Bölge Haber Girişi : 29 Mart 2010 10:09

Erzurum'da neden adli tıp yok?

Erzurum'da neden adli tıp yok?
Kök, Erzurum'da meydana gelen cinayet, şüpheli ölüm gibi adli vakalarda cesetlerin otopsi için Trabzon'daki Adli Tıp Grup Başkanlığına gönderilmesinin sıkıntıya neden olduğunu kaydetti.

Erzurum Ajans-Erzurum’da Adli Tıp Kurumu’nun bulunmaması nedeniyle cesetlerin otopsi için Trabzon’a gönderilmesi konusuna açıklık getiren Atatürk Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Nezih Kök, Erzurum’da imkanlar yeterli olduğu halde grup başkanlığının kurulamamasının bu konuda olumsuzluk oluşturduğunu kaydetti.
Kök, Erzurum’da meydana gelen cinayet, şüpheli ölüm gibi adli vakalarda cesetlerin otopsi için Trabzon’daki Adli Tıp Grup Başkanlığına gönderilmesinin sıkıntıya neden olduğunu kaydetti.
2659 sayılı adli tıp kanununun 1982 yılında çıkarıldığını 2003 yılında değişiklik yapıldığını belirten Kök, “Kanunun kuruluşa yönelik birinci maddesinde, Adalet bakanlığı grup başkanlığı ve şube müdürlüğü kurulabilir, ifadesi yer alıyor. Buna rağmen bu kurumlar Türkiye’de 9 kentte faaliyet gösteriyor. Konu kronik bir hal aldı.sorun doğuda daha çok hissediliyor. Erzurum bölgenin merkezi konumunda bir kent olduğu halde grup başkanlığının kurulmaması mağduriyete neden oluyor. Üniversite yer tahsisi konusunda bize destek verdi ancak, konuyla ilgili çalışmalara bir türlü başlanamadı” dedi.
2011 DE SORUN ARTABİLİR
2011 kış oyunları için binlerce kişinin Erzurum’a gelecek olmasıyla birlikte konunun daha da önem kazanacağını belirten Kök, “2011 yılında kent binlerce konuk ağırlayacak, güvenlik önlemleri konusunda bu gibi önemli bir konu atlanmamalıdır. Diğer yandan İstinat Mahkemesinin Erzurum’da kurulması bölgeyi hukuki açıdan önemli bir konuma getirecektir. Bu gibi gerekçelere bakarak, Erzurum gibi bir şehirde adli tıp grup başkanlığının kurulması büyük bir gerekliliktir. En iyi adalet, ekonomilik, hızlılık ve objektiflik gibi kavramlarla sağlanır. Adli tıp bu açıdan önemlidir. Şu an kurumumuzda Askeri kurumlardan gelen cesetlere otopsi yapabiliyoruz, yılda bin 500 rapor veriyoruz. Yeterli alt yapımız var. Bu durum kent için büyük bir avantaj önemli olan bu avantajın değerlendirilmesi ve ilgililerin konuya duyarlılık göstermesidir. Konuyla ilgili destek bekliyoruz. Bilimsel kurumlar atıl kalmamalıdır” dedi.
ADLİ TIP İNSAN HAKLARI KAVRAMININ YÜKSELEN DEĞERİDİR
Adli tıp uzmanı yetiştirilmesi konusuna da değinen Kök, “Bu gün, büyük çoğunluğu beş büyük ilimizde yer alan, 400 civarında adli tıp uzmanı ile yaklaşık 70 milyon nüfusa sahip büyük bir ülkeye adli hekimlik hizmeti götürebilmenin sancıları çekilmektedir. Tıp fakültelerinde öğrencilerimize çok etkili eğitimsel bir tanıtım yapılmamasının yanı sıra başta ekonomik kaygılarla adli tıp uzmanlığı tıp fakültesi mezunlarınca fazla tercih edilmemektedir. Adli tıp uzmanı sayımızın yeterli olmaması nedeni ile adli hekimlik görevi, yasal düzenlemelerin ışığında başta pratisyen hekim olmak üzere adli tıp uzmanı haricindeki diğer uzmanlarla da yerine getirilmektedir. Oysaki “Adli Tıp” özellikle İnsan Hakları kavramının yükselen bir değer halinde 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra uluslararası ve ulusal hukuki metinlere geçmesi ile önem kazanmış, tıp alanındaki bilimsel ve teknolojik gelişmelere paralel olarak büyük atılım göstermiştir. Adli tıp uygulamaları içerisinde uzmanlaşmanın zirveye çıktığı üst düzeyde teorik bilgi ve beceri gerektiren ölü muayenesi ve otopsi işleminin adli tıp uzmanı olmayan hekimlerce yerine getirilmesi başta hukuki yanılgılara sebep verebilmektedir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye ile ilgili verdiği bazı kararlarını ölü muayenesi ve otopsi işleminin adli tıp uzmanınca yapılmamasına dayandırmıştır. Ayrıca, yapılan bilimsel çalışmalarda pratisyen hekimler, en çok otopsi işlemine çağrılmaktan korktuklarını, otopsi başta olmak üzere en çok adli tıp ile ilgili bilgi ve becerilerinde eksiklik gördüklerini dile getirmişlerdir. Ve ne yazık ki, bilgi ve beceri eksikliği bazı bilimsel çalışmalarla da ortaya konmuştur. Durum böyle iken, tüm insan haklarının ön şartı niteliğinde olan yaşam hakkını ilgilendiren ve sonucunda hazırlanan raporla yüce yargıya çok önemli görüş sunan ölü muayenesi ve otopsi işleminin Pratisyen hekim tarafından yapılması kabul edilemez. Bu nedenle, adli ölü muayenesi ve otopsi işleminin adli tıp uzmanı hekimlerce, çağdaş bilimsel ortamlarda uygun teknolojik olanaklar içerisinde icra edilebilmesi için, en kısa sürede gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve idari önlemlerin alınması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, bilimsel ve teknolojik gelişimin ve değişimin bundan sonra da aynı hızla devam edeceği dünyamızda ve ülkemizde, nitelikli sağlık hizmetinden yararlanmak isteyen her bireyin uzman tıp adamı görüşünü talep etme hakkı vardır. Bu hakkın birey tarafından talep edilmesi ise sosyal hukuk devleti için bir görev niteliğindedir” diye konuştu.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.