Ankara'da; içimizi burkutan bir hâzin gün daha!

Dün akşam saatlerinde ve Ankara'nın kalbinde; Türk ordusu mensuplarına yönelik gerçekleştirilen menfur terör saldırısında, hayatını kaybeden şehitlerimize rahmet, yaralılara ise acil şifâlar diliyorum. Alçakça eylemin gerçekleştirildiği güzergâhın hemen yakınından Dikmen'e çıkmak üzere, yirmi dakika öncesinde bir arkadaşımın aracıyla geçtik. Hava Kuvvetleri komuta merkezinin ve sair binalarının yer aldığı alanın önünden ve yanından geçen yol, benim de zaman zaman kullandığım bir güzergâh...

Ülkemiz öylesine bir kaotik ortama sürüklendi ki, kimin hangi yerde ve ne vakitte teröre kurban gideceği meçhul  bir hal aldı. Terör kurbanı ölümler, neredeyse bir nev'i sıradanlaşılır oldu. Her an ve saatte ve ülkemizin her yer ve mekânında, hepimizin başına, terör kaynaklı bu tür uğursuz belâ ve felâketlerin gelebilme ihtimali hayli yüksek...Zaman, yer ve hedeflerini kendilerinin belirleyicisi olduğu teröröristlerce estirilen acımasız terör eylemlerine karşı alınacak yegâne ve öncelikli tedbir; kuşkusuz bir istihbarat ve güvenlik zaafiyetinin oluşmamasıdır. Menfur olay ve saldırıda ise, istihbarat ve güvenlik zaafiyetinin olduğu gayet açık...

Genel Kurmay ve diğer kuvvet  komutanlıklarıyla, İçişleri Bakanlığı ve Meclis'in de yer aldığı ve devletimiz açısından da hayatı derecede bir öneme ve ihtimama  sahip güvenlikli bir mekânda, gerçekleştirilen böylesine  cüretkâne ve cânice bir eylem, Türk devletine, adetâ peşrev çekmeye cür'et edilen küstahça bir meydan okumadır. 

Başta ülkeyi yönetenler olmak üzere, herkesin artık geç kalmadan aklını başına devşirmesinin zamanının geçmekte olduğu unutulmamalıdır. Siyâsî hesaplara fedâ edilemeyecek kadar ehemmiyetli, onarılması ve giderilmesi imkânsız çok büyük ayrıştırıcı tehlikelerle karşı karşıya kalındığı, zinhâr hatırdan çıkarılmamalı...Gün, sen-ben olma gününün çok ötesinde, iktidarı ve muhalefetiyle yek vücut olma, iz'anlı, vicdanlı ve vatan-pervâne düşünme, bütün ve bir olma günüdür. Umarım ülkemiz için yarınlar çok geç olmaz...

Devletimiz ve milletimiz tehlikeli, kaygılı ve bir o kadar da kaygan bir zemin ve süreçten geçiyor. Ankara'da bir kaç ay öncesinde de mâsum ve sivil  vatandaşlarımıza yönelik, ayniyle benzerlik gösteren, hunharca bir saldırı ve katliam gerçekleştirilmişti. Ama kısa sürede bu haince saldırı ve katliam neredeyse unutularak hâfîzalardan silindi. Fakat terör hız kesmedi ve dün akşam itibariyle, yeniden ve bir kez daha, iç yakan, yürekler burkan, ülkemizi ve insanımızı derinden sarsan, ahlâk dışı, haysiyetsizce pervâsız bir saldırı daha gerçekleştirildi ve milletimize tarifi ve izahi mümkün olmayan hâzin bir gün yaşatıldı. 

Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte, bir huzur ve güven adası olan ülkemiz, ne yazık ki, böylesine kötü bir gidişâtı asla hak etmiyor. Tarihsel süreçte, mezhep-meşrep ve etnik aidiyetli kimlik anlayışından bir türlü kurtulamayan ve yakın gelecekte de kurtulması da mümkün görülmeyen; bir bakıma, emperyal güçlerin "labaratuvarı" gibi kullanılan Orta Doğu ülkelerinin hemen tamamında, güdülen kirli ve çıkmaz siyâsete alet ve dahil olmadan hızla uzaklaşmak ve ülkemizin sorunlarına odaklanmak tek çıkar yol...

"Yurtta sulh, dünyada sulh" ilke ve politikasının ne büyük nimet olduğunu, her geçen gün daha bir derinden  idrak ediyoruz. 

Türk milletinin, bir kez daha başı sağ olsun.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.