına yetişemiyorum.

Ağabey yemin olsun 2017 yılından beri Büyükşehir Belediyesi’nden paramı alamıyorum.

İş yaptım, önceleri az biraz ödeme yapıyorlardı. Hiç değilse çark dönüyordu. Sonra bir anda kesildi.

Çalmadığım kapı kalmadı. Alacağım için yalvardım yakardım.

Yok ağabey, yok vermiyorlar.

Yemin ediyorum, çocuklarımın başı için eve ekmek götüremeyecek duruma geldim.

Daha geçen gün bir arkadaşımdan borç aldım.

Al işte evrakları... Mahkemeye verdim, icra takibi başlattım...

Ne olacak bilmiyorum.”

Evet...

Eksiği var fazlası yok, özetle bunları anlattı.

Telefonu kapattıktan sonra aklıma gelen ilk soru, ‘Büyükşehir Belediyesi’nden alacaklı acaba kaç esnaf var’ oldu.

‘Kim bilir alacağı için Büyükşehir’in kapısını aşındıran kaç kişi vardır’ diye de sordum kendi kendime.

Yine kendi kendime, ‘patlama noktasına gelen bu müteahhit gibi kaç kişi icra takibi başlatmıştır’ diye de sordum.

Ayrıca ‘esnafın, müteahhitlerin alacakları ne zaman ödenecek?’ diye de sormadan edemedim.  

Ben böyle Büyükşehir’in sevmediği, yanıtını alamayacağımız soruları kendi kendime sorarken, Sayın Mehmet Sekmen’in şu cümleleri geldi aklıma...

“Bizim elimizdeki imkânlar da çok kıt. Ama biz ne yapıyoruz diyoruz ki, ‘yahu bu sene üç tane yol yapmayalım. 10 yol yapacaksak, 7’sini yapalım da üçünün bedelini ihtiyaç sahibi vatandaşlara dağıtalım.’ Benim vatandaşım açken, susuzken, evine ekmek götüremiyorken, ‘biz sana yol yapıyoruz, efendim biz sana billur gibi su akıtıyoruz’ demenin bir manası yok. Çünkü önce insanların karnının doyması lazım.”

Sayın Başkan daha ne desin!?