Dostun kaleminden Erzurum

Erzurum'da yayla havasının insana huzur ve canlılık veren yaz mevsimini yaşadığımız günlerdi.

Ülkenin çoğu bölgesinde insanların kavurucu sıcakların etkisiyle bunaldıklarına dair haberleri gazetelerden okurken, serin havanın verdiği keyif ile iş yerimde çayımı yudumluyordum.

Şehirde bir elin parmakları kadar az kalmış yerli ailelerden olan Erzurum Noter Odası Başkanı Hale Hanım ve beraberindeki bayan arkadaşı içeri girip selam verdiklerinde keyfim bir kat daha artmıştı.

Hale Hanım'ın Kahramanmaraşlı olan arkadaşı Sabahat Küpelikılıç Hanımefendi ile tanışıp, şehir üzerine derin bir sohbete başlamıştık.

Sohbet esnasında Sabahat Hanım'ın entelektüel bir cumhuriyet hanımı olduğunu hissetmem, Erzurum ve Erzurumlular hakkındaki görüşlerini duymam, tabir yerindeyse beni gururlandırmıştı.

Sabahat Hanım şehre bizim bakmadığımız pencerelerden bakmış ve bizim farkında olmadığımız yönlerimizi çok iyi yakalamıştı.

Sabahat Hanım'ın tespitleri o kadar yerindeydi ki o anda aklıma şairin; "Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler" mısrası geldi.

Biz ne kadar şehrimizi tanıyorduk? Bizim görmediğimiz veya farkında olmadığımız özelliklerimiz nelerdir? Gibi soruların cevaplarını Sabahat Hanım'ın tespitleri çok güzel izah ediyordu.

Şehrim hakkında böyle güzel intibalar ve düşünceler taşıyan Sabahat Hanımla tanışmam beni çok mutlu etmişti.

Hale Keskinler Ataman ile geçmişe dayanan sağlam bir arkadaşlığı olan Sabahat Hanım, Erzurum'dan ayrıldıktan sonra düşüncelerini kaleme almış ve güzel bir makale ortaya çıkarmış.

"Dost Gözünde Erzurum" isimli bu makaleyi okuduktan sonra, bu yazıyı hemşehrilerimle paylaşmak düşüncesi benim için görev olmuştu.

Bu münasebetle; kendilerinden almış olduğum izinle bu güzel düşünceleri siz okurlarımın bilgisine sunuyor ve bu içten yaklaşımlarından dolayı Sabahat Hanımefendi'ye dadaşlar adına teşekkür ediyorum.

                                                                                          Ecz. Erdal GÜZEL
DOST GÖZÜNDE ERZURUM

Erzurum'u coğrafya derslerinden sonra Hale Keskinler Ataman ile tanıdım. Marmara üniversitesi Diş Hekimliği öğrencisi olan ablam Selma'nın, İstanbul Üniversitesi Hukuk fakültesi öğrencisi olan Hale ile 1972 yılında başlayan oda arkadaşlığının derin bir dostluğa dönüşerek bu günlere kadar gelebilmesi yurt ortamının gerektirdiği yoğun paylaşım ve çok fazla ortak müştereklere sahip olmanın sağladığı bir sonuç olsa gerek. Derslerinin devam zorunluluğundan dolayı benimle ilgilenemeyen ablamın yerine, derslere devam zorunluluğu olmayan ablamın arkadaşı Hale' nin; ürkek bir kedi gibi olan benimle ilgilenmesi kendisine gerçek bir abla sevgisi ile bağlanmamı sağladı.

Böyle başlayan arkadaşlık öykümüz, Maraş?Erzurum hattında ailece gerçekleştirilen ziyaretlerle pekişirken, Erzurum'u her yönü ile de tanımış oldum. Yaptığım 3. ziyaretimde bu eşsiz beldeyi önceki yaptığım ziyaretlerden daha farklı bir gözle gözlemlemeye çalıştım. Özellikle ilk geldiğimde insanlarının sıcaklığı, samimiyeti ,misafire ve yabancıya karşı ilgisini çok dikkat çekici bulmuştum. Temmuz ve ağustos aylarına rastlayan 1. ve 2. ziyaretlerim, Kahramanmaraş'ın sıcağından sonra Ülkemin en güzel platosu üzerine kurulu bu güzel şehirde gerçek bir yayla tatili olmuştu bizim için. Memleketinin her yönden iyi bir temsilcisi olan Hale ablam, Erzurum' u tüm özellikleri ile tanıtacak şekilde bizleri ağırlamıştı. Bu Eylül ayının ilk haftasında gerçekleşen 3. ziyaretimde, karlı kışı ile ünlü bu şehrimizin sonbaharını da yaşadım. Tüm güzelliği ile sergilediği sonbaharına eklediği limonta gibi havası endişelerimi boşa çıkardı ve ben üşümeden çok güzel bir yayla tatili daha yapmış oldum..

''Bir bölgenin coğrafya ve iklim koşullarının yarattığı çevre şartları kalıtım unsurlarını etkiler'' şeklindeki bilimsel gerçeğinin en güzel örneğini sergilercesine Zor coğrafya ve ağır iklim koşullarının etkisi Erzurumlu yu 'dadaş' yapmış. Dadaş ın anlamında yer alan özelliklerin tümünü, insanlarla yaptığınız iletişimlerde rahatlıkla gözleyebiliyorsunuz. Kültürümüzde var olan misafir kutsiyetini tatlı dilleri, samimi yaklaşımları, doğallıkları ve güzel ikramları ile süsleyerek Erzurum'a has, insanı kendine ayrıcalıklı hissettiren bir misafirperverlik anlayışı oluşturmuşlar.

Misafirlerine karşı yapılan bu ayrıcalıklı yaklaşım, Erzurum'da misafir olmayı çekici kılan güzel bir özellik. Buna eklenebilecek o kadar çok özelliği var ki, son yıllarda yapılan yatırımla kış turizminin merkezi durumuna getirilerek kar çilesi, kar mutluluğuna dönüşmüş. İlin sembolü durumundaki Palandöken dağında sıralanmış turistik tesisler, yılın her mevsiminde konforlu dinlence sunacak güzellikte. Sahip olduğu tarihi eserler şehrin tarihi kişiliğini çok güzel anlatırken, Var olan yatırları ve kümbetleri ile geçmişten günümüze Erzurum halkının muhterem şahsiyetler olduğunu vurgularken, inanç turizmi için de keşfedilmeyi bekliyor adeta.

Şehir merkezinde yer alan Yakutiye Medresesi, Çifte minare, Lalapaşa Camii, Kapalıçarşı, Kongre binası, restore edilerek müze ve restoran olarak kullanılan eski Erzurum evleri Erzurum'un tarihi kişiliğini yansıtıyor adeta. Türkiye'nin sayılı Üniversitelerinden birini de bünyesinde bulunduran bu güzel şehrimiz elbette sadece bu saydıklarımızdan ibaret değil. Yakın ilçelerde gördüğüm güzelliklerin çok fazla bilinir olmamasının şehrimiz ve bu güzelliklerden haberdar olmayan insanlar için kayıp olduğunu düşündürüyor insana. Tortum civarındaki kiliseler ve orada gördüğüm Gürcü turistler, gelecekteki turizmle dolu günlerin habercisi gibiydi. Tortum şelalesine gitmek üzere tortum gölü sahil boyunca yapılan yolculuk, adrenalin salgısını tavan yaptıran heyecanlı bir zaman dilimiydi. İspir ilçesinin Erzurum'dan farklı rakımının sağladığı daha yumuşak ikliminin sağladığı zengin bitki örtüsünün; doğal ve sağlıklı sunumları, doğal beslenmenin çok önemli olduğu günümüzde, çalışkan İspirlilerin maharetli ellerinde ekonomik değere dönüşmüş.

Turizmin son günlerde en önemli kolu olmaya başlayan gurme turizmine hizmet edecek çok güzel ve zengin ama sadece kendilerinin haberdar olduğu bir 'Erzurum mutfağı' var. Doğunun Paris'i olarak anılan Erzurum'umuzun,zengin Türk mutfağına katkıları ne yazık ki fark edilmeyen bir gerçek.. İklim ve ulaşım zorluğunun sebep olduğu nedenlerden dolayı, sadece tahıl ve ete dayalı bir mutfak olarak biliniyor. Oysa konuşlandığı platoda var olan dağlar ve ovaların zengin florasında yer alan her türlü yenilebilir otların, başıboş otlayan, yani yürüyen hayvan etiyle yapılan yemekleri sağlık ve lezzet açısından kusursuz nitelikte.

Doğal şartlarda yapılan hayvancılığın sağladığı avantajla Erzurumlu belki de dünyanın en lezzetli etini tüketiyor. Eti tüketirken baharat kullanmamaları size ilginç gelebilir, ama etin tadına baktıktan sonra '' et böyle daha lezzetliymiş'' diye düşüneceksiniz. Yaz mevsiminin bahar özelliğinde olması nedeniyle zengin florasında yer alan yenilebilir otların ilkbahardan sonbahara her dem taze olarak bulunabilmesi de dikkatlerden kaçmıyor. Trabzon'a yakınlığının taze balık tüketimini kolaylaştırması da ayrı bir şans olmuş. En güzeli soğuk iklimde yetişebilen lahananın incecik düzgün yaprağı ile yapılan lahana sarmasının tadı, yediğim diğer sarmalarınkinden çok farklıydı. Türk mutfağında çok da ciddiye alınmayan şalgam; yumrusu ve yaprakları ile ayrı ayrı lezzetli yemeklere dönüştürülmüş ve 'şalgam aşa girince yağ oldum sanır' deyimine nazire yaparcasına bu zengin mutfakta yerini almış. Salamura halinde tüketilen Çağşır otu, taze Antep fıstığı aroması ile tat duyusunu şenlendirirken, lifli yapısı ile de sindirim sisteminin ilacı niteliğinde olduğundan mutlaka bilinirliği olması gereken bir çeşit. Türk mutfağının vazgeçilmesi toyga çorbası, belirgin bir farkla Erzurum mutfağında ayran çorbası olarak sunulmakta. Eşsiz güzellikteki sade yağı ile hazırlanan aş otlu sosu ve mink köfteleri; benzerlerinden ayıran birer özellik olmuş bu çorba için. Mantıdan su böreğine hamur işlerinin en özenle hazırlanmış bildik ve bilmedik çeşitlerini yine bu mutfakta bulacağınızı söylemem gerek. Kadayıf dolması ile başlayan tatlı listesi ise, tatlı severlere bol çeşitli seçenek sunmakta. Tarihin derinliklerine uzanan zengin bir mutfak kültürünü burada anlatmanın imkansızlığı ile Erzurum mutfağının keşfedildiğinde gurmeler için iyi bir deneyim olacağını belirtmek isterim.

3. Deniz seviyesinden 1900 metre yüksekliğinde bir plato da olan şehir merkezinde bile kendinizi bulutlara daha yakın hissediyorsunuz. Yaklaşık 3300 m. yüksekliğndeki Palandöken

dağında ise uzansanız eliniz dünyanın tavanına değecek gibi oluyor. Gökyüzüne yakın olmanın sağladığı özgürlük hissi insanda ayrı bir mutluluk kaynağı sanki. Yüksekliğin sağladığı bu özgürlük dışardan gelen bizler için sade bir hissiyat oluştururken. Erzurumlu için yaşam biçimi olmuş. Öyle ki lafı eğip bükmeden gerçekleştirdikleri sohbetlerindeki açık sözlülükleri, Zeka pırıltısı ile dolu yüzlerce Erzurum fıkralarının ortaya çıkmasının nedenidir herhalde.

Dikkat çekici ayrı bir güzellik de Güneşin batışı ile gökyüzünün aniden kararmaması. Batıdan doğuya doğru kızılın tonlarından, açık gri tonlarına, açık maviden muhteşem bir gece mavisinin de yer aldığı lacivert tonlarına, koyu griden nihayet siyaha doğru ışık tayfı olarak isimlendirebileceğim muhteşem bir renk skalasına başka bir yerde rastlanır mı? Bilmem ama, sadece bu doğal güzelliği bile izlemek insan ruhunda güzel duygular uyandıran farklı bir özellik. Bu orijinal oluşum, güzel bir turizm metaı olamaz mı acaba?

Son yıllarda yapılan kış oyunları vesilesi ile yapılmış spor tesisleri ile kış turizminin başkenti durumundaki Erzurum'un, kültür, tarih, inanç ve gurme turizminin başkenti de olabilecek bu güzelliklerinin tüketime arz edilmesi için Erzurum halkı ve yetkililerin ellerinden ne geliyorsa yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Çünkü meraklısı için bu güzellikleri gidip görememek kayıp, Erzurum ve ülkem için ise ekonomik kayıp. Her yönüyle anlatmanın bir iki sayfayla ile mümkün olamayacağı özelliklere sahip bu güzel ilimizin, tüm güzellikleri ile tanıtılıp, yerli ve yabacı turistlere yönelik bir çalışma yapılması ile, mevcut değerlerinin ekonomik değere dönüşmesi; yöre halkını mutlu edecek çok güzel sonuçlar doğurur. Böyle bir belde insanı ,Erzurum'un en iyi temsilcisi ablam Hale Keskinler Ataman ve eşi Ferhan Ataman'a samimi dostlukları için teşekkür ederken, bu güzellikleri ülkeme bahşeden güzel Allah'ıma da şükrediyorum. Sizleri de coğrafi yapısı ve sosyal dokusu ile Erzurum'a kardeş kadar benzeyen Kahramanmaraş'a bekliyorum. Sevgi ve en iyi dileklerimle hoşça kalın efendim.

                                                                                  Sabahat KÜPELİKILIÇ
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Kadir Sabuncuoğlu 01 Ocak 1970 02:00

    Kardeş bir kent olan Kahramanmaraş`tan Sabahat Küpelikılıç`a güzel düşüncelerinden dolayı, Erzurum konukseverliğini layıkı ile yerine getiren Ataman ailesine teşekkürler. Ayrıca Erdal beye. Oh şükür, siyasetten uzak bir Erzurum analizi ile güne başladım.