Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, Türkiye ile Rusya arasındaki ihtilâfların başında Azerbaycan ve Kazakistan petrollerinin güzergâhı meselesi geldiğini söyledi.
Erzurumajans-Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi
Müdürü Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, Türkiye ile Rusya arasındaki
ihtilâfların başında Azerbaycan ve Kazakistan petrollerinin güzergâhı
meselesi geldiğini söyledi.
Güneş Vakfı'nca düzenlenen "Ermeni
Sorunu: Tarihi Gerçekler ve Kafkasya'daki Enerji Kaynakları" konulu
konferansta konuşan Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Doç.
Dr. Erol Kürkçüoğlu, "Türkiye ile Rusya arasındaki ihtilâfların başında
Azerbaycan ve Kazakistan petrollerinin güzergâhı meselesi gelmektedir.
Rusya petrolün Karadeniz'deki Novorossisk Limanına taşınmasını, buradan
Boğazlar yolu ile Akdeniz'e ulaştırılmasını istemektedir. Rusya'nın
Azerbaycan ve Kazakistan petrollerini Karadeniz-Boğazlar yolu ile
Akdeniz'e taşımak hedefinin arkasında gizlenen amaçlarından biri,
Türkiye'nin Boğazlar tüzüğünü geçersiz kılmak için Avrupa ülkelerinin
desteğini almak idi. Ayrıca Rusya, Türkiye'nin Kazakistan ve Azerbaycan
petrolü ile ilgili imzaladığı anlaşmaları gündemden çıkarmaya
çalışmaktadır. Hâlbuki 20 Eylül 1994 tarihinde ABD, Rusya, İngiltere,
Fransa, Türkiye, Norveç ve Azerbaycan'ın katıldığı "Uluslararası Petrol
Konsorsiyumu Anlaşması" ile Azerbaycan petrolünün güzergâhı Bakü-Ceyhan
olarak belirlenmişti. Rusya, 20 Eylül tarihli anlaşmayı imzalamasına
rağmen, bugün izlediği siyasetle, petrolün Bakü-Novorossisk veya
Tengiz-Novorossisk hattı ile taşınmasını amaçlamaktadır. 21. yüzyılda da
Kafkasya ve Hazar Bölgesinde petrol mücadelesi ve savaşı devam
edecektir" dedi.
Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan'ın
işbaşına gelmesinden sonra, sözde Ermeni soykırım iddialarının dünya
çapında kabul edilmesini bir dış politika hedefi olarak kabul eden
Ermenistan Cumhuriyetinin, maalesef Türkiye ile iyi komşuluk
münasebetlerinin kurulmasını istemediğini dile getiren Türk-Ermeni
İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, daha sonra
şunları kaydetti; "Bu düşmanca siyasete rağmen, Ermenistan'ın
bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye Cumhuriyeti
Devletidir.
18 Ocak 2001 tarihli Fransa Millet Meclisi'nin kabul
ettiği bu yasa hakkında Ermenistan Cumhurbaşkanı Koçaryan, toprak
taleplerinin hukuken olmayacağını, ama 1915 mağdurlarının tazminat
isteyebileceklerini açıkça, diplomatik nezaket kurallarını çiğneyerek
ifade etmiştir. Halbuki sayın Koçaryan, 1915-1919 yıllarının asıl
mağdurları, Alaca'da, Yeşilyayla'da, Tımar'da, Zeve'de, Subatan'da,
Oba'da, Hakmehmet'te kendi ata-baba toprağında, vatanında katledilen
Müslüman-Türk insanıdır. Asıl tazminat talep edecek olanlar, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu'nun yerli ahalisi Türklerdir. Bu vatanın asıl
sahipleridir.
Ermenistan, devletler hukuku esaslarını ve
kurallarını ihlâl ederek 23 Ağustos 1990 tarihli Bağımsızlık
Bildirgesinde, Ermenistan Cumhuriyeti 1915'de "Osmanlı Türkiyesi ve Batı
Ermenistan'da gerçekleştirilen soykırımın uluslararası alanda kabülünün
sağlanması yönündeki çabaları destekleyecektir" demekte ve bu husus 23
Eylül 1991 tarihli Bağımsızlık kararı ile 1995 tarihli Ermenistan
Anayasasında teyit edilmektedir. Bu suretle Ermenistan sözde soykırımın
kabul ettirilmesi ve "Batı Ermenistan" olarak nitelendirdiği Türk
toprakları üzerindeki talebini, gizli bir emel olmaktan çıkarmış, başka
hiçbir ülkenin anayasasında rastlanmayacak şekilde komşu (!) Türkiye'nin
toprakları üzerindeki gerçek hedefini dünyaya açıklamıştır.
Ermeniler gerçek maksatlarını da, Türk toprakları üzerindeki emellerini
zaman zaman açığa vurmuşlardır. Şöyle ki 2000 yılında Taşnak Partisi
Yüksek İcra Kurulu Başkanlığı'na seçilen Hrant Markarian, verdiği
ayrıntılı bir mülakatta şunları söylemektedir: "Soykırımı tanıtma
gayreti kendi başına bir araç değildir. Batı Ermenistan'ı kurtarma
mücadelesinin bir aşamasıdır." Fransa'daki Ermeni diasporasının tarihte
hiçbir zaman Ermenistan ve Ermeni halkı gibi bir problemi olmamıştır.
Fransa'da yaşayan diaspora, ancak Fransız menfaatlerini savunmaktadır.
Bugün Fransa'nın izlediği asimilasyon siyaseti ile Ermenilerin büyük
oranda Fransızlaştırıldıklarını ve Ermeni kimliklerini kaybettiklerini
açıkça ifade etmek mümkündür. Ermenilerin iki asırdan beri Türk
Milletine yönelik düşmanca bir siyaset takip ettiklerini şu kısa
başlıklarla sizlere nakletmek istiyorum.
1915-1919 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da 519.000 Müslüman-Türk'ü katletmişlerdir.
I. Dünya Savaşı'nda Rus ordularına ajanlık yapmak suretiyle Çarlık Rus orduları Doğu Anadolu'yu işgal etmişlerdir.
Rusya'nın ve Batılı devletlerin bölgedeki taşeron gücü olarak
uluslararası anlaşmalara suni Ermeni sorununu taşımak suretiyle tarihi
Türk topraklarında bir Ermenistan devletinin kurulmasını sağlamışlardır.
1973-1995 yılları arasında Ermeni Terör Örgütü olan ASALA tarafından
dünyanın 21 ayrı ülkesinde 41 diplomatımız alçakça şehit edilmiştir.
Bugün Rusların yardımıyla Azerbaycan'ın %25 oranındaki toprakları
Ermeniler tarafından işgal edilmiştir. Bir buçuk milyon Azerbaycan Türkü
de topraklarından zorla atılmak suretiyle zorunlu göçe tabi
tutulmuştur.
Ermenistan, Devletler Hukuku Esaslarını ve Kurallarını
ihlal ederek 1995 tarihli Ermenistan Anayasasında Türkiye'nin Doğu
topraklarını; Erzurum, Kars, Ardahan, Ağrı, Iğdır, Erzincan, Van'ı,
"Batı Ermenistan" olarak yayınladıkları haritalarda göstermektedirler."
"Bugün ülke parlamentolarına taşınan sözde soykırım yasa tasarılarının
arkasında Ermenistan devlet başkanı Robert Koçaryan ve Ermenistan
hükümeti bulunmaktadır" diyen Kürkçüoğlu, "Türkiye'ye karşı bugüne kadar
sürdürülen ve ilmi gerçeklere dayanmayan Ermeni Propagandası, ne bu
Taşeron Devlet Ermenistan'a ne de Ermenistan'ı kendi siyasi, iktisadi
çıkarları için kullanan Rusya, Fransa ve Batılı devletlerin hayrına
olmamıştır ve olmayacaktır. Çünkü milletlerarası dostluk ebedi değil,
menfaatlerle sınırlıdır. Ermenistan, Kafkasya'da bağımsız bir devlet
olarak varlığını sürdürmek istiyorsa, bu Türkiye ve komşularıyla iyi
münasebetler kurmasına bağlıdır. Türkiye Ermenistan'a tarihin her
döneminde dostluk elini uzatmış ve iyi komşuluk münasebetlerinin
kurulması için Kafkasya'nın güvenlik ve istikrarı açısından büyük önem
arz eden bir ülkedir. Ermenistan, Rusya ve Batılı Devletlerin bölgedeki
taşeronluk görevcini terk ve işgal ettiği Azerbaycan topraklarını
tahliye ederse, şüphesiz Kafkasya'daki çatışmalar sona erer ve bölgeye
istikrar, huzur ve barış gelir. Tarihi bir gerçektir ki, kin ve nefrete
dayalı politikalar, kesinlikle iflasa mahkûmdur. Bugün Ermenistan
Kafkasya'da cep devlet konumundadır. Ermenistan'ın milli menfaatleri
noktasında Türkiye ve Azerbaycan'la iyi komşuluk münasebetleri kurması
gerekmektedir. Çünkü Ermenistan'da hayat standartları çok aşağı seviyede
ve kişi başına düşen milli gelir seviyesi de çok düşüktür." şeklinde
konuştu.