Erzurum'a dair; Halk Eğitim binasının yıkılışı ve tarihî mirâs

                             "Tarih bir milletin tarlasıdır.
                              Her millet bu tarlaya ne ekmişse onu biçer."
Voltaire

Cumhuriyetle birlikte Erzurum'da plânlı şehircilik anlayışını hakim kılmak amacıyla yapılan sayılı kamu binalarından birisi de Halk Eğitim binasıdır. Cumhuriyet ikinci dönem mimarisini yansıtan kültürel bir varlığın hoyratça yıkılışını üzüntüyle izledim.Hâtıraları ve görevim icâbi restorasyonunda emeği olan birisi olarak binanın yıkılışına engel olamamanın derin hüznünü ve ızdırâbını yaşadım.

Erzurum'da beklenen bir tepki oluşmamakla birlikte ; sayın Kadir Sabuncuoğlu, Öztürk Akkök,Vedat Refahiyeli ve Dursun Şen gibi usta kalemler tarihî binanın yıkılışına ilişkin tepkilerini ortaya koyan yazılar kaleme aldılar.Yazılanlara ilâveteten,şehrimizin tarihine not düşülmesi açısından ben de duygu ve düşuncelerimi paylaşmak istedim.

Erzurum tarihin izlerini taşıyan kadim bir Türk şehri..Türklerin hakimiyetiyle Selćuklu, İlhanlı Akkoyunlu,Karakoyunlu,Safevi,Osmanlı ve nihayetinde Cumhuriyet Türkiye'si devletlerinin tarihlerini paylaşan ve bu dönemlere ait kültütürel varlıkları özünde barındıran bir şehir...Bu nitelikleriyle de şehir kimliğine ve hafızasına sahip bir şehir... Şehrin sakinleri ve özellikle idarî ve yerel yöneticileri her dönemin kültürel değerlerine farklılık gözetmeden, aynı göz ve anlayışla bakararak koruyabilmeleri tarihimize duydukları saygılarının ifadesi aynı zamanda tarihî görev ve sorumluluklarıdır.

Bir açık hava müzesi niteliği taşıyan şehrimizdeki ecdât hâtırası kültütel varlık ve eserleri korumak ve gelecek nesillere mirâs olarak aktarmak tarihî bir sorumluluk ise, aksi  ise büyük bir vebâldir. Kültürel varlıklar kendi dönemlerinin hâtıralarıni, mimari özelliklerini , o dönem toplumlarının hayata ve dünyaya bakışlarını yansıtarak günümüze taşırlar.Tarih şuuru olan kişi ve toplumlarda bir tek tarihî taşın dahi kıymeti ölçülemez.Bunun en güzel örneğini Anayurt Orta Asya"daki "Bengütaş" olarak adlandırılan üç dikili taştan ibaret :Göktürk Abideleri" denilen bütün bir Orta Asya tarihimizin özetini ,zenginliğini ve ihtişâmıni ihtiva eden taşlarda görürüz. Basit üç taş diyerek atmaya kalkışılması tarihi bir felâket olur.Nasıl ki,Selçuklu döneminin sanat ve hayat felsefesini yansıtan "Üç Kümbet"ler denilen eserleri sade ve basittir mantığıyla yok etmek,yıkmak bir cinayet ise;Cumhuriyet dönemi mimarisinin ve Erzurum insanınını geçmişe dönük hafızasını barındıran Halk Egitimi binasını da sade ve basit bir binadır zihniyetiyle yıkmak en hafif ifadesiyle tarihe saygısızlıktır.

Kendi indi görüş ve anlayışlarına göre tarihî eser ve kültürel mirâsları tasnife tabi tutarak, zamirlerindeki niyetlerine göre hoşlarına gitmeyen bir kısım eserleri "tarihî eser değildir" diyerek yok etmeye kalkışılmasi tarihî şuur ve millî şuurla izah edilemez.

Kültür bir milletin tarih boyunca oluşturduğu maddî ve manevî değerlerin bütünü olarak tarif edilir.Toplum ve milletler kişilik ve kimliklerini mensubu bulunduğu kültürel değerlerden alırlar.

Tarihi salt geçmiş olaylar yığını ve malumat olarak görenlerin tarih şuuruna sahip olduğu söylenemez.Yani malumat sahibi olmak,tarihi temelleri olmayan ansiklopedik bilgiler , hamaset ve masal üzerinden okuyanların tarih bilincine sahip oldukları anlamına da gelmez.Millî şuur milletini tanıma,kültürel varlığını farkına varma, kendi varlığını milletin varlığı ile var olabileceği fikrine ulaşma ve tarihine bir bütün olarak bakabilmek neticesinde oluşabilecek tarihî bilimsel bir bakıştır.Maâlesef yonetici ve aydın geçinenlerimizin büyük çoğunluğu bu idrâkin çok uzağında...

Sayın Vedat Rafahiyeli Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı'nı ziyaret sonrasında Başkana atfen:"Ben olsaydım Halk Eğitim binasını yıkmazdım."başlığinı kullandığı yazısında,sayın Başkanın binanın yıkılmasının hata olduğunu, yıkılan alanda hayata geçirilen projenin de amaca hizmet etmeyeceğini dillendirdiğini ifade etmektedir.Elhâk çok doğru olarak söylenmiş bir söz...Hani derler ya,"Atılan taş ürkütülen kurbağaya değmemiş"kabilinden işgüzâr bir iş...

Halk Eğitim binası Cumhuriyet döneminde yapılan ve birbirlerini tamamlayan tarihî binalardan birisi...1936'lı yıllarda Haşim İşcan Erzurum valisi...Biyografisine bakıldığında görev yaptığı vilâyetlerde ciddi bayındırlık ve alt yapı hizmetlerine imza attığı ve Erzurum'da da iz bırakan değerli bir devlet ve hizmet adamı olduğu
görülmekte...

Haşım İşcan dönemindeki çağdaş şehircilik ve imar çalışmalarına değin, o günlere şahitlik eden Erzurum'un rahmetli olmuş iki değerli şahsiyetinden bahsetmek istiyorum.Ali Sırrı Kuşkay ve Cihat Güngör...Her ikisi de Erzurum siyasetinde önemli görevlerde bulunmuş,Adalet Partisi İl Başkanlığı,ziraat oda başkanlığı ve ticaret odası bşkanlığı gibi hizmetleri başarılı bir şekilde yürütmüş, Erzurum tabiriyle"gün görmüş,gün geçirmiş"iki değerli büyüğümüz..

Tecrübelerinden istifade ettim. Büyük bir keyif ve hazla dinleme imkân ve fırsatını yaşadım.Mizâç olarak yaşıtım olmayan şahsiyetlerle oturup kalkmak , onlarla sohbet etmek tutkum olmuş; böylece yazılı olmayan bir çok bilgiyi bu gibi şahsiyetlerden elde etme fırsatını yakaladım..Onların ifadesiyle Lambert plânınının hikâyesi;

Sayın Kuşkay'ın sahibi bulunduğu Kuşkay binasından havuzbaşı alanınına giden cumhuriyet caddesi , paşalar ve hastaneler caddeleri ile bugünkü hükümet binasının bulunduğu yerler mezarlıktır.Herhangi bir yerleşim söz konusu değildir.Vali Haşim işcan şehrin nâzım plânını şehircilik uzmanı Fransız Lambert'e yaptırmıştır.

Mezarlık alanınında yer alan mezarların kaldırılarak başka bir alana taşınıp taşınamayacağı hususunda fetvâ makamı olan müftülüğe başvurulularak dinî görüş talebinde bulunulur. 1916 yılından (kısa bir aradan sonra)1963 yılına kadar Erzurum müftülüğü görevini sürdüren ve bugün dahi saygıyla anılan Solakzâde Müftü Sadık Efendi mezarların kaldırılarak başka yere naklinin "câiz" olduğuna ilişkin fetvâsı üzerine,sahibi bilinen mezarlar sahipleri tarafından,bilinmeyenlerse belediye lmkânlarıyla kaldırılarak Kars Kapı mezarlığina defnedilirler.Böylece plân hayatiyet kazanır. Günümüzde ihtiyaç halinde böylesine bir fetva verebilecek bir din adamı bulunur mu? Bilemiyorum.

Lambert nâzım plânı dahilinde; kuşkay binasından havuzbaşına uzanan cadde,yıkılan vakıf lojmanları,polisevi, eski postahane,tekel,halk eğitim,kolordu,tümen paşalar caddesi ve cadde üzerinde yer alan lojman ve konaklar ,Erzurum lisesi , tren gar binalarının tamamı; havuzbaşı dahil bir kompozisyon bütünlüğu içinde Vali Haşim İşcan döneminde inşâ edilmişler.

Bugün dahi benzeri bulunmayan geniş ve trafiğe elverişli caddeleri,güzelim havuzbaşı ve caddeler boyunca kompoze edilmiş otantik bir tesanüt ve insicam dahilinde yer alan iki kattan oluşan binaların yer aldığı alanlar,şehrimizin en güzel mekânlarıdır.Daha sonra göreve gelen belediye başkanları da keşke şehrin diğer giriş mekânlarına benzer imar ve tadilâtlar yaparak, paşalar,hastahaneler ve istasyon caddeleri gibi caddeler yapabilseydiler.

Nâzım plânları şehrin gelecekte nasıl bir şekil alacağını belirler.1936'lı yıllarda Erzurum'un nüfusu 30.000 civarında... Demek ufuk denilen böyle bir şey... Şehrin nüfusu 368.000.Bugünkü mahallî yöneticilerin ufuk açıdından geçmişten alacakları çok ders olsa gerek...

Ali Sırrı Bey'den bir başka hatırayı nakletmek istiyorum.Polisevi Erzurum'da yapılan ilk oteldir. 1936 'lı yıllara kadar konaklamak için yolcu hanları faaliyettedir.Erzurum lisesi Fransızca öğretmeni ve aynı zamanda kendisinin de Fransızca öğretmeni Bahadır Dülger ve Cihat Baban "Doğu'nun Sesi Gazetesi" nde Haşim İşcan'a yapılan imar çalışmalarına büyük itirâzları ve şiddetli tenkitleri olmakta...Hatta Bahadır Dülger "Erzurum'da bu kadar han var iken otel yapmaya ihtiyaç yoktur." kabilinde yazılarlarıyla Erzurumlular'a otelde değil,hanlarda kalmayı revâ görmekte...Ne yazık ki insanımıza otel yerine han tavsiye eden bu şahsiyet 1954 yılında yapılan milletvekili seçimlerinde Erzurum'un on iki milletvekilinden biri olarak meclise gönderilir.

Erzurum'da zaman zaman benim de katıldığım Sohbet toplantılarında, yapılan siyasi değerlendirmelerde ;milletvekili temsilinde birtakım haklı ve haksız yakınmalar yapılır. Aslında dünden bugüne değişen fazla bir şey yok...Halk tabiriyle "Bizim oğlan bina okur, sonra döner döner yine bina okur."

1936'lı yıllarda inşâ edilen havuzbaşı ile Atatürk ve Kongre Anıtı'nı de içine alan tüm binalar Anıtlar Kurulun 'ca "kültür varlığı" olarak tesçil Edilmiş.Milli Eğitim Bakanlığı'nın kullanımında bulunan "Kongre Binasi, Erzurum lisesi, Tatbikat İlkokulu, Şair Nef'i, İsmet Paşa, Nene Hatun lisesi ve Halk Eğitim" binaları müdürlük döneminde tarafımdan tescilleri yaptırılmış....

Büyükşehir Belediyesince binanın tescilinin kaldı rılarak alanın meydan yapılmak üzer kendilerine tahsis edilmesi girişimleri olmuş; ancak özellikle Milli Eğitim aşılamadığından arzular tahakkuk etmemiştir.

2013 yılında görevden alınmam fırsat bilinerek, görev ve yetkisi olmsmasına raģmen Büyükşehir Belediyesince tespit edilen iki kişiye hazırlattırılan sözde bir rapor ile tarıhî binanın "kültür varĺığı" olmadığına karar verilmiş ve düzenlenmiş rapor Anıtlar Kuruluna gönderilmiş. Kurul ise; kendilerine intikal eden rapor üzerine daha önce bir kaç kez tarihî eser dediği Halk Eģitim binasına kendi  varlığını ve daha önceki kararlarını inkâr edercesine bu kez "kültür varlığı" değildir diyerek tescil edilen binanın tescill kararını kaldırmıştır. Her iki kurum ve yetkilileri açıkca keyfi işlem yaparak suç işlemişlerdir.

Binanın yıkimından iki gün önce Belediye Başkanı ne hikmet ise beni aramış yıktırılacak binanin yerine yapılacak şehir meydanı konusunda fikrimi somuş... Kendisine yazık edersiniz bu tarihi ve otantik görüntüyü bozmaýın, küçüçük bir alanda şehir meydanı olmaz...Çevresindeki eklenti binalari kldırarak,cevre düzenlemesiyle birlikte, Erzurum'da varlığina ihtiyaç duyulan "Büyükşehir Belediye'si Nikâh Salonu" olarak kullanırsanız hem binayı korumuş olursunuz, hem de Erzurum'a hayırlı hizmet yapmış olursunuz şeklinde cevap verdim ancak cevabım tatmin etmemiş olacak ki binanın yıkılmasına karar verilmiştir.

Halk Eğitim bınasının yıktırılması yalnızca Havuzbaşı'nın birbirini tamamlayan ve mütenasip bir dizilişle,bir ahenk bütünlüğü içinde güzel bir görüntü sergileyenen binalardan sadece birinin yıkılmasından ibaret bir hadise değil.Bir şehrin kültürel hafizasnın ve yıllara sinen hatıralarının yok edilmesidir.

"An olur ki hayali cihân değer" mısraaında .ifade edilen bir duygu misâli her yaş ve gruptan insanın hatıralarıyla kendinden iz bulabildiği bir mekân... Folklorundan,
musikisine,sinemasından, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'na kadar kadar tüm Erzurum
insanın hayatında yer alan sosyal ve ķültürel faaliyetlerin segilendi ve izlendiģi
bir mekàn...

Geçenlerde Ramazan ayı münasebetiyle teravih sonrası yapılan bir sohbet toplantısında Dr.sayın Kurt Erzuum'dan kesitler sunarken; Erzurum'dan ve daha sonraki yıllarda 650 kişilik Halk Eģitim binasının gündüz dört, akşamları ise iki matine halinde Erzurumlular'a sosyal ve kültürel hizmetler verdığinden,günde ortalama olarak 4000. kişinin salondan istifade ettiğinden bahsetti...

1938'li yıllarda 30.000.kişinin yaşadıği Erzurum'a 650 kişilik salon yapılırken,bu kadar yıldan sonra bir kültür sarayı tiyatro ve konservatuvar binasi bile inşa edemeyenlerin tarihî kültürel varlığı yıkmaya hakları yok. Yazık olmuştur.

Halk Eğim binasının bulunduğu yere yapılan alan şehir meydanı olmaya uygun değil. Küçücük bir alanda şehir meydanı mı olur? Zeminde yapılan 150 otoluk park Erzurum'un trafik sorununa asla devà olmaz... Üstelik mevcut Başkan'ın da ifade ettikleri gibi otoparkın girış ve çıkışı son derece hatalı ve tehlikeli...Amaçsız ve plânsız yapılan gereksiz bir iş...

Şehri yöneten idari ve mahallî merciler karar verirken ortak aklı kullanmak zorunda"Ben yaptım oldu mantıkıyla" hareketedemez ve etmemeli... Devletin kaynak ve imkànlarını verimli kullanmak yasal zorunluluk...

Havuzbaşı'ndan géçerken o yeşil alanın yok edildiğini,tüm yeşilliğin ve çam ağaçları yok edilmiş çıplak ve kel bir dağ manzarasıyla karşı karşı karşıya oldğumuz hissine kapılıyoruz.

Cumhuriyet dönemi bir yapının Atatürk'ün Ssmsun'a çıkışının bayram olarak kutlanıldıgi 19 Mayıs günü yıktırılması hakikaten üzüntu verici olmuştur. Yıkılışa engel olmak maksadıyla Sayın Dursun Şen ve benim birlikte kaleme aldığımız ve CHP eski başkanı sayın Nevzat Özpeker tarafından kapı kapı dolaştırılan dilekçesi maalesef ilgili makamlarca kabul görmemiş, bina akşam saatlerinde yerle bir edilmiş, müdahale etmesi gereken birimler müdahalede bulunmamıştır. İdare mahkemesine açılan dava binanın yıkılmış olması münasebetiyle dava sonuçsuz kalmıştır.

Erzurum'un yaşanabilir bir şehir olabilmilmesi Haşim İşçan örneğinde görülen şehrin yüz senelik geleceğini plànlayan ufuk sahibi zihniyetle mümkün olur. Yoksa günü birlik ve zevahiri kurtarmak amacına yönelik kozmetik ve pansuman mahiyetindeki tedbirlerle yapılan hizmet lerle Erzurum'un geleceği inşa edilemez Büyük usta Reyhani'nin ifadesiyle 'Güz gelince kuşlar gider sahile. Vefakâr bir karga öter bu dağda' misali şehrimizi kuşlar misâli terketmek istemiyoruz, ama her gün irtifâ kaybeden şehrimizde de karga misali gibi beklemenin de hakkımız olmadığını söylemeden geçemiyecem

Erzurum Cumhuriyet'e giden yolun açıldığı şehir Cumhuriyet'i simgeliyen Havuzbaşı ve Kongre Anıtı ve devamı olan diğer kültür varlıklarıyla birlikte tarihten gelen ecdât hatırası eserlerin korunmasını ve geleceğe taşınmasını beklemek ve istemek her Erzurumlu'nun hakkı ve görevi... İnşallâh umduğumuzdan emin oluruz
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Hali DEMİR 01 Ocak 1970 02:00

    Sayın Müdürüm,elinize yüreğinize sağlık.Amaç üzüm yemek olsaydı o bınaya kimseler dokunamazdı.Ancak efendilerinden emir alalrak Mlli Devleti Cumhuriyetin tüm kazanımlarını yıkmaya ant içmiş yaratıklardan başka ne beklernirdi.

  • seyfullah hızarcı 01 Ocak 1970 02:00

    tek kelimeyle muhteşem...

  • ERZURUMLU 01 Ocak 1970 02:00

    v.turan isimli arkadaş bu Fevzi bey süper bir müdürdür öyleki manevra kabiliyeti yüksek bir tanka benzetebiliriz anlatayım "vaktiyle müdür Fevzi i.köse ile z.ertugay arasında kalmış ikiside aynı partide ama müdürün kellesini isterlermiş ama her ne olursa müdür görevde kalır onlarda biribirini yermiş zamanla bu vekiller parti değiştirmiş ama müdürün partiye ihtiyacı yokmuş çünkü eski kontenjan senatörleri gibi oda kontenjandan müdürmüş birilerinin aklına bu adamı milletvekilliğinde değerlendirmek gelmeyince kendisi soyunmuş bu işe aday ama para yok olsun yürekli adam aday olmuş ama vermmemiş mevlam sana müdürlük verdim ilerki yıllarda sen ak partiyi bile dize getirirsin diye göklerden sesde gelmiştir ve öylede olmuş ve benim gibi başarılarını kıskanan muhalif kalemler yazarlık yapmasını kıskanmışlar...

  • v.turan 01 Ocak 1970 02:00

    erzurumlu isimli vatandaş sizin gibi kendi memleketlisinin yaptığı başarılı işleri eleştirenler oldukça erzurumdaki kaliteli göç oranı artar kalitesiz göçler başlar nitekim erzuruma gelen kalitesiz göçler sonucu erzurumun hali vaziyeti ortada siz erzurum için hayatınızda hiç iki satır yazdınız mı yada iki tane öğrenciyi yetiştirdiniz mi.??

  • v.turan 01 Ocak 1970 02:00

    fevzi müdürüm sizi o kadar çok seviyorum ki milli eğitimin koridorlarında yürümenize bile hayrandım sizi gördüğümde o koridorlarda bir çocuğun babasının eve geldiği zaman o andaki sevinci korkusu gururu gibi keşke şu an kurumun müdür olsaydınız.haddime değil affınıza sığınaraktan söyleyim çok ama çok kaliteli birisiniz. saygılarımla ellerinizden öpüyorum

  • mURAT KAYA 01 Ocak 1970 02:00

    bu tür yazilari herkes biliyor önemli olan eğitimin gidişatini PaylaşIN sayın hocam herkes görsün duysun güncelliğe bakin tarih diye diye ......................ler

  • Fevzi BUDAK 01 Ocak 1970 02:00

    Güven Bey ilginize teşekkür ederim yalnız eksik olan bir bilgiyi düzeltmek istedim Veyis Efendi İlkokulu anıtlar kurulunca tescil yapılan bir bina değildi aksine Anıtlar Kuruluna tescil edilmesi talep edşlmiş ancak anıtlar kurulunca tescili uygun görülmemiştir Yetersiz ve ihtiyaca cevap vermeyen okulu yerine yeni bir okul yapılması mahalle sakinleri tarafundan istenilmiştir Buna rağmen Erzurum belediyesi`nden mahalleye yapılacak okul için imar planında okul alanı talep edilmiş fakat belediye gerekli düzenlemeyi yapmamıştır Bu nedenle eski binanın yerine yeni bir okul yapılmıştır tescilli olan bir binanın yıkılması mmkün değildir kaldı ki anıtlar kurulundanda bu okuun kültür varlığına ait bir tescilin omadığı ve tescilin kaldırılmasın ait bir karar olmadığı araştırılırsa bulunur benim kültür varlıklarına karşı bugün olduğu gibi dünde hassasiyetim vardı

  • v.t 01 Ocak 1970 02:00

    tarihi eserlerdir bunlar; yıkılmamalı öylece durmalı ,yıllarca erzurumun en güzide yerlerini işgal ederek bakımsız içi boş bir şekilde terk edilir.sonra tinercilerin uyuşturucu alanların keşme keş insanların uğrak mekanı haline gelirler yada içerisinde o tarihi eserin şanına yakışır hiç bir şey yapılmadan öylece aval aval oturulur adı neymiş tarihi eser,tarihi eser tarihine şanına şöhretine yakışır bir şekilde korunur tarihi eserdir yoksa boş bir binadan farkı yoktur.erzuruma baktığımız zaman bakımı onarımı yapılmış ancak kendi has orijinallığı tamamen bitirilmiş onlarca tarihi eser bulunmaktadır.bunlar bir yana insanların aileleri ile birlikte gezip oturabileceği nezih bir ortam bulmak çok çok zor belkide halk eğitim merkezinin yıkılıp öyle bir ortamın hazırlanması yada şehrin güzide olan yerine daha farklı bir yapının inşa edilmesi düşünülmüştür.sonuç itibariyle erzurum modern büyükşehire yakışır bir hale getirilecekse bu tür yerlerin yıkılması çokta önemli olmayacağı kanaatindeyim.

  • ERZURUMLU 01 Ocak 1970 02:00

    bahadır dülgerin hikayesini iyi yazmışsın müdür birde şu anavatandan adaylık koyduğun milletvekili seçimlerini yazda millet nasıl aday olduğunu anlasın.sahi sen neymişsin kıymetini bilemedik gitti horasandan gel erzurumda tahta kurul 25 yıl yerinden kıpırdama ondan sonrada bahadır dülger erzuruma oteli layık görmedi de senin gibi erzurumun başına bir bela aziz aksoyunda polisevini yaptırıken yaptığı ihaleler dilden dile dolaşır sende şahitisn anlatta vedat,öztürk,kadir dinlesin sonrada halk eğitim merkezini niye yıktılar zaten yıkılıyordu makyaj bile kurtarmıyordu sen iyi bilirisn kazan dairesi 2 kere çöktü seninle birlikte yerle yeksan oldu Erzurum ikinizdende kurtuldu....şimdi sıra şehire 5 yıldızlı bir sanat gösteri merkezi yapmak şartoldu...

  • GÜVEN ÇARIKCIOĞLU 01 Ocak 1970 02:00

    SAYIN MÜDÜRÜM YENİ GÖREVİNİZ HAYIRLI OLSUN SİZİN GİBİ DEĞERLİ BİR ŞAHSİYETİN ENGİN BİLGİ BİRİKİMLERİNİZDEN FAYDALANMAK ÇOK GÜZEL UMARIM DAHA SIK YAZILARINIZ YAYINLANIR YAZINIZIN ALTINA İMZAMI ATARIM LAKİN İÇİMDE UKTE KALAN KÜÇÜK BİR SİTEMİMİ AFINIZA SIĞINARAK BELİRTEYİM ERZURUM YAKUTİYE VESEFENDİ İLKOKULUNUN YIKIMINI SİZ YAPARKEN BU DÜŞÜNCELERİNİZ O DÖNEMDE OLSAYDI HERHALDE YIKMAK YERİNE RESTORE EDİLİRDİ ÇÜNKÜ ORADA BANA GÖRE TARİHİ BİR BİNAYDI KÜLTÜR VARLIKLARINDAN AYNI YÖNTEMLE ALINAN UYDURUK KARARA BİNAEN GÜZELİM OKUL YIKILIP RUHSUZ BİR BİNA YAPILDI.

  • Cemil ÇETİN 01 Ocak 1970 02:00

    HER SATIRINI ÖZÜMSEYEREK OKUDUM. ÜZÜLDÜM HEM DE ÇOK ÜZÜLDÜM. GEÇMİŞİNE SAHİP ÇIKMAYANLAR, ÇIKAMYANLAR ELECEKLERİNİ İNŞA EDEMEZLER. TARİHİ MİRASLARI YIKMAK TEK KELİME İLE "CİNAYETTİER". HEM DE BÜYÜK CİNAYET BANA GÖRE. DEĞERLİ ARKADAŞIM, SEVGİLİ DOSTUM FEVZİ BUDAK`I KUTLARIM. ONUN GÖSTERDİĞİ DUYARLILIĞI KEŞKE SAĞDUYULU TÜM ERZURUMLULAR DA GÖSTEREBİLSELERDİ...