Palandöken eteklerindeki Abdurrahman Gazi Mezarlığı'ndayız.
Hava bir hayli soğuk. Dağın sırtındaki karı yalayarak esen rüzgar içimizi deliyor.
Yüzlerce vefalı dost son vazifelerini yapmak için yeni açılmış mezarın başında hüzün dolu gözler ile etrafa bakıyorlar.
Bugün, Palandöken bile hüzünle kaplı.
Sözün bittiği bu ortamda, lezzetleri darmadağın eden ölüm hakikatinin etkisi altınayız.
Etrafımızdaki mezar taşlarına bakıp kul olmanın acizliğini hissediyoruz.
Geç kalan cenaze aracı sabırları zorlarken" Toprak bile bu genç fidanı bağrına basmak için acele etmiyor."diye yorum yapıyoruz.
Kalbinin meyvesi kopmuş olan baba, mezar başında metanetini korumaya çalışıyor.
Biz "Allah, hiçbir babaya evlat acısı yaşatmasın" duasını yaparken bir yandan da o babanın ruh halini,aklından neler geçirdiğini. ciğer paresini mezara nasıl koyacağını düşünüyorduk.
Yeşil renkli cenaze arabası hala ortada yoktu.
Bu geçmek bilmeyen dakikalarda düşüncelerimize hapis olduk diyebilirim.
Şairin " Ne hasta bekler sabahı/Ne taze ölüyü mezar" mısralarına takılıp kaldım.
Evladını kaybeden baba, kadim dostum, Abdurrahman Zeynal Hocaydı.
Büyütüp beslediği, gözünden sakındığı, en iyi şekilde yetiştirip hekim yaptığı, mürüvvetini gördüğü oğlu Melih'i toprağa verecekti.
Bu nasıl zor bir imtihandı.
Soğuğa rağmen çok kalabalık bir cemaatin varlığı, acıyı paylaşmak geleneğimizin yaşatıldığını gösteriyordu.
Geç kalan cenaze aracı için, nerede kaldı diye soranlar, telefon açıp neden geç kaldığını öğrenmek isteyenler, Narmanlı Cami ile mezarlık arasındaki mesafeyi hesaplayanlar, trafik yoğunluğu yorumunu yapanlar olsa da neticede; son yolcuyu getiren bu sevimsiz araç yanı başımızda belirdi.
"Biz Allah'tan geldik, şüphesiz dönüşümüz onadır" diyerek emaneti sahibine teslim ettik.
Abdurrahman Hoca, yastık koyar gibi Melih'in boynunun altına toprağı verirken Allaha teslim olmuş bir kulun huzuru içindeydi.
Okunan Kuran-ı Kerim ile ruhlarımız sükuna erince, toprak atma işi de sona erdi.
Matem sahibinin kapsının önünde taziye vermek şimdiye kadar değişmeyen en güzel töremizdi.
Taziye verenlerin " HÜKÜM ALLAH'INDIR " demeleri şehrin manevi iklimini ve şuurunu ne güzel de ifade ediyordu.
Binlerce insan, koştu, geldi, "acınız, acımızdır" deyip, baş sağlığı verdi.
Hayat dolu bu delikanlının İki gün içinde aramızdan ayrılması sanki kötü bir rüyaydı.
Basit bir operasyon için gittiği hastanede,genç bir doktorun hayatını kaybetmesi ancak kader kavramıyla yorumlanabilirdi.
Melih, sevimli bir gençti, hayat doluydu, babası tarafından dürüst ,ilkeli,çalışkan ,ahlaklı, manevi değerlerine bağlı bir evlat olarak yetiştirilmişti.
Tıp fakültesini bitirip hekim oldu.Yakın zamanda evlendi ve baba olmanın sevincini yaşadı.
Önünde çok güzel günler onu bekliyor derken bir anda aramızdan ayrılması aklın sınırlarını zorlayan bir tecelliydi.
Yaşanan bu elim olay hakkında farklı yorumlarda bulunsak da akıl teslim olmaktan başka sığınacak liman bulamıyor.
Bu genç doktorun ansızın hayata veda etmesine tüm Erzurum ağladı diyebilirim.
Yüreğimiz yakan, içimizi kavuran bu acı olayı yaşarken, kalp kırmayan, helal kazançla hayatını sürdüren, insanlara faydalı olmak için gayret eden, hasbi bir baba ile toprağa verdiği evladının, gönüllere nasıl girdiklerini, nasıl sevildiklerini, nasıl saygı duyulduklarını da gördük.
Kıymetli hocam, bir evlat kaybettin ama yetiştirdiğin binlerce evladın olduğunu biliyoruz.
Yaşadığın bu acı olayla birlikte öğrencilerinin seni nasıl muhabbetle kucakladıklarına şahit olduk.
Melih'in hatıralarını onlarda görecek ve yaralarını saracaksın.
Aziz dostum, değerli kardeşim ,güzel insan, eczacıyım ama acını hafifletecek bir ilacım yok.
Her kesin bir imtihanı olduğunu aramızda konuşurduk.
İnancın, ilken ve aldığın hayır duaları ile bu zor sınavı vereceğine tüm kalbimle inanıyorum.
Can dostum, Abdurrahman Hoca, Allah sana ve ailene sonsuz sabır ve ecir ihsan etsin.
Beyaz önlüğü çıkarıp, beyaz kefene bürünen evladım Melih, makamın cennet olsun.
Nur içinde yat..
Turk milletinin basi sagolsun ne diyelim elden ne gelir
Rabbim rahmet ve merhamet eylesin inşallah nurlar içinde yatsın inşallah
Abicigim şu yyazınızı okuyup da uzulmemek elde degil bir yazı bu kadarmi içten yaşayarak yazılır 2 çocuğunu kaybetmiş baba olarak bu yazıyı okurken içim parçalandı melih beyi kabre koyarken oradaydim Abdurrahman hocami zi çok ama çok iyi anlayan birisiyim aşağı Mumcu Camii müezzini saygı hormetlerimi sunar bu içten ve bu ruhla yazılan yazıların devamını Hz allahtan niyaz ederim
Mekanın cennet olsun gardaşım.. İçimizi yaktın ama Takdir-i İlahi Allah ailesine sabır versin mekanın Cennet olsun
Her Nerede olursan ol ölüm size yetişir. Son derece sağlam kaleler içinde de olsan yine kurtulamazsın. Evlat acısı sıranın çok kötü bir şekilde bozulmasıdır. Kendi ellerine doğan çocuğu kendi ellerinle toprağa vermektir. Eşini kaybedersin dul derler. Anneni babanı kaybedersin öksüz derler. Çocuğunu kaybeden anne ve babaya ne denir.?Evlat acısı. Ne diyeyim.Allah rahmet eylesin. Ailesine sabır diliyorum.
Allah gani gani rahmet eylesin.
Yüreğine sağlık hocam..