Nur içinde yat hocam...

 

Bazı insanları anlatmak için kelimeler yetmez.

 

Prof. Dr. Enver Konukçu da onlardan biriydi.

 

Efsaneydi.

 

Bilgi küpüydü.

 

Tarih yaşam tarzıydı.

 

Güler yüzü ve hoş sohbetiyle iz bırakan insanlardandı.

 

Son olarak 6 Temmuz 2011’de sözleşmiştik.

 

“Onurcuğum Erzurum serüveni bitti” demişti.

 

10 yıl sonra da hayat serüveni bitti.

 

Fakülte binasının önünde fotoğraflarını çekmiş, son röportajı yapmıştım.

 

Allah gani gani rahmet eylesin.

 

İŞTE O RÖPORTAJ

 

 

Atatürk Üniversitesi’nin büyümesine ve gelişmesine tanıklık etti. Bilime ve Erzurum’a adanan 43 yıl…

 

BİR RÜYA GİBİ GEÇTİ

 

Tarih 16 Mart 1967… O yıllarda genç bir akademisyen olan Enver Konukçu henüz 10 yaşındaki Atatürk Üniversitesi’nde göreve başlamıştı. Aradan tam 43 yıl geçti. Prof. Dr. Konukçu bugün Türkiye’nin en köklü öğretim kurumlarından biri olan Atatürk Üniversitesi’nden emekli oldu.

 

Iğdır Oba kazısıyla Ermeni vahşetini tüm Dünya’ya duyurmayı başaran Prof. Dr. Konukçu, 43 yılın ardında bini aşkın makale ve 40’ın üzerinde kitap bıraktı. 20 tonu bulan kütüphanesini kamyonla Muğla’ya gönderen Prof. Dr. Konukçu ile Erzurum’dan ayrılmadan önce Erzurum’u, üniversiteyi ve tarihin arka odasını konuştuk.

 

O.S.: Atatürk Üniversitesi maceranız nasıl başladı?

“İLK SINAVI KAZANAMADIM”

 

Uzun yıllar oldu. O dönemde İstanbul’da Ordinaryüs Prof. Dr. Fahri Fındıkoğlu’nu ziyarete gitmiştim. Kendisi bana Erzurum’dan ve Atatürk Üniversitesi’nden bahsetti. İlk olarak 1967 yılında Erzurum’a geldim ilk sınavı kazanamadım. Geri döndüm, sonra 1968 yılının Şubat’ın da bir kez daha sınava girdim ve kazandım. Teşekkür etmek için Ord. Prof. Dr. Fındıkoğlu’na gittim, kendisi bana “Doğu henüz gelişemedi, akademisyenler olarak bölgeyi aydınlatmanız lazım” dedi ve gülümsedi. O an anlam verememiştim. Aradan yine bir yıl geçti ve yine bir ziyaretim sırasında bu diyalogu hatırlattım, niye güldüğünü sordum. Kendisi, “Sizi oralara ışık olun diye gönderdik ama siz daha lokal kültürü bilmiyorsunuz. Orada asıl öğrenecek kişiler sizlersiniz, çok şey öğreneceksiniz. Ve yıllar geçti. Erzurum sosyal yapısıyla bize gerçekten çok şey öğretti.

 

O.S.: Sizce Dadaşlık nedir?

“DADAŞ FİLOZOFTUR”

 

Buraya öğretmeye geldik ama öğrendik. Bir kere Dadaş filozoftur, Dadaş ariftir. Okumamıştır ama okumuşlardan daha iyi analiz ederler. Erzurum’a ilk geldiğim yıllarda dikkatimi en çok “Rus’un askeri çok, olsun varsın” sözü dikkatimi çekmişti. Yani işgal olayının geçici olduğunu, bu toprakların Erzurum’a ait olduğunu vurguluyor. Ben öyle yorumladım. İsmail Hakkı Konyalı hocamız bize ışık tuttu. Onun ‘Erzurum Tarihi’ adlı kitabına bakarak bizde yola çıktık. Daha önce Abdürrahim Şerif Bey’in ‘Erzurum Tarihi’ kitabından yararlandım. Eserler yazıldığı devirde güçlüdür. Ama zaman geçtikçe bu gücünü kaybeder. Yenilenmesi lazımdır. Ben de uzun araştırmalar sonunda Erzurum Tarihi’ni yazdım. Tabi bir kısmını bastırdık. Şu an üzerinde çalışıyorum. 15 ciltten oluşan bir çalışma bu. Emekliliğimde bunun üzerinde çalışacağım. Erzurum çok büyük ve geniş bir tarihe sahip. Tam olarak kaleme alınmış diyemeyiz.

 

 

“KÖPEKLER KOVALARDI”

Erzurum’da Tabyalar üzerinde çok uzun süre çalıştım. Araştırma yapmak için günlerce yürüdüğümü bilirim. Kaç kez köpekler kovaladı beni hatırlamıyorum. Her seferinde ucuz kurtulmuştum. Tabyalar Erzurum için çok ama çok önemli eserler. Asker değilim ama bir asker gibi düşündüğünüzde kentin en stratejik noktalarında bu tabyaları görmeniz mümkün. Enteresan noktalarda kurulmuşlar. Palandöken Tabyaları’ndan Hınıs ve Erzincan tarafını rahatlıkla kontrol edebilirsiniz. Tarih açısından çok zengin bir kent burası. Tabyalardan sonra şehrin kapılarını araştırdım. Bu kapılar çok önemli ama şimdi ortada yoklar. Eski resimlerine bakıyoruz.

 

O.S.: Komşu illerin tarihine de ışık tutan çalışmalarınız olmuştu. Bunlardan bahseder misiniz?

“VALİ YAZICIOĞLU BİZE KIZMIŞTI”

 

Merhum Erzincan eski Valisi Recep Yazıcıoğlu ile bir sohbetimizde birden çıkıştı. Kızdı bize: “Ya hocam tarihe gereken önemi vermiyoruz. Fatih diyorsunuz, Uzun Hasan diyorsunuz. Bunlar burada bir Dünya savaşı yapmışlar nerede yapıldı?” Tarih kitapları Erzincan’a yakın bir yerde yapıldığını yazıyor. Arazi çalışmaları ve arşiv belgelere dayanarak Otlukbeli Savaşı’nın nerede yapıldığını bulduk. Bunlar bizim tarih kitaplarında bir sayfa yer alıyor. Yine Vali Bey ile bir sohbetimizde bize kızmayın dedik. Yaklaşık 700 sayfalık Otlukbeli Savaşı’nı yazdık. Ardından Erzincan tarihi kaleme aldık. Sonrada Üzümlü tarihi hazırladık.  Ama tabi bu kitapları çok fazla bastıramadık. Maalesef yetkililer gereken ilgiyi göstermediler.

 

O.S.:Yüzyıllar boyunca medeniyetlere beşiklik etmiş Erzurum’da tarihin arka odasında neler var?

“TARİHİN ARKA ODASI DOP DOLU”

 

Bizim arka oda çok zengin, gün ışığına çıkmamış birçok konu var. Öyle ki birçok ülkede iz bırakmış ama adları sanları duyulmamış Erzurumlular var, kahramanlar var. Her birinin hayatı başlı başına kitap olur. İlk aklıma gelen isimlerden biri Musa Kazım Efendi var. Şeyhülislam olmuş İttihat Terakki’nin en önde gelen isimlerinden biri. Kendisi Tortumlu. O dönemde Tortum-i Musa Kazım suçlanmış mahkemesi yapılmış kendisi düzgün bir insan olduğu için az bir ceza almış. Padişah Vahdettin demiş ki “Hapsetmeyelim, Tortum’a gitsin otursun” O da büyük bir âlim. Tortum’a dönmek istememiş Edirne’de kalmış ve orada ölmüş. Bursa’da bir toplantıda bir arkadaşıma sordum. Edirne’de İkinci Murat Cami’nin haziresinde mezarını öğrendim. Fotoğraflarını çektirdim. Erzurum’a ait büyük bir değer ve 5-6 tane çok önemli eseri var. Ayrıca İstanbul’da Fatih Cami’sine giderken sağ tarafta Millet Kütüphanesi var. Aslında orası Millet Kütüphanesi değil orası Feyzullah Efendi Kütüphanesi. Yani Erzurum’un yetiştirdiği yine önemli bir isim. Erzurumlu Vani Efendi ile akraba oluyor. Çok kitap seven bir kişi. İstanbul’da en önemli yazmaların bulunduğu Millet Kütüphanesi’nin kurucusu o. Edirne ihtilâlinde Feyzullah Efendi parçalandı mezarı yok.

 

 

“SEMBOLİKTE OLSA MEZAR TAŞI YAPILAMAZ MI?”

 

Eski Erzurum mezarlıkları iptal edilirken kentin medarı iftiharları, büyük şahısları girişte topladılar. Diyorum ki dışarıda ölen Erzurumluların da sembolik bile olsa taşla belirleyemez miyiz? Bu çok güzel olur. Yozgat’ın Çapanoğlu hikâyesini herkes bilir. “Hangi taşı kaldırsak altından Çapanoğlu çıkıyor” derler. Bizde de öyle tarihi bir olayı azıcık irdelesen altından Erzurumlu biri ortaya çıkıyor. Bakın Bakü’ye ilk giren kişi Mürsel Bey (Bakü) Tahtacılarda evi vardı. İzmir’e ilk girenlerden süvarilerden biri yine Mürsel Bakü. Düşünebiliyor musunuz? Yine benim memleketim Düzce’de bir isyan çıkıyor. O isyanı bastıran ‘Dadaş Avni’ adında bir Erzurumlu. İzmit’in Geyveboğazı yakınlarında yaşanan olaylarda da Kara Fatma damgasını görmek mümkün. Esat Paşa Cami bahçesinde mezarı olan bir Alman asıllı var. 1877 savaşında Ardahan’da Kars’ta Aziziye’de çok büyük kahramanlıklar göstermiş Kaptan Mehmet Paşa yatıyor. Nereye gitseniz bir Erzurumlu çıkıyor. Ama işte bunlar tarihin hep arka odalarında kaldılar.

 

O.S.: Daha eskiye gidersek Erzurum hakkında neler söylersiniz?

“BU BÖLGEDE ALLAH VERGİSİ BİR GÜÇ VAR”

 

Yavuz Selim buraya geldi, Kanuni buraya geldi, 4’üncü Murat buradan geçti. Fatih az kalsın eğer takip etseydiler Uzun Hasan’ı o da buradan geçecekti. Hepsinden önemlisi Osmanlı Devleti’ni kuran kişiler iki yıl kadar Kayılar ismiyle Erzurum’da, Pasinler yaylasında ve kışlada kaldılar. Buradan gitmişler. Her zaman diyorum burada Allah vergisi bir güç var. Çiğdemli köyü yakınlarında yol üzerinde Kayapa köyü var. Oranın asıl ismi Kayı Alp’tir. Kayı Alp Osmanlıların atasıdır. Bu isim zamanla Kayapa olmuştur. Bakın Osmanlı Devleti’ni bile buraya bağlıyoruz.

 

 “MAALESEF VELİAHTIM YOK”

 

Tarih daha yeni araştırılıyor. Şu anda fakültede Vakıflar üzerinde çalışma yapan arkadaşlarımız var. Ama veliahdım yok. Çok uğraştık ama kimse bu işlerle uğraşmıyor. İşte bir gazete tercümesi yaptılar başımıza iş açtık. Yetenekleri yok, bütün medya dalga geçiyor bizimle.

 

VE ERZURUM BASINI…

 

“Erzurum’da çok büyük bir basın var. Allah rahmet eylesin Durdemir ağabey (Bilirdönmez) vardı. Kendisinden çok yararlanmışızdır. Sonra Kemal Alyanak ve Mithat Turgutcan… İnadına Milletin Sesi Gazetesi’ni çıkardı. Türkiye’de demokrasi tarihini yazacak olursanız, gazetenin adı var. Milletin Sesi… Şimdi var mı öyle bir şey… Milleti yönlendirenler var. Demem o ki eskiye dayanan çok bir gücü var Erzurum basınının. Gidin ABD’ye California’ya ya, Los Angeles’e ALBAYRAK Gazetesi’ni görürsünüz. Şaka değil. Bakın 16 saat uçakla gidilen bir nokta orası. Bir şekilde o dönemde gitmiş gazetelerimiz oraya. Ermeni kazıları yaptık. İçişleri Bakanlığı’nın katkısı TRT ve Anadolu Ajansı’nın desteğiyle girdik bu işe. Yaptığımız protokol gereği TRT tarafından yapılan çekimler 10 dakika kadar ekranlar da gösterilecekti. Gösterilmeden önce Ankara’da filmi izlemişler kıyamet koptu. Iğdır Oba Köyü ve Alaca Köyü kazılarında Ermenileri suçüstü yakaladık. Amerikalılar da aynı şeyi söylemişlerdi. İlk defa maddi bir delil ortaya koydunuz demişlerdi. Bu arada Anadolu Ajansı tüm gazetelere servis yapmıştı haber ve fotoğrafları ama tek bir gazete manşetten verdi. Günaydın Gazetesi. Kazıyı yarım sayfa kullanmıştı. Beni bu çok mutlu etmişti. Vatansever geçinen birçok gazete TV haberi kullanmadı. TRT bile yan çizmişti. O dönemde arazide çalışan TRT çalışanlarından Mustafa Bingöl büyük sıkıntı çekmişti. O arkadaşlarımızı kimse taltif etmedi. Yine o dönemde CNN, TRT’den bu görüntüleri almışlar ve astronomik bir para da vermişler. Ama öyle detaylı bir şekilde kimse kullanmadılar.

 

 

O.S.: Atatürk Üniversitesi ile ilgili neler söylersiniz?

“DIŞARIDA ÇOK GÜÇLÜYÜZ”

 

Her zaman her yerde söylüyorum. Atatürk Üniversitesi çok büyük bir üniversite. Atatürk’e ve adına layık bir üniversite. Benim karşıma çok büyük fırsatlar çıktı. Birçok ünlü üniversiteden teklif aldım ama Atatürk Üniversitesi’nden hiç vazgeçmedim. Daha da güzel olacak. Buna eminim. Tek isteğim üniversitenin siyasi akımların dışında kalmasıdır. Çünkü burası Atatürk’ün üniversitesidir. Atatürk Üniversiteli olmak bir ayrıcalıktır. Gittiğimiz yerlerde Atatürk Üniversiteli olduğumuzu öğrenenler daha bir ilgi gösteriyorlar. Biz dışarıda çok güçlüyüz ama bunu burada göremiyoruz. Buradan mezun olmanın ayrıcalığını belki yeni mezunlar hemen bilemeyecek ama zaman içinde onlar da anlayacaklardır.

 

“PROF. DR. DOĞRAMACI’YI FIRÇALADIM”

 

Dediğim gibi burası çok büyük bir üniversite. Erzurum gibi büyük. Adım adım büyümesine, gelişmesine tanıklık ettim. Fakültelerin kurulmasına öncülük ettim. Hiç unutmuyorum. Tıp Fakültesi kurulacak. Dönemin YÖK yönetimi olumsuz bir rapor verdi. Erzurum’da tıp fakültesine gerek yokmuş, hastaneler varmış… Falan filan… Erzurum’a gelmişlerdi geri dönüş yolunda, soğuk bir günde istasyonda Prof. Dr. İhsan Doğramacı’ya dedim ki, “Siz Atatürk’e ihanet ettiniz.” Zaten soğuktu iyice soğuk bir hava esti. Bir şey demedi trene bindi gittiler. Sonra Ilıca’da treni durdurmuş, geri geldiler. Tıp Fakültesi’nin kurulması için yeniden görüşmeler yaptılar. Ankara’ya gittiğimde yanına uğruyordum. “Gel gel benim asi oğlum” derdi bana. Sağ olsun, fırçayı yedikten sonra fakültenin kurulması için ön ayak oldu.

 

PROF. DR. ENVER KONUKÇU KİMDİR?

 

1944'de Düzce’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Düzce'de tamamladı. 1962'de İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’ne girdi. "Bolu Bölgesi Türkmen Kabileleri" tezi ile Umûmi Türk Tarihi kürsüsünden mezun oldu. Kısa müddet, Sakarya Sosyal Araştırma Merkezi ve Salihli Lisesi Tarih öğretmenliğinde bulundu. 1968’de Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Asistanı olarak tayin edildi. 1972'de "Kuşan ve Akhunlar Tarihi" ile doktor, 1978'de "Kalaç Sultanlığı” ile doçent oldu. 1988'de Profesörlüğe yükseltildi. Enver Konukçu, Pakistan, Karaçi Üniversitesi Islamic Department'da "Indo-Turcica" alanında araştırmalar yaptı (1972). Daha sonra ABD, California Eyaleti, Los Angeles Üniversitesi'nde (UCLA) bu çalışmalarını devam ettirdi. Batum, Tiflis ve Gence Üniversitelerinde de kısa müddet misafir öğretim üyeliği yaptı.  Iğdır Oba; Kars, Subatan, Erzurum Alaca ve Yeşilyayla'da Ermenilerin öldürdüğü Türklere ait toplu mezarları tespit ederek ilim âlemine sundu. Bunlarla ilgili üç yayını da mevcuttur. Enver Konukçu, sırası ile Atatürk Devrimleri Enstitüsü Müdür Yardımcılığı, Tarih Bölümü Başkanlığı, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Halen Atatürk Araştırma Merkezi ve Unesco ve Milli Komite üyesidir. Erzurum ve Doğu Anadolu, Bolu ve Hint-Türk Münasebetleri konusunda makale ve eserleri mevcuttur. Evli ve iki çocuk babasıdır.

 

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Ahmet Budak 01 Şubat 2022 19:56

    Allah rahmet eylesin Erzurum tarihi için çalışmış bir vatansever di. Eşi Tomris hanım Şair Nef-i ortaokulunda resim öğretmenimiz, çocukları Elvan ve Erdem sınıf arkadaşımız onlara da selam olsun başları sağolsun.

  • Dadaş 01 Şubat 2022 18:05

    Sayın sağsöz. Evet çok güzel ropörtaj. Buradaki temennilerin sanıyorum peşine şimdiden düşmüşsünüzdür. Özellikle 15 ciltlik Erzurum tarihi ne durumda kalmış? Umuyorum en kısa zamanda bizi bilgilendirirseniz. Bütün Erzurumlular İn başı sağ olsun.

  • Dadaş 01 Şubat 2022 17:53

    Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.