Siyaset Haber Girişi : 11 Ağustos 2014 13:10

Cumhurbaşkanı seçimleri köşelerde

Cumhurbaşkanı seçimleri köşelerde
Türkiye"de yayın yapan 15 gazeteden 54 yazar bugün Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesini değerlendirdi. Kim neler yazdı?

Erzurumajans-Recep Tayyip Erdoğan'ın halk oylamasıyla Türkiye'nin 12. Cumhurbaşkanı seçilmesi üzerine 15 gazeteden 54 yazar seçimi köşelerinde değerlendirdi. 


Hürriyet'ten Fatih Çekirge, Erdal Sağlam, Mehmet Yılmaz, Taha Akyol, Şükrü Küçükşahin; Radikal'den Oral Çalışlar, Ahmet İnsel, Murat Yetkin, Uğur Gürses; Milliyet'ten Aslı Aydıntaşbaş, Tunca Bengin, Güneri Civaoğlu, Serpil Çevikcan, Kadri Gürsel, Mehmet Tezkan, Güngör Uras; Cumhuriyet'ten Orhan Bursalı, Orhan Erinç, Aydın Engin, Özgür Mumcu, Can Dündar, Mustafa Balbay, Çiğdem Toker; Star'dan Mustafa Karaalioğlu, İbrahim Kiras, Yiğit Bulut, Orhan Miroğlu; Zaman'dan Ekrem Dumanlı, Bülent Korucu;Yeni Şafak'tan İbrahim Karagül, Salih Tuna, Abdülkadir Selvi, Markar Esayan, Hilal Kaplan, Hikmet Genç; Sabah'tan Mehmet Barlas, Berat Albayrak, Hasan Bülent Kahraman, Yavuz Donat;Türkiye'den Ceren Kenar, Fuat Bol, Rahim Er; Taraf'tan Murat Belge; Yeni Akit'ten Abdurrahman Dilipak, Ali Karahasanoğlu;Vatan'dan Güngör Mengi, Okay Gönensin, Ruşen Çakır, Hüseyin Yayman; Akşam'dan Mehmet Ocaktan; Bugün'den Nuh Gönültaş, Erhan Başyurt, Tarık Toros; Aydınlık'tan Doğu Perinçek, Mustafa Mutlu'nun yazdı.


15 gazeteden 54 yazarın yazılarının bir bölümü şöyle:


Fatih Çekirge/Hürriyet

Erdoğan'la birlikte başkanlık perdesi açılıyor

Erdoğan'la birlikte Türkiye'de yeni bir dönemin perdesi açılıyor.

Fiili başkanlıktır bu dönemin adı...

Tayyip Erdoğan bileğinin hakkıyla, milletin isteğiyle resmen Cumhuriyet tarihinin halk tarafından seçilmiş ilk cumhurbaşkanı oldu.

Heyecanın, isteğin, örgütlü çalışmanın, inanmanın siyasette ne kadar önemli olduğu bir kez daha görüldü.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Erdal Sağlam/Hürriyet

Tercihleri ekonomiye yön verecek

Piyasalar artık Erdoğan'ın kararlarıyla şekillenecek yeni kabineyi bekliyor.

Türkiye'de mevcut ekonomik istikrarın sürüp sürmeyeceği, ekonomik dengelerde bozulma yaşanıp yaşanmayacağı, AKP'nin tartışmasız lideri Tayyip Erdoğan'ın tercihlerine bağlı olacak.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tamamlanmasının ardından gözler önümüzdeki siyasi sürece çevriliyor. Piyasalar Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçilmesini zaten satın almışlardı. O nedenle bugün olumlu etkilense de, piyasaların kısa sürede normal seviyelerine inmesini bekliyoruz.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Mehmet Yılmaz/Hürriyet

Kazandı ama bu sonuç Erdoğan'ı mutlu etmez

Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı, kutlarım, ülkemiz için hayırlı olmasını dilerim.

Seçim sonuçlarına bakarak elbette birçok yorum yapılacak.

Seçmenin verdiği mesaj irdelenecek, siyasetçiler bunlardan kendileri için dersler çıkaracak.

Ama hiç tartışılmayacak olan şudur: Meşru bir seçim yapıldı, Recep Tayyip Erdoğan da bu seçimin galibi olarak cumhurbaşkanı olacak.

Seçim sonuçlarına bakınca, seçimi kazanmış olmakla birlikte Recep Tayyip Erdoğan'ı mutlu edecek bir sonuç elde edemediğini düşünüyorum.

Neredeyse dört seçmenden birinin oy kullanmadığı bir seçimde, (bu yazının yazıldığı saatte) yüzde 52 civarında oy alarak seçilmiş olması, gelecek ile ilgili planlarını gözden geçirmek zorunda kalacağını gösteriyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Taha Akyol/Hürriyet

Yeni Dönem

Önümüzdeki 2015 seçimlerinde gerek siyasi motivasyon, gerek mevsim bakımından muhalefet daha aktif davranır, AKP de yine 20 milyon civarında oy alırsa, hiçbir şekilde Anayasa'yı değiştirme, hele de başkanlık sistemine geçme imkânı olmayacaktır. Demek ki Erdoğan Çankaya için düşündüğü siyasi projeleri parlamenter sistem içinde tutmalı, sistemi zorlamamalıdır.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Şükrü Küçükşahin/Hürriyet

Yönü demokrasiye dönük Türkiye

İlk kez bir cumhurbaşkanı halk tarafından seçildiği için ülke alışmadığımız sıra dışı bir seçim kampanyası ve süreci yaşadı.

Tüm tatsızlıkların geride kalmasını dilemek dışında yapacak bir şey de yok artık, Türkiye'nin daha umutlu bir geleceğe yürümesi için çalışmak dışında.

Öncelik de AB hedef ve değerlerinden vazgeçmeyen bir ülke hayali olmalı.  Tersi yöndeki bir ilerleyişin, ciddi sıkıntılara kaynaklık edeceğini, Türkiye'yi bambaşka bir noktaya götüreceğini düşünmeli.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Oral Çalışlar/Radikal

'Yeni Türkiye' kazandı!

Bu seçimlerin en büyük galibi şüphesiz Erdoğan. Ancak, Selahattin Demirtaş'ın aldığı 9.7'lik oyun da çok anlamlı olduğunu görmeliyiz. Çözümün iki aktörünün kendi seçmenlerini de aşan bir oy yüzdesine ulaşmaları, toplumun ezici bir çoğunluğunun "çözüm süreci"ne destek verdiğini gösteriyor.

Erdoğan cumhurbaşkanı olarak, henüz çözüm bekleyen bir çok sorunu da arkasında bıraktı. Alevilerin cemevini ibadethane olarak görmek istemeleri ve kimlik talepleri, Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunda atması gereken adımlar, tabii en önemlisi de Kürtlerin eşit vatandaşlık hakları önümüzdeki dönemin temel meseleleri. Ortadoğu'nun yakıcı sorunları da önümüzde duruyor. Yeni Türkiye projesinin içinde hiç şüphesiz yeni bir uzlaşı dilinin de kendini göstermesi gerekiyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Ahmet İnsel/Radikal

Selahattin Demirtaş'ın başı dönmemeli

Bu seçimde ikinci ve kendi sınırlı koşulları içinde büyük başarı Demirtaş'ın neredeyse %10 yaklaşan bir oyu almasıdır. Türkiye'nin batısından aldığı oyların gözle görülür artışı, Demirtaş'ın temsil ettiği siyasal duruşun önümüzdeki dönemde ciddi bir seçmen karşılığının olabileceği umudu veriyor. Bu başarı bir risk de içeriyor. Önümüzdeki genel seçimlerde %10 barajını aşma umudunun güçlenmesi ve milletvekili seçimlerine bağımsız adaylarla değil, parti olarak girme kararının alınmasına yol açması. Şimdiden bunu tartışmak erken ama bu kararın büyük bir risk taşıyacağını ve genel seçimlerde %10'unun az da olsa altında kalarak AKP'ye mecliste çok daha büyük bir çoğunluk elde etme fırsatı sunacağını hatırlatmakta yarar var. Demirtaş'ın bu seçimlerde elde ettiği büyük başarının bir baş dönmesine yol açmadan değerlendirilmesi gerekiyor. Katılımın düşük olmasının Demirtaş'ın aldığı 3.5 milyon oyun oy oranı olarak ifadesini marjinal olarak arttırdığını unutmamakta yarar var.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Murat Yetkin/Radikal

Erdoğan zamanı

Erdoğan daha Balkon konuşmasından itibaren kolları sıvamış, yeni dönemi tasarlamaya koyulmuştur. Anayasa'nın 101'inci maddesindeki Meclis ve Parti üyeliğinin düşeceği hükmüne rağmen, aldığı oy üstünlüğü ile bunu yapacaktır.

Gündemde hükümet ve AK Parti'nin başına genel seçime kadar kimin geçeceği vardır. Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin, Binali Yıldırım isimleri konuşulmaktadır. Erken genel seçim muhtemelen gündemde olmayacaktır. Çünkü 10 Ağustos'ta İhsanoğlu için sandığa gitmeyen seçmen, muhtemelen kendi partisi için gidecektir. Erdoğan devri o nedenle bugünden itibaren başlamış sayılmalıdır.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Uğur Gürses/Radikal

Yeni seçim dönemi açılırken büyüme önceliği kapıda

Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucu ekonominin gündeminde ilk sırada ne olacak? Ben hemen söyleyeyim; en önemlisi yeni kabinenin Başbakanının kim olacağı ve de yeni hükümette ekonomi yönetiminin dümeninde kimin olacağı sorusunun yanıtı aranacak. Ancak, bunun arkasında da, 2015'e giden yolun önceliği yani ekonomik büyüme önceliğinin yer alması olasılığı çok yüksek. Ama bu kolay değil, zor bir süreç olacak.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Aslı Aydıntaşbaş/Milliyet

Muhalefetin tarihi intiharı

Kimse çıkıp seçmene kızmasın. "Neden plajda kaldınız? Neden dönmediniz" demeyin. Siyaset, halkın beğenisi için yapılır. Muhalefet insanları motive edememişse, günah keçisi aramaya hakkı yok...

Yine de seçim sonuçları beni umutlandırdı. Selahattin Demirtaş'ın Kürt hareketinin çok daha ötesinde, neredeyse % 10 oy almasına sevindim. Hem Türkiye'de bir arada yaşama arzusunu en güzel ifade eden lider olduğu için, hem de iki cephede de kalıpları, tabuları, duvarları bir bir yıktığı için. Demirtaş, BDP'nin % 6'sını % 9.7'ye, 2.7 milyon oyunu 4 milyona çıkardı. Bu azımsanacak bir güç değil. Bu hızla giderse, artık Kürt Hareketi ya da Türk muhalefeti gibi ayrımlar yok olabilir, HDP 2015'te Yunanistan'daki Syriza, Almanya'daki Yeşil Parti gibi bir başarı yakalayabilir.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Tunca Bengin/Milliyet

Ne kaa ekmek o kaa köfte

CHP ve MHP ayrı ayrı aday gösterseydi, örneğin HDP'nin destek sözü verdiği Rıza Türmen de CHP'nin adayı olsaydı. CHP, bırakın 30 Mart'ta aldığı oyu (çünkü orada Kadir Topbaş'a karşı Mustafa Sarıgül'ü destekleyen MHP oyları da vardı) 2011 genel seçimlerindeki oranı bile yakalasa HDP'nin desteğiyle yüzde 40'ları bulacaktı. MHP de kendi tabanının benimsediği adayıyla yüzde 10'u zorlayacaktı. Aynı sonuçların ülke geneline yansımasıyla da ikinci tur söz konusu olacaktı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Güneri Civaoğlu/Milliyet

Asıl gündem 'yeni hükümet'

Erdoğan, bu oy oranıyla gene de AK Parti üzerindeki etkisini daha bir süre devam ettirebilir.

Sonrasını şimdiden öngörmek "bir günün bile uzun süre sayıldığı Türkiye siyasetinde" mümkün değil.

Erdoğan, 28 Ağustos'ta Çankaya'daki görevine başlayacak.

Bu süre içinde "AK Parti Genel Başkanı" etiketi ve yetkisiyle partisini büyük kongreye götürecektir.

Bir sürpriz olmazsa kendi tercihine göre bir ismi önce AK Parti Genel Başkanı seçtirecektir.

28 Ağustos'ta Çankaya'ya çıkınca da onu, "Başbakan atayacak ve Bakanlar Kurulu'nu oluşturma" görevini verecektir.

Merhum Turgut Özal, Yıldırım Akbulut'u Başbakan yaptığında, bakanların listesini de yazmış ve kağıdı onun eline tutuşturmuştu.

Akbulut'a da bu listeyi hükümet olarak ilan etmek kalmıştı.

Tarih tekerrür edecek mi?

Bilemem.

Ancak...

AK Parti'nin başına geçireceği ve hükümeti kurmakla görevlendireceği şahsın -Süleyman Demirel'in söylemiyle- ona"sağ eli kadar yakın olacağını" söylemek mümkün. Bunu öngörmek için "siyaset kahini" olmaya gerek yok.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Serpil Çevikcan/Milliyet

 Sandıktan Çankaya'ya

Bugünden itibaren Ak Parti ve kamuoyu açısından yanıtı merakla beklenen soru, Erdoğan'dan sonra kimin başbakan olacağı...

İlk işaretler, bugün yapılacak Ak Parti MKYK toplantısından sonra ortaya çıkacak.

Erdoğan'ın, AK Parti'nin olağanüstü kongresi için saptayacağı tarih ilk işaret fişeği olacaktır.

Olağanüstü Kongre'nin Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den görevi devralacağı 28 Ağustos tarihinden önce veya sonra olması başbakan adayları açısından büyük anlam taşıyacaktır. Bu tarih özellikle Cumhurbaşkanı Gül'ün partinin başına geçip Başbakanlık görevini üstlenip üstlenmeyeceği açısından da kritik öneme sahiptir.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Kadri Gürsel/Milliyet

"Alakart" başkanlık rejimi

Gerçek şu ki neyin kaybettiğini biliyoruz ama neyin kazandığını tam olarak bilmiyoruz. Ancak, eğilimlere, politik tutumlara ve açıklamalara bakarak Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkınca ülkeyi oradan yönetmeye devam etmek isteyeceğini öngörebiliyoruz.

Erdoğan cumhurbaşkanı yetkilerini de üstlenmiş bir başbakan, ya da başbakan yetkilerini de kullanan bir cumhurbaşkanı olacak. Onun atayacağı başbakan da fiilen "başkan yardımcısı" ya da "kabine başkanı" olarak hizmet verecek. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Mehmet Tezkan/Milliyet

Erdoğan ilk raundu az farkla aldı

Bu sabah itibariyle start verildi.. Verildi ama iki adaylı, üç adaylı yarış olmayacak.. Kongrenin inisiyatifine de bırakılmayacak.. Kongrenin onayı istenecek..

Bu ne demek?

AKP kongreye tek adayla gidecek.. Başkanlık yarışı olmayacak.. Erdoğan yarından itibaren istişareler yapacak.. Bir kişiyi işaret edecek..

O kişi önce AKP genel başkanı seçilecek sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından başbakan atanacak..

Peki, ne zaman olacak?

28 Ağustos'tan önce.. Başbakan adaylık sürecinde yaptığı konuşmalarda bunun sinyallerini verdi..

Büyük bir ihtimalle 24 Ağustos'ta..

Tayyip Erdoğan hala AKP Genel Başkanı iken.. Partisinin kontrolü elindeyken.. Delegelerle yüz yüze ilişki kurabilme imkânı varken..

Görürsünüz.. Erdoğan hiçbir şeyi tesadüfe bırakmayacak, en küçük bir olumsuz tabloya izin vermeyecek..

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Güngör Uras/Milliyet

'Bir şey' değişmeyecek ama çok şey değişecek

Şimdi ise Başbakan'ın kim olacağı, yeni ekonomi ekibinin kimlerden kurulacağı merak ediliyor. Anlaşıldığı kadarıyla bugüne kadar ekonomiyi yöneten kadrolarda ciddi değişiklikler olacak. Ana ekonomi politikaları değişmese bile, başbakanın ve  ekonomiden sorumlu bakanların değişmesi, belli bir süre ekonomide uyum sürecini zorunlu kılacak.

Madem ki çok şey değişecek, acaba ekonomide ciddi riskler ortaya çıkar mı? Kriz çıkar mı? Döviz patlar mı? Enflasyon tırmanışa geçer mi? Büyüme yavaşlar mı? İşsizlik artar mı? Çok şey değişse de ekonomi "bugünkü çizgisinde" yürüyecek. Bizim ekonomimiz için en önemli sorun döviz sorunudur. Döviz musluğu (politik nedenler ile) sonuna kadar kapanmadıkça bu ekonomi batmaz. Su üzerinde yüzer. Bizim kısa dönemde borç ödeyememe riskimiz yok.

Döviz girişindeki yavaşlama, döviz fiyatını artırır. Bu da ekonominin sonu olmaz. Döviz sorununa bağlı ikinci büyük risk enerji ürünleri ithalatının tıkanmasıdır. Burada da döviz kadar politik ilişkiler önemlidir. Enflasyon, büyüme, işsizlik oranlarında kısa sürede değişiklik olmaz.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Orhan Bursalı/Cumhuriyet

Yeni dönemde sert rüzgarlar eser

Önümüzdeki dönem, anayasa, hukuk tartışmalarıyla geçecek.

İlgiyle izleyeceğimiz konu, AKP'nin tepesindeki gelişmeler olacak. Bu gelişmeleri salt Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen sonrasında kurulacak hükümetle ve anayasa tartışmalarıyla sınırlı görmeyin.

Tayin edici olan, 2015 Haziranı'nda yapılacak olan genel seçimlerdir. Esas kıyamet orada kopacak. Bunun tartışması sonraya... AKP'yi ve RTE'yi iktidarda tutan dinamik, ekonomidir

CHP içinde de sert rüzgârlar eser... Parti yönetiminde değişim beklemeliyiz. CHP'nin "milletin diniyle barışmadığı için" oy alamıyor söylemi bitmiştir...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Orhan Erinç/Cumhuriyet

AKP geleneği

Türkiye'de, 12'nci cumhurbaşkanı ile AKP'nin yaklaşımının geleneğe dönüştüğü anlaşılıyor.

İkinci kez kendisi hakkında çeşitli iddialarla soruşturma açılması fezlekeleri TBMM Karma Komisyonu'nda bekleyen bir cumhurbaşkanımız daha olacak.

Tabii fezlekeler, milletvekilliği düşeceği için geldiği savcılıklara geri gönderilecek.

Ama kendisi hakkında 17-25 Aralık baskınları da dahil hazırlanacak fezlekeleri varsa rafa kaldırılacak.

Ve hiç yargılanmayacak. Çünkü anayasa ancak "vatana ihanet suçu ile yargılanır" diyor. Bu suçla ilgili yasa da 1991'de Turgut Özal tarafından kaldırıldığı için hiç suç işlememiş olacak...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Aydın Engin/Cumhuriyet

Vakittir, Gerekirse Sil Baştan?

Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'nin 12. Cumhurbaşkanı oldu.

Öyle ezici bir çoğunlukla filan değil. Kıl payı bir seçim zaferi bu.Bu "kıl payı"nın AKP içinde de, seçmen kitlelerinde de bir anlamı ve sonuçları olacağı kanısındayım.

Bu, Türkiye'nin Marksistleri, sosyalistleri, kendini -samimi olarak- solda tanımlayanları için zorlu değil, daha zorlu da değil, çok zorlu bir siyasal mücadele döneminin başladığı anlamına geliyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Özgür Mumcu/Cumhuriyet

Hem gerçekçi olmadılar hem de imkansızı istediler

Cumhurbaşkanını halk seçecekse o cumhurbaşkanından icraat bekler. Muhalefet partileri ilk turda çıkaracakları kendi adaylarıyla nasıl bir programları olacağını gösterebilirdi. Bu genel seçimlere de iyi bir yatırım olabilirdi. Cumhurbaşkanının yetkilerinin artık onu halk seçtiği için görece artırıldığı ve demokratik denetim mekanizmalarının konacağı yeni bir anayasa projesi bu seçim kampanyasına eşlik edebilirdi.

Kısıtlı imkânlarına rağmen katılınsın katılınmasın bir siyasi vizyon sunan Demirtaş'ın Kürt siyasal hareketinin gücünü aşan oy yüzdesi "çatı adayı" projesinin vizyonsuzluğunun nasıl bir potansiyeli heba ettiğinin de göstergesi.

Velhasıl çatı adayı projesinde projeyi kuranlar 2007'nin adayını 2014'te buldular. Hem gerçekçi olmadılar hem de imkânsızı istediler. Eh doğrusu bir hayli de yazık ettiler. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Can Dündar/Cumhuriyet

Dert, zirveye tırmandı

Şimdi zorlu bir süreç başlıyor.

Erdoğan, yılların tecrübesi ve devlet+medya desteğiyle yürüttüğü gayet organize ve zengin kampanyasında, adı sanı duyulmamış bir aday karşısında, yüzde 57'ler mertebesinde gösterilen oylarının gerisinde kalarak ve salt çoğunluk barajını kıl payı aşarak seçmenden "Köşk'e git, ama uçma" mesajı aldı.

Unutmayalım ki tatildeki seçmenin bir kısmı yerinden kımıldayabilse ve oyların yüzde 2'si Erdoğan'a değil, İhsanoğlu'na gitse Başbakan çıtanın altına düşecekti ve bugün ikinci turu konuşuyor olacaktık.

Bugün Cumhuriyet'in manşeti, Erdoğan'ın Köşk'te pek huzurlu oturamayacağının, kolayına anayasayı değiştirip Başkan olamayacağının ilk işaretlerini veriyor.

Çankaya düştü.

Ama bu ateş, seçime kadar düşmez. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Mustafa Balbay/Cumhuriyet

Çok tartışmalı bir dönem...

Seçim sonuçlarının başlıca belirleyicisi ise seçime katılmayanlar oldu. Son yılların en düşük katılımı yaşandı. Sandığa gidenlerin oranı uzun dönemdir ilk kez 70'li rakamlarda kaldı. Muhalefetin güçlü olduğu yerlerde katılımın genel ortalamanın altında olmasına dikkat çekerek şu yorumu yapabiliriz:

Eğer onlar sandığa gitseydi seçim ilk turda sonuçlanmayacaktı. İkinci tur da her şeye gebeydi. Zira Erdoğan HDP oylarını almak için ciddi pazarlıklara girişecekti. Bunun dozunun kaçması ya da gizli pazarlıkların hissedilmesi halinde durum çok değişebilirdi.

Başta söylediğimiz gibi demokrasilerde halka kızılmaz. Bu da bir tercihtir. Ancak Erdoğan'ı ilk turda bu tercihin cumhurbaşkanı yaptığı da bir gerçek.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Çiğdem Toker/Cumhuriyet

Gerçekten 'Yeni Türkiye!'

12. cumhurbaşkanı döneminde sihirli "istikrar" ne olacak?

Bu, önümüzdeki dönemin en önemli sorularından birine dönüşecek...

Erdoğan'ın, arkasında hesabı verilmemiş yolsuzluk ve rüşvet dosyasıyla Köşk'e çıkması, kendisine kıyamayan bazı yorumcuların ikna etmeye çalıştığı gibi, gerçekten 12 yıllık istikrarın "güçlenmesi" mi olacak, yoksa ayak sesleri; "faiz" tartışması, Cemaat şirketlerine operasyon, bir katılım bankasıyla ilgili Bankacılık Kanunu'na açıkça aykırı nitelikteki tartışmalarla duyulmaya başlayan bir "kırılma"nın başlangıcı mı?

Mevcut anayasal çerçeve şu an için yetmese bile, Erdoğan'ın başkanlık için yetkileri ve sınırları sonuna dek zorlamak istediği bir sır değil.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Mustafa Karaalioğlu/Star

Cumhurbaşkanı Erdoğan Bir zafer bu kadar parlak olabilir

Erdoğan sadece ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı değildir. Tarihsel olarak kariyerinde bu kadar çok başarıyı art arda ve artırarak elde eden tek isimdir. Bir başka örneği de yoktur.

Cumhurbaşkanlığı'nı partisinin oylarını yüzde 50'nin üzerine 53'e kadar çıkararak kazanmıştır. Devletin zirvesine çıkarken siyasi kariyerinin de zirvesine çıkıyor. En iyi makama, siyasi yükselişinin tepe noktasında geliyor. Bunun da bir örneği olmamıştır.

Evet, benzersiz bir siyasi zafer ve benzersiz bir siyasi başarı öyküsü...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


İbrahim Kiras/Star

Anti-Erdoğan siyasetinin sonu

CHP ile MHP Türkiye'nin geleceği adına herhangi bir tez, bir iddia, bir hedef ortaya koymaksızın sadece ve sadece AK Parti adayının seçilmesini engellemeye yönelik bir siyaset yürüttü. Neticede muhalefetin de gayretiyle "Erdoğan'ın oylanması"na dönüşen seçim atmosferi halkın oylarıyla seçilen ilk cumhurbaşkanının olağanüstü bir siyasi güç kazanarak Çankaya'ya çıkmasını sağladı. Hayırlı olsun...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Yiğit Bulut/Star

'2023 büyük Türkiye doktrini' yazılmaya başlandı

BAŞKAN, SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANIMIZ Türkiye'ye hayırlı olsun... Bugün YENİ bir Türkiye var, bugün Bağımsız bir Türkiye var, BUGÜN YENİ BÜYÜK GÜÇLÜ CİHANŞÜMUL TÜRKİYE VAR!

YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ, GÜÇLÜ, BÜYÜK, CİHANŞÜMUL TÜRKİYE...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Orhan Miroğlu/Star

Türkiye'nin Berlin Duvarı çöktü

Türkiye'nin 'Berlin Duvarı'nın dibinde gecekondusu olanların, duvarsız bir Türkiye'ye inanmalarını sağlayacak güçlü bir çağrı yapması, çağrı yapmakla kalmayıp, başkanlığı süresince, helalleşmeye örnek davranışlar sergilemesi, ona oy vermiş bir yurttaş olarak benim kişisel beklentimdir..

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Ekrem Dumanl/Zaman

Kazansan bile kaybedersin

Eski cumhurbaşkanlarını da halkın bir bölümü sevmez, onaylamazdı; ancak toplum bugünkü kadar  keskin bir şekilde hiç bölünmemişti. Yazık hem de çok yazık! Sevenleri kefen giyip meczubane bir yaklaşımla Eroğan'a sahip çıkıyor ve hiçbir hatasını görmeyerek (hatta o hatayı kutsayarak) sevdiği insana zarar veriyor, kötülük ediyor. Bir lideri mahveden, etrafında hakşinaslar yerine dalkavukların olmasıdır... Sevmeyenleri ise Erdoğan'ın taşıdığı başbakanlık sıfatını bile görmezden gelerek ondan nefret ediyor; iyi icraatlarını bile önemsemiyor. Böyle bir başbakan aynı mantıkla cumhurbaşkanı olsa Türkiye ne kazanır? Koca bir hiç! Erdoğan Köşk'e çıkar, aynı korkunç ve ayrıştırıcı dile devam ederse bu ülke bölünür; ruhen de parçalanır fiziken de. Goygoycular farkında değil ya da umursamıyor; ancak toplumun bütün katmanlarında baskılar sonucu sıkıştırılmış bir gerginlik var maalesef. Bu kutuplaşma ile sandığı kurtarabilirsiniz belki ama Türkiye'yi batırırsınız...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Bülent Korucu/Zaman

Seçimi kim kaybetti?

Seçimin galibi Erdoğan'ın arzu ettiği sonucu elde ettiğini söylemek zor. 30 Mart'ın üzerine neredeyse hiç ekleme yapamadı. Üç milyona yaklaşan yurtdışı seçmenlerin katılımıyla yapmayı umduğu patlama gerçekleşmedi. 2010 referandumunda 49 milyon seçmen varken 22 milyonun desteğini almıştı. Şimdi 55 milyon seçmenden 20,5 milyon oy çıkardı. Ayrıca kontrolündeki medya ve anket şirketlerinin beklentiyi yükseltmesinin psikolojik kaybını yaşadı. Yüzde 60'ları bile az gören taraftarları yüzde 51 buçuğa razı oldu. Hukuki ve ahlaki olmamasına rağmen bütün devlet imkânlarını kullandı. Halkın vergileriyle yaşayan TRT'nin 'bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul' paylaşımıyla verdiği desteği arkasına aldı. Devlet ihaleleriyle kurduğu medya imparatorluğu müthiş algı operasyonları gerçekleştirdi. Sonuçta alınan 51 buçuk, partiyi dizaynda ve Köşk'teki planlarında elini rahatlatmadı. 55 ve üstü sonuçlar baskın bir genel seçimi ve baştan ayağa dizayn imkanını Erdoğan'a sunabilirdi. Ancak ucu ucuna sayılabilecek sonuç Abdullah Gül adını kolayca taca atamayacağının mesajını verdi. Köşk'te rahat oturabilmek için gücünü koruyan AK Parti'ye ihtiyacı var. Bir emanetçinin bunu sağlaması bu sonuçla imkân dâhilinde durmuyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


İbrahim Karagül/Yeni Şafak

Hayırlı olsun Türkiye

Dün bir seçim yapılmadı. Sadece Cumhurbaşkanı seçilmedi. Yeni bir tarihsel süreç başlattı. Yeni bir kuruluş sözleşmesinin, toplumsal sözleşmenin kapılarını araladı. Ulusal sınırların ötesine geçen bir gücü haber verdi.

Devamı gelecek. Türkiye'nin normalleşmesi için ne gerekiyorsa yapılacak. Yeni bir ülke şekillenecek. Coşkulu, birleştirici, kaynaştırıcı, daha özgür ve daha müreffeh bir Türkiye şekillenecek. Ezberler bozulacak, eski söylemler terkedilecek, yeni sözler söylenecek.

Türkiye, yüz yıl sonra bütün önyargılardan, kamburlardan, bağımlılık ilişkilerinden kurtulup o büyük yürüyüşü tamamlayacak. Tarih değişirken, coğrafya değişirken, dünya değişirken yeni bir Türkiye kurulacak.

Korkularından arınmış, büyük idealleri milletçe paylaşılmış bir ülkede; ister söylemi tükenmiş bir siyasi parti olun, ister milleti küçümseyen imtiyazlı azınlık, isterseniz aldığı istihbarat ihaleleriyle rejim değiştireceğini sanan Cemaat olun başarı şansınız yok.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Salih Tuna/Yeni Şafak

Tıpış tıpış istifa edeceksin başka yolu yok

Kılıçdaroğlu bütün riski, sorumluluğu üzerine almış, kulağına fısıldanan 'çatı adayı'nın altına partisini büsbütün sokmuştu.

Sonuçlar ortada: Tam anlamıyla 'çatının' altında kaldılar.

Sen kalk 14 parti alt alta üst üste toplan, The Camia bütün imkânlarıyla arkana geçsin, yine de Erdoğan'dan yüzde 16 fark ye!

Böyle bir fiyasko görülmemiştir.

Sayın Kılıçdaroğlu nasıl ki 'tıpış tıpış sandığa gidecek, oy vereceksiniz' demişti, aynen bu şekilde tıpış tıpış istifa etmelidir.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Abdülkadir Selvi/Yeni Şafak

Muhtar bile olamaz dediler Cumhurbaşkanı oldu

Erdoğan, yeni Türkiye'nin yeni Cumhurbaşkanı olarak konuştu.

Konuşmasında yeni Türkiye'ye ilişkin ipuçları vardı.

'Bu seçimde milletimin içinde kaybeden yoktur' dedi.

Peki seçimin kaybedeni kim?

Erdoğan statüko dedi, vesayet sistemi dedi.

Burada bir parantez açmak istiyorum.

Erdoğan'ın bu sözleri muhalefetin uğradığı başarısızlığı gözardı etmemizi gerektirmez.

Çatı adayı çıkardılar, millet onları çatıdan aşağı attı.

Ekmeleddin İhsanoğlu, çatı partilerinin oylarını dahi alamadı.

Bahçeli ve Kılıçdaroğlu bunun hesabını vermeli.

Birileri fatura ödemeli.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Markar Esayan/Yeni Şafak

Yeni Türkiye'ye hoşgeldiniz

AK Parti, kurulduğu tarihlerdeki parti değil. Yola çıkıldığı noktadan çok daha farklı bir yerdeyiz ve bu hareket partiyi de aşacak bir noktaya geldi. Bunun mimarı tartışmasız şekilde Erdoğan ve halk. Bu duruma herkesin saygı göstermesi, Yeni Türkiye konusunda halkın tercihinin uzlaşmalardan, dengecilikten, yeni tür vesayetlere razı olmaktan geçmediğini görmeleri iyi olur. AK Parti'yi parçalamak isteyenlerin sonu hazin olacaktır.

Muhalefet ise, aslında siayset değil, mühendislik yapmanın bedelini ödemeye artık daha yakın. Bugünkü liderlerin ve parti görünümündeki vesayet kulüplerinin uzun sayılmayacak bir süre sonra tarih olduğunu göreceğiz.

Neresinden bakarsanız bakın, dün bir ilki yaşadık. Yılların emeği ve ödenen bedellerin semeresini gördük. Kendimizi ne kadar kutlasak azdır.

Yeni Türkiye'ye hoşgeldiniz...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Hilal Kaplan/Yeni Şafak

En güzel kaybeden

Dün, 27 Nisan e-muhtırası himayesindeki cumhuriyet mitingleriyle başlayan, Gezi kalkışmasıyla devam eden ve 17-25 Aralık darbe süreciyle zirveye ulaşan, meselesi anti-demokratik yolları kullanarak Başbakan Erdoğan'ın siyasî hayatını bitirmek ve köşke çıkmasını engellemek olan parantez kapandı.

Gezi'nin esas meselesi ağaç olmadığı gibi, 17-25 Aralık savcılarının ve nöbetçi hakimlerinin esas meselesi de 'temiz toplum' değildi. Mesele Erdoğan'ın öyle ya da böyle yıkılmasıydı. Çok şükür, on yılda bir darbelerle sallansa da, 1950'den beri sandıkların kurulduğu bir ülke olan Türkiye, bu tehlikeli süreci az hasarla kapattı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Hikmet Genç/Yeni Şafak

Yine mi gol lan

Erdoğan yıllar sonra; 'Tamam yahu, bu kadar yeter, siyaseti bırakıyorum!...' diyene kadar size ekmek yok...

Ha sonra iktidara gelir misiniz?...

Sanmam...

Millette bu irade, sizde bu 'çatı kafa' olduktan sonra asla!...

Hadi şimdi bırakın bunları da, önünüzdeki maçlara bakın!...

Pensilvanya'ya söyleyin sizin için dua etsin... Belki daha az gol yersiniz!...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Mehmet Barlas/Sabah

Demokrasi ve istikrar yolunda ilerlemeye devam

Bu lider kadroları seçim kampanyası döneminde seslendirdikleri üslubu son başarısızlıklarını örtmek için bundan sonra da sürdürürler ve demokratik rekabet yerine ajitasyon siyasetine devam ederlerse, hiçbir başarısızlıktan ders alamadıkları bir kez kanıtlanmış olacaktır. Bu da "Muhalefet sorunu"nu daha dramatik noktalara taşıyacak ve CHP ile MHP yok olma sürecine gireceklerdir.

Ancak seçim sonuçlarının siyaset dışında özellikle toplum bilimlerine de yansıması gerekiyor.

Kendilerini "Beyaz Türk" olarak görenleri hoşnut etmek için üretilen ve "Tayyip Erdoğan saplantısı"nın omurgasını oluşturduğu sözde sosyolojik tahliller ya da siyasi yorumlar, bunları yapanları "Yerli Ecnebiler" konumuna sürüklemiştir.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Berat Albayrak/Sabah

Yine yeni yeniden

Bugün bir başlangıç... Hem de yepyeni bir başlangıç... Türkiye'nin 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine ulaşması için en önemli eşiğin aşıldığı artık büyük bir yolculuğun başlangıcı. Devletin milletle bütünleşerek yek vücut halinde bir yapıya kavuştuğu bir durumdan bahsediyoruz.

Bu toprakların son 1000 yıllık tarihinde milletin iradesi bu denli güçlü ve demokratik bir şekilde ilk defa tecelli etmiştir. Asıl önemli olansa bunun oluşturacağı kelebek etkisidir. Bu coğrafyanın esas ihtiyacı olan, demokratik haklardan ekonomik kalkınmışlığa her türlü yaşamsal taleplerin artık daha somut bir şekilde hayat bulacağı gerçeğidir.

Bundan sonra artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı gibi, hiçbir şekilde eskiye geri dönüş de mümkün değildir. Artık bu coğrafyanın büyük çoğunluğu tarihi yıllar sonra okuyarak öğrenen değil, içinde yaşarken anlayıp yön veren kıvama gelmiştir.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Hasan Bülent Kahraman/Sabah

Erdoğan: Partisinden büyük

Bu seçimde ise birçok insan, bir öncekinin tersine, çeşitli mülahazalarla, Erdoğan'a oy vermedi. Ak Partili olduğu halde oy vermeyenlerin mevcudiyeti herkesin malumu. Buna rağmen Erdoğan, 30 Mart seçimlerinde Ak Parti'nin aldığı oyların çok üstünde bir oy oranı yakaladı. Şu satırları yazdığımda oyları % 53-54 arasında değişiyordu.

İki olguyu alt alta koyup düşününce ortaya çıkan sonuçları özetleyeyim: Erdoğan'ın kişisel karizmasının oy karşılığı Ak Parti'den büyüktür. İkincisi, çeşitli saiklerle dalgalanan oyları bir tarafa bırakınca, bu seçimde bilhassa oy vermeyenleri denkleme dahil edince Ak Parti'nin oy oranının bu civarda % 55 mertebesinde olduğu söylenebilir. Ama o oranın elde edilememesi ayrı bir meseledir.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Yavuz Donat/Sabah

Hoş geldin (Türk usulü) başkanlık

Sürpriz yok... Görünen köy kılavuz istemiyordu... Seçimden bu sonuç bekleniyordu... Zaten "İçeride dışarıda" kimse şaşırmadı.

 Yerel seçimin üzerinden kaç ay geçti ki?.. Nisan, mayıs, haziran, temmuz... Daha dün gibi.

 Muhalefet, bu kısa zaman diliminde, seçmenin tercihini değiştirecek siyaset üretemedi.

 Çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, seçmeni heyecanlandıracak bir kampanya yürütemedi.

 Ekmeleddin Bey, arkasında bir düzine partinin desteğinin olduğunu söyledi ama... Bu söylemi ile meydanların görüntüsü örtüşmedi.

Öyle olunca da...

Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.

Anketler, seçimin sonucunu çok önceden söyledi.

Ve... Halk sandığa gitti, Cumhurbaşkanı'ı seçti

Hayırlı olsun

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Ceren Kenar/Türkiye

Erdoğan ne kadar iktidarda kalacak?

Türkiye sağının yeni kurucu babası, solun ve Kemalizm ise kurucu ötekisi Erdoğan'dır artık.

Erdoğan'ın kendisi olmadığı zaman bile gölgesi, etkisi, ilhamı, referansı olacak Türkiye siyasetinde. Ve bir sonraki paradigma değişikliğine kadar Türkiye siyaseti mevcut Erdoğanizm paradigması ile yönetilecektir.

Artık bir ideolojisi bile olmayan, kendini Atatürk'ün çocukları gören bir zümrenin iktidarı nasıl ele geçirirsek geçirelim şiarı dışında stratejisi kalmayan bir hanedanlık partisi olan CHP'nin mevcut ve gelecekteki durumu da Erdoğan paradigmasının ömrünü uzatan bir faktör olacaktır.

Başlıktaki soruya dönersek, Erdoğan kendi olsun olmasın tahmin edilenden çok da uzun süre olacak iktidarda.

Bu paradigma ile yüzleşmeden geliştirilecek her siyaset başarısız olmaya mahkûmdur Türkiye'de.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Fuat Bol/Türkiye

Yeni bir güne uyandık!

Bundan böyle artık, devlet, milletinden çekinip korkmayacak ve milletten korunmanın yollarını arayıp (!) ona zulmedemeyecek!

Demokrasimiz tarihî bir süreçten geçiyor. Cumhurbaşkanını millete doğrudan seçtirerek; senelerce geri kaldığımız demokrasilerden, büyükçe bir adım ileri geçtik. Şimdi sıra, demokrasimizi taçlandırmamıza geldi. Bu da elbette ki demokratik bir anayasa ile mümkündür.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Rahim Er/Türkiye

Cumhurbaşkanı herkesin, Türkiye hepimizin

Şimdi Çankaya'da bir arslan var.

Arslanımızı canu gönülden tebrik ediyor, alnından öpüyorum.

Allahü teâlâ, nazardan saklasın, muvaffak ve muhafaza buyursun.

Yolu işi bahtı açık olsun...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisine oy veren ve vermeyen her vatandaşı kucaklayacaktır. Aksini düşünmek bile abestir. Oy vermeyen vatandaş da neticeyi kabullenmelidir. Bir savaşa girmedik, el birliğiyle yarınlarımız, şanlı geleceğimiz için seçim yaptık. Bu itibarla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 77 milyonun cumhurbaşkanıdır; Büyük Türkiye şafağındaki Yeni Türkiye de her milimiyle hepimizindir. Ebediyete çıkana yarınlarımıza huzurla, hoşgörüyle, ümitle, cesaretle ve mutlaka galib gelme azmiyle bakmalıyız.

Zından karanlığını yırtan Necip Fazıl merhum ne diyor:

Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir!

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.