Çanlar kimin için çalıyor!

Bilinen bir hikâyeyi bilenlerin belleğinde tazeleyip, bilmeyenlerin de dağarcağına tıkıştırmanın sakıncası ne olabilir ki!

Develerin tellallığı bıraktığı, pirelerin de hamallıktan bitap düşerek baştakilerin başında gezerek kan emdikleri bir devirde geçen hikâyeleme şöyle başlar.

Kendi kralını kendinin seçtiğini sanan bir ülkede, seçilen her kral tacını başına koyerken adaletten ve hukuktan ayrılmayacağına dair yemin edermiş. Ayrıca bu ülkenin bir de töresi varmış; o ülkede biri öldüğünde şehir meydanındaki dev çan ölen kişinin konumuna göre, adı vicdan olan zangoç tarafından çalınırmış.

Halkatan biri öldüğünde bu çan bir kere, eşraftan biri ölünce iki kere, devlet adamı öldüğünde üç kere, kral öldüğünde de dört kez uzun uzun çınlar dururmuş.  

Bu böyle gelmiş, böyle de gidermiş.

Yeni seçilen kral da tacını takarken aynı adalet yeminini etmiş; üstelik halk onu daha çok sevsin, tahtından indirmesin diye de kendisinden önceki kralların ülkeye kazandırdığı ne varsa hiç bitmeyecekmiş gibi satıp savarak önce yandaşlarına, sonra da halka dağıtmaya başlamış.

Gel zaman git zaman, durgun bir nehir gibi akan an, geçmişin deryasına karışırken bu ülkenin bir yurttaşı haklı olduğu bir konuda kralı eleştirmiş ve karşı gelmiş.

Krallık bu! Nasıl ki çuldan kaftan, kediden aslan olmaz ise kuldan da kut olmaz; olsa olsa kuldan kurban olur, diyerek kralın mahkemesinde kralın hâkimleri krala karşı gelen fakiri ölüme mahkûm etmişler. Halk bu kararı haksız bulsa da sesini çıkaramamış. Kısa bir süre sonra şehrin çanları çınlamaya başlamış.

İlk çalışında herkes, yine biri öldü, diye düşünmüş; hemen ardından ikinci çan sesini duyanlar, eşraftan biri öldü diye, üzülmüş; peşinden üçüncü çan sesi yankılanınca, bir devlet adamı  daha öbür dünyaya boyladı, diye dertlenmiş; ardı sıra dördüncüsü gelince, eyvah kralımız öldü, diye vah çekmeye duranlar beşinci çan sesi de acı acı çınlayınca koşmuşlar zangoca.

“De bakalım zangoç,” demişler, “de bakalım, kraldan büyük kim öldü bu ülkede, kim öldü de beşinci kez çaldın çanı?”

Zangoç soruyu cevaplamış.

“Adalet öldü!”

Sonra ne mi olmuş?

Ben de bilmiyorum!

Bilsem demez miyim; elbet gökten üç elma düşürüp üç tarafa savurduktan sonra bağlarım hikâyeyi!

Bildiğim tek şey ise, “Adalet Mülkün Temelidir,” sözünün boş yere söylenmediğidir.

Kimse bu hikâyede kinaye aramasın!

Öylesine bir paylaşım işte!

Zaten PKK ile savaşan genarellerin çapının ölçüldüğü yerde, bizim açımız olur mu hiç!

Bir de PKK’lılar ile vekiller buluşup öpüşmüş, sarmaş olmuş, sırdaş olmuşlar bunda abartacak ne var sanki!

Elbet seçmen vekili ile buluşup, dertleşmeli.

Ben de zaman zaman vekilimle buluşup konuşuyorum Anıtkabir’de.

Kime ne!
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • veyis 01 Ocak 1970 02:00

    fazla söze ne hacet ezanlar müslümanlar için çanlar hiristiyanlar için çalıyor

  • nurten YILDIRIM 01 Ocak 1970 02:00

    tek kelimeyle muhteşemmm...umarım bu çan kul olan halkın aklını başına getirir ve şapkalarını önüne koyup tekrar düşündürür...kalemine sağlık...