Abbas Ağabeyi (KUMBASAR)

Abbas ağabeyi şehrin en renkli simalarındandı ve nev-i şahsına münhasır bir kişilikti.

Kırk gün önce "Haydi Abbas vakit tamam"diyerek onu sahne-i ömürden çekip aldılar.

İlâhi kanun aksamadan devam ediyor, Ömer Hayyam'ın dediği gibi "Kimini götürürken kimini getiriyorlar, bu işin sırrını da kimseye söylemiyorlar".

Abbas ağabeyi ile 1980 ihtilâlının sonrasında Meslek Yüksek Okulu'nda öğretmenlik ettiğimiz zaman tanışmıştık.

Oldukça heyecanlı yapısı ve sosyal konulardaki hassasiyeti ile öğretmenler odasının vazgeçilmez simasıydı Abbas ağabeyi.

Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği'nden mezun olan Abbas ağabeyi, milli ve manevi değerlere sıkıca bağlı, bu konularda asla taviz vermeyen ilkeli bir insandı.

Gençlik yıllarında MTTB'nin çatısı altında fikri çalışmalarını sürdüren Abbas ağabeyi, milli görüş gömleğini çıkarmayanlardandı.

İttihat Terakkiye olan öfkesi hiç dinmeyen Abbas ağabeyinin küfürlerinden; Vatan, Millet, Sakarya edebiyatları ile devlet malını hortumlayanlar, din kisvesine bürünmüş şeytanın temsilcileri, siyaset cambazları, zalimler, yetim hakkı yiyenler, çıkarlarına tapanlar, riyakârlar fazlasıyla nasiplerini alırlardı.

Düşüncelerinde oldukça samimi olan Abbas ağabeyi, ideallerinin hararetli savunucusuydu.

İş hayatındaki başarılı performansı, kula kul olmayan erdemli ve dürüst kişiliği, onu sevmemizdeki önemli meziyetleriydi.

Sözünü esirgemeden söyleyen Abbas ağabeyi, hangi fikirde olursa olsun, o fikrin samimi bağlılarını oldukça takdir eder, yani "Yiğidin hakkını yiğide"verirdi.

Mehmet Akif'i saygıyla yâd ederken, komünist Vedat Türkali'ye de samimiyetinden dolayı hayranlık duyan bir yönü vardı.

Elinden sigarası düşmeyen Abbas ağabeyi, dost meclislerinin aranan simasıydı, hele onun hiddetlendiği anda savurduğu küfürler o kadar latif bir biçimde olurdu ki Abbas ağabeyden bunları duymak hepimizi mutlu ederdi.

İnandığı çizgiden asla taviz vermeyen Abbas ağabeyi, ufak tefek cüssesine rağmen koskoca bir yürek taşırdı ve her doğruyu her yerde söyler, kınayıcıların kınamasından asla korkmazdı.

Son zamanlarda zalim bir hastalığın pençesine düşmüş, ciddi bir imtihandan geçmişti.

Görmüş olduğu tedavi neticesinde saçları dökülmüş ve bir hayli sarsılmıştı.

İnanmışlığın verdiği güven ile bu sıkıntılı dönemde moralinden hiçbir şey kaybetmemiş, esprili konuşmalarından ve heyecanından bir şey eksilmemişti.

Tedavisinin sürdüğü günlerde Erzurum'daydı, bu son zamanlarında bir araya geldiğimizde yine sigarasını tüttürüp, kendini rahatsız eden sosyal konularda o tatlı konuşmasıyla sanki de "Yıkılmadım ayaktayım"mesajını veriyordu.

En son Baltahane'de karşılaşmıştık, öğretmenlik günlerimizden söz edip, işi ideolojik noktaya taşımıştık.

Yine heyecanlıydı ve yine o kabına sığmaz hareketleriyle fikirlerini bize kabul ettirmenin savaşını veriyordu.

Ara sıra patlattığı küfürler duvarlarda yankılanırken, bizlerde müthiş bir keyif alıyor, onu biraz daha hararetlendirmek için tabir yerindeyse damarına basıyorduk.

Vakit oldukça ilerlemişti ve Abbas ağabeyi iyice celallenmiş, farkına varmadan kapının ağzına kadar gelmişti, nasıl olduysa elimdeki cep telefonuyla bu pozisyonu görüntülemiş, Abbas ağabeyiyle vedalaşıp ayrılmıştım.

Bu onunla son karşılaşmam olmuştu.

Samimi bir Müslüman, iyi bir vatandaş, vefalı bir dost olan Abbas ağabeyi, alnı açık, başı dik bir hayat sürdü, arkasında çok güzel intibalar bırakarak aramızdan ayrıldı.

Her zaman eksikliğini hissedeceğimiz Abbas ağabeyimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Makamı cennet olsun.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.