Narkotik polisinin, İstanbul'da sinema dünyasına yönelik uyuşturucu operasyonu düzenlediği dakikalarda, meğerse Erzurum'da da emniyet, şehrin "uyuşturucu bilançosu"nu çıkarıyormuş.
Bundan birkaç ay önce Emniyet Müdürü Halit Turgut Yıldız, Kardelen TV'de, "Soruyorum"un konuğu olmuştu. Yıldız, o programda Erzurum'da hızla yayılan uyuşturucu tehlikesine dikkati çekmişti. Palandöken de aynı konuda araştırmaya dayalı bir haber hazırlamış ve giderek tırmanan uyuşturucu sorununu masaya yatırmıştı.
O alarm sanki Erzurum için üretilmemiş gibi, neredeyse kimseden doğru dürüst bir tepki gelmedi. Yani en basitinden Yakutiye Belediyesi'nin "ramazan eğlencesi" kapsamında düzenlediği "yılanlı dans"ına gösterilen infialin binde biri kadar bir ses çıkmadı.
Biri alelade bir gösteri, öteki yediden yetmişe herkesi ilgilendiren ve özellikle de gençleri birinci derecede etkileyen vahim bir problem...
Erzurum Emniyet'i dün açıkladı. Son yedi ay içerisinde Erzurum genelinde, yaklaşık 600 kilo esrar (veya esrar yapımında kullanılan malzeme),22 kilo eroin ve 240 bin paket de kaçak sigara ele geçirilmiş.
Üçyüz civarında şahıs için de adli işlem uygulanmış.
Erzurum gibi haram ekonomisi olmayan bir şehirde, 600 kilo esrar, 240 bin paket kaçak sigara ve 22 kilo eroin dudak uçuklattıracak bir rakamdır.
Önceki bir yazımızda da işaret etmeye çalışmıştık. Esasında ele geçirilen bu uyuşturucu tamamen şehirde tüketilmiyor. Erzurum yollar üstü bir şehir olduğu için dışarıdan getirilip dışarıya götürülmek istenen uyuşturucu Erzurum'da denetime takılıyor.
Bu şu anlama geliyor: Hoş eskiden de belki aynı miktarda uyuşturucu bu güzergahtan gelip geçiyordu. Ama o yıllarda devlet ya strateji icabı Erzurum'da uyuşturucu yakalamıyordu ya da ne sayarsanız sayın...
Burada can alıcı soru şudur:
Erzurum polisinin ele geçirdiği bu çaptaki uyuşturucunun ne kadarı Erzurum'da tüketiliyor?
Emniyet'in açıklamasında bu soruya cevap olacak bir veri yoktu. Ama illa ki polisin kayıtlarında veri oluşturacak kaynak vardır. Bir iki gün önce Baro Başkanı Faruk Terzioğlu, Erzurum'daki uyuşturucu sorununa dikkati çekmişti. Vaktiyle bizzat uyuşturucu çeteleri ve kamuda onları koruyup kollayan adamlarla mücadele veren Terzioğlu, geçmişten gelen bilgi ve tecrübesiyle artık dal budak saran uyuşturucu belası için avazı çıktığınca bağırıyor.
İyi de ediyor. Keşke herkes aynı anda ayağa kalkıp bağırsa...
Fakat tersi bir anlayış hakim...
"Benim çocuğum uyuşturucu kullanmaz" şeklinde kemikleşmiş bir bakış, Erzurum'da günden güne artan uyuşturucu sorununu halının altına süpürmüş oluyor.
Kimse polise yüklenemez.
Sonuç ortada.
Yedi ayda altıyüz küsur kilo uyuşturucu, yüz binlerce paket kaçak sigara...
Demek ki polis uyuşturucuya "yol" vermiyor.
Tutunuz ki, ele geçirilen bu uyuşturucunun yüzde sekseni-doksanı başka yerlere gidiyor.
Bu, vicdanları mı rahatlatır, yoksa geriye kalan miktarın önemsiz olduğunu mu gösterir.
Unutmayalım ki çağımızın en büyük sorunlarından hatta toplumsal belalarından biri uyuşturucu illetidir.
Dün o sinemacı çocuklara baktım. Hepsi gencecik insanlar ve kariyerlerinde son derece başarılılar...
Ne yazık ki, uyuşturucu o genç insanları öyle bir kuşatmış ve karanlığına hapsetmiş ki, geleceklerini ve şöhretlerini kaybetme pahasına uyuşturucu tuzağından ırak kalamamışlar.
Erzurum'da okulların önünde uyuşturucu hapları satıldığını, bazı yerlerde esrarın artık sigara gibi alenen kullanıldığını biliyor ve görüyorduk. Fakat bu rakam, işin hafife alınır bir yanı olmadığını açıkça göstermekte...
Uyuşturucu, Erzurum gibi fukara bir şehirde bile hatırı sayılır ölçüde alıcı buluyorsa, çocuk ve genç bulunan her evde kırmızı alarm verilmelidir.
Çünkü hem yarınlarımız, hem yarınlarımızı devam ettirecek olan yavrularımız ateş hattına girmiş.
Yılanlı gösteriyi işaret ederek, "eyvah din elden gidiyor" diye yaygara koparanlar, bir sefer de yitip gitme tehlikesiyle karşı karşıya kalan çocukları için bağırsınlar.
Kimse yarın "keşke" demesin.
Polis uyarıyor; yetmiyor uyuşturucuyla mücadele edip yakalıyor. Basın yazıp çiziyor; yetmiyor avazı çıktığınca bağırıyor...
Camide imam, okulda öğretmen, evde anne-baba, sokakta büyükler, çarşıda-pazarda akil insanlar...
Sözüm size:
Böyle susmaya, yani üç maymunu oynamaya devam ettiğiniz sürece, o tehlikenin ayak sesleri kapınızın eşiğine dayanmış demektir.
Gelin hep birlikte ayağa kalkalım...