Dadaş Hakan Kanber'in mektubu

                    GEÇMİŞ  ZAMAN  OLURKİ  HAYLİ  CİHAN  DEĞER

    Çok değerli, saygıdeğer hocam Müslüm Çağlar Erzurumdan aradı. Şaşırmış ve çok mutlu olmuştum.
    Kendisi ile ''Teknolojik nimet'' adını verdiğim sosyal medya ortamında haberleşiyorduk gerçi.
    Hal hatır faslından sonra konuya girdi hocam.
    Bizim o yıllar ''Efsane  Ekip''dediğimiz ve başarıdan başarıya koştuğumuz, yönetiminde kendilerininde
bulunduğu ''Erzurum Halk Eğitimi Merkezi Erkek Bar Ekibi''ile ilgili bir anilar çalışması yapacağını anlattı. O dönem içinde yer alan arkadaşlardan bu çalışmaya konulmak üzere anılarını  yazmalarını istediğini ifade etti.
    Çoğunluğu, bu gün o güzel şehirde, canım Erzurum da olmayan, hayatın her birimizi yurdun farklı bir yerine savurduğu  ''Bar tuttuğumuz''  arkadaşlara ulaşmaya çalışıyormuş.  Bizide bu anlamda aramış.
    Telefonon diğer ucundaki sevgili hocam Müslüm Çağları dinleken tüylerim diken-diken olmuş,  yoğun bir duygu seline kapılmıştım
O yıllarda Davul-Zurnanın nağmelerini duyduğum anda hissettiklerimi yaşıyordum.
    Ricası ''emir''oldu sevgili hocamın.
    Dilimiz ve Kalemimizin izin verdiği sınırları zorluyacaktık.  Oturduk bilgisayarın başına...
Nerden başlamalı,  ne yazmalı?  Dünyada bilinen hiç bir maddi karşılıkla geri getirilemeyecek o güzel günleri ve anları,  hatasız,  hafızamızın bizi yanıltmasına izin vermeden nasıl kaleme almalıydık.?
    En önemlisi; bugün bile hala adı geçtiği zaman bütün hücrelerimize kadar bizi titreten ''Erzurum-Dadaş- Bar''
kavramlarını doya doya yaşamış biri olarak duygusallıktan uzak nasıl yazacaktık.
    Benim açımdan bakıldığı zaman yaşanmış her anına kitap yazabileceğim,  yarışma ve festival seyahatlerini oralarda yaşananları,  yolculukları,  Halk Eğitimi Merkezindeki çalışmalarımızı hangi kitabın sayfalarına sığdıracaktık?


MÜSLÜM  ÇAĞLAR

    Kendisini lise birinci sınıfa giderken tanıma şerefine ulaştım. Sevgili büyüğum, hocam Müslüm Çağlar.
Ekibimizin yöneticisi, disiplinli ve azimli çalışmasıyla bizleri motive eden, yarışmalara hazırlayan ve en iyi derecelerle dönmemizin kilit anahtarı: hem öğretmenimiz, hem ağabeyimiz, hem yerine göre arkadaşımız, dert ortağımız.
    Kanımızın deli aktığı, sınırların bizleri daralttığını hissetiğimiz lise çağları. Her Erzurum delikanlısı gibi bizde halkoyunumuz  ''Bar''a  karşı yoğun bir ilgi gösteriyoruz. Bir yerlerde davul-zurnanın o tılsımlı tınılarından Bar ezgilerini duyduğumuzda kanımız kaynıyor, tarif edilemez duygular taşıyoruz.
Mensubu olduğumuz ailemizden aldığımız alt kültüründe bu güdüyü tetiklemesinde büyük rolü var. Annem anlatırdı : Rahmetli dedem (annemin babası) Atatürk Erzuruma geldiğinde ona bar oynayan ekipten birisiymiş. Atatürk,  her birini tek tek kutlamış, birerde Serkisof marka köstekli saat hediye etmiş. Evde, şimdi rahmetli olan annemin çeyiz sandığında hala durur o saat. Ağabeyim İlhami Kanber, TRT Saz sanatcısı, eski milli Folklorcü. Erzurumu sayısız kere dış ülkelerde temsil eden Bar ekiplerinde bulunmuş.

Anılarını dinlerdik İlhami ağabeyimin. Sedat Gezmişler, Çavuş Lütfüler, Cazim Emmiler, Efedi Dayılar ve daha nıceleri. Sanırım şahsımın bu anlamdaki şekillenmesinde, yukarıda yazmaya çalıştığım büyüklerimin aktarımlarının büyük rolü oldu. Zaten içimizde var olan ve yanmaya hazır kavı tutuşturdu.
Birde, hep söylerim dilim döndüğünce. Erzurum sevgisi bambaşkadır. Erzurum sevgisi tarif edilemez. Her kes doğup büyüdüğü şehri sever, bundan doğal bir şey olamaz.

Ama Erzurumlu, Erzurumu bir başka sever. O sevgi:ana, baba, bacı, kardeş, oğul, kız, yar sevgisi değildir. Hakikaten çok değişiktir.
Bugün bile gurbette olan Erzurumlular, televizyon ekranlarında Erzuruma dair bir şey çıktığında haberleşme imkanımız olan arkadaşlar birbirimizi arar, izlettirmeye yönlendiririz. Ve izlerken, bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaktan kendimizi alamayız. Ya da gözümüzden sicim gibi akan yaşları çevremizdekilerden saklamaya çalışırız.
Bir tek ben değil. Yukarıda yazdıklarımı hemen bir çok Erzurumlu arkadaşımdan dinlemişimdir.
Velhasıl Erzurum sevgisi , bir başka sevgidir.




        ERZURUM HALK EĞİTİMİ MERKEZİ

    Ortaokul yeni bitmiş, yaz tatili.. Doğru Halk Eğitim Merkezi Erkek Bar Kursu. Yaz boyunca epey bir ders alıyorum.
Lise birinci sınıfa başladığmda önemli ölçüde Bar oynayabiliyorum. İşte tam bu zamanlar Müslüm hocamla tanışmamız.
Kendisi kursiyerler arasından seçmeler yapıyor. İlk kez seçmeye katılacağım. Dizlerim kurumuş bir dal gibi titriyor. Seçilenler
arasında bende varım. O anki mutluluğumu, gururumu, hissettiklerimi şu an bile anlatamam.
Özel günlerde gösteriler, değişik illerin festivalleri ve yarışmalardan oluşan o uzun soluklu koşu işte o gün başlıyor.
Evlendiğim yıla kadararalıksız sürüyor... İş, evlilik, çoluk-çocuk derken aktif bar oynamaktan yavaş,yavaş uzaklaşıyoruz.
Zaman , zaman farklı arkadaşların girip, çıktığı fakat, iskelet yapısı hiç değişmeyen isimlerden oluşan bar ekibimiz, sevgili Müslüm hocamızın yönetiminde önemli başarılara imza atıyor.
    Kendisini buradan rahmet ve saygıyla andığım Ahmet Ağabeyim(Ahmet Korucu), Emrullah Öğ, Avni Çetin
Gürbüz Polat, Tokay Aslan, Şükrü Bakırcı ve Faik Ünlü ağabeylerim.
    Murat Geyik, Rahmi Çalışkan, Sinan Dumlu, Mustafa Cihanbeylerde ve Mesut Kılıç, aklıma ilk etapta gelen
değerli Bar tuttuğumuz arkadaşlarımızdan yalnızca bir kaçı.
    Hepsini sevgi ve muhabbetle anıyorum.
    Yaşar Postoğlu....Sevilen ve değişik kişilik. Bugün yaşadığımız kent olan İzmirde hala görüştüğümüz, geçmişi yad edip , kah kahadan kırıldığımız, kah duygusallıkları paylaştığımız Yaşar ağabeyi. Seyahatlerin vazgeçilmez ismi, doyumsuz muhabbetleri ile seyahatlere bin bir renk katan güzel insan.



            ANILAR, ANILAR

    Her birinin ayrı güzelliği ve özelliği olan seyahat anılarımız...Günler öncesinden özenle hazırlandığımız yarışma yarışma seyahatleri... Hareket saatinden önce hepimizin buluştuğu Halk eğitimi Merkezi. Birde hemen yan tarafımızda bir çay bahçesi vardı .Şimdilerde yıkılmış... Haberini alınca çok üzüldüm. Değişik anılarımızın olduğu, keyifle çaylar yudumladığımız, çalışma öncesi yada sonrası yorgunluk attığımız çay bahçesi, anılarımızın üzerine yıkılmış demek ki.

    Seyahat başlar, bir süre sonra o doyumsuz eğlenceli anlar.... Laf atmalar, tatlı sataşmalar... Otobüs içinde özellikle Faik Ünlü, Yaşar Postoğlu ve Emrullah Öğ ağabeylerimin doğaçlama olarak yaptıkları tiyatral gösteriler... Sonra, İlhami emminin (İlhami Uslu)davulu, Seco ağabeyinin  (Secaattin Tatlısu) kılarnet veya zurna ile çaldıkları Erzurum türküleri, uzun havalar, oyun havaları. Kimi zaman Türkiyenin taa öbür ucuna Aydın'a, İzmir'e yapılan ama bir solukta bitiveren seyahatler.



        YAŞAR AĞABEYİN CİCER (CİĞER) SİPARİŞİ

    Herkes için sıradan olan yemek molaları bile bizim seyahat kafilesi için değişik gülmece ve anı malzemesi olurdu.
Yaşar ağabeyin (Postoğlu) garsona  defalarca Erzurum aksanıyla  (cicer)  yemeği siparişi vermesine rağmen (garson anlamadığı için)  siparişi getirmemesi... Araya giren arkadaşların tercumanlığı ile siparişin gelmesi ve Yaşar ağabeyin tatlı çıkışmaları. Hamzan'ın şiş kebap isteyipte soba şişinin gelmesi.... Ekibin kırılıncaya kadar kahkaha atması.....

        TOKAY HOCAYI   MOLA DA   UNUTUYORUZ.

    Seyahatin birinde gece yarısı ihtiyaç molası veriliyor.. Çoğumuz uyuyor... İhtiyaç için inenlerden birisi de Tokay ağabey (Tokay Aslan)... Ötobüs hareket ediyor, aradan bir kaç saat geçiyor... Nerdeyse gün ışıyacak, Emrullah ağabey farkediyor.. Bir hay huy dur kopuyor. Hangi seyahatın dönüşü olduğunu hatırlamıyorum ama.. Tokay hocayı unuttuğumuz yer sanırım Malatya idi.
O yıllar cep telefonu falan da yok ki, garibim arasın da mola yerinde kaldığını birimize haber versin.
Otobüs geri dönüyor, 2-3 saat kadar yol gelmişiz, aynı yolu geri dönüp Tokay hocayı ordan alıyoruz.. Sonrasında yapılan şaka ve şaka yollu yorumlara gülmekten milletin karnı ağırıyor.



        TARİHİMİZDE İLK KEZ BARI KAREOGRAFİK (Sahne düzenlemeli) DÜZENLE OYNADIK.

    Türkiye Finali yarışmalarına hazırlanıyoruz. Saygıdeğer Müslüm Çağlar hocamız, oldukça radikal ve birçok tartışmayıda beraberinde getiren bir karara imza atıyor.  16 kişiden oluşan Bar ekibimiz finale Kareografik düzenle çıkacak..
    Erzurum Halkoyunları tarihinde bir ilk...
    Dediğim gibi çok radikal bir karar... Erzurumdaki birçok folklor otoritesi ismi şaşırtan bir karar.. Gelip çalışmalarımızı izliyorlar.
Geceli gündüzlü çalışıyoruz. İl, Bölge birinciliklerini almışız... Türkiye birinciliği var önümüzde. Çok iddialıyız. Küçük bir anektodu vermeden geçemiyeceğim.. Arkadaşımız Herif lakaplı Rahmi (Çalışkan)  Kareografik düzene Kaloferli diyor.
Çok gülüyoruz... Kaloferli aşağı, kaloferli yukarı.. .Hepimizin dilinde Rahminin sözü.

        KILIÇ KIRILDI BİRİNCİLİK GİTTİ.

    Ve Final günü.. Sanırım Aydında oldu o yılki finaller... 16 Kişiden oluşan o muhteşem Bar ekibi. Bütün görkemiyle sahnede... Spor salonu hıca hınç dolu.. İki favori var  Dadaşlar ve Efeler. Kiminle oynadığını hatırlamıyorum, rahmetli Ahmet ağabey (Korucu), Köroğlu barına çıktı.. Salon ayakta adeta yıkılıyor. Şu an yazarken bile salondaki o yüksek uğultu hala kulaklarımda..
Köroğlu Barı oynanırken diğer 14 kişi Palandökenler gibi mağrur duruşumuzla pozisyon almışız. Anlatılmaz bir duygu seline kapılmış gidiyor tüm ekip. İki oyuncunun kılıçlarla birbirine hamle ettikleri bölümlerden birisinde, rahmetli Ahmet hocanın elindeki o koca kılıç tam ortadan ikiye kırılıyor.. Sesten inleyen spor salonunda birden bire sadece bizim davul-zurnadan çıkan Köroğlu barının nağmeleri duyuluyor.
    Seyirci şokta, çıt yok...
    Hepimizin vücudu sanırım o an buz kesmiştır. Gösterimizi bitirip alandan ayrılıyoruz..
    Sonuçların açıklanacağı anı iple çekiyoruz. Ve sonuçlar..
    Halk Eğitimi Merkezi Erkek Bar Ekibi Türkiye ikincisi..
    Birincilik kırılan kılıçla birlikte elimizden kayıp gitmişti.

        MÜSLÜM HOCAMA TEŞEKKÜR.

    Yazacak o kadar şey arasından ilk anda aklıma gelenleri, dilim döndüğünce  ifade etmeye çalıştım.
    Aradan uzun yıllar geçti. Burada isimlerini andığım yada unuttuğum, beraber bar tutup, anı ortağı olduğumuz bütün büyük ağabeylerimi, yaşıtım yada yaşça bizlerden küçük olan bütün arkadaşlarımı sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
    Değerli kitabında (yazarsa eğer) yayınlanmak üzere : Bendenizden naçizane bir şeyler karalamamı isteyerek onurlandıran çok değerli büyüğüm, hocam,ağabeyim sayın Müslüm Çağlar a  minnet ve teşekkürü bir borç bilirim.
    Oldukça genç ve deneyimsiz olduğumuz o yıllarda, yaşamımızın şekillenmesinde: Sabrı, höşgörüsü, beyefendi ve babacan tavrıyla  kalbimizde önemli bir yere sahip olan kıymetli hocam Müslüm Çağlar'a, sağlıklı ve huzurlu uzun
ömürler diliyor, saygıyla ellerinden öpüyorum.  İyiki vardın hocam.

    Hakan Kanber
    Temmuz 2013
    İZMİR.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • MACİT GÜRBÜZ 01 Ocak 1970 02:00

    SEVGİLİ HAKAN, NE GÜZEL ANILAR, SENİN GİBİ GERÇEK DADAŞLARA SELAM OLSUN... İYİ Kİ VARSIN... EMEĞİNE KALEMİNE SAĞLIK... SELAMLAR, LÜTFEN YAZMAYA DEVAM ET... :)

  • hikmet gülyurt 01 Ocak 1970 02:00

    teşekkürler hakan

  • Hakan Kanber 01 Ocak 1970 02:00

    YORUM YAZAN DEĞERLİ BÜYÜKLERİM; MÜSLÜM ÇAĞLAR, FAİK ÜNLÜ VE ŞÜKRÜ BAKIRCI... PAYLAŞIMLARINIZ HEPİMİZİN YÜREĞİMİZDE ORTAK HİSSETTİĞİ DUYGULARDIR. SONUÇTA, BU YAŞANAN ANILARIN ORTAKLARIYIZ. HEPİNİZİ BEN DE ÇOK SEVİYORUM.. SELAM, SEVGİ VE SAYGILARIMI SUNUYORUM.

  • müslüm çağlar 01 Ocak 1970 02:00

    Van diyince: beyiımden yıldırım hızıyla bir çok anı canlandı. Van a defalarca gittik ve hemen hemen hiç birinden olumlu anılarla ayrılmadık. Hele bir defasında bütün salonun ,bizim ekip çıktığında ıslık çalmaya başlaması ve oyun bitinceye kadar ıslıklaması .Bu ıslık ve bağırmaların ekip üzerindeki etkisini düşünebiliyormusunuz? . Ve bizim oyunumuz bitince seyircinin salonu terketmesi. Ardından Diyarbakır ın sessizlik içinde oyununu oynaması. Van ı eskort eşliğinde terketmemiz.

  • müslüm çağlar 01 Ocak 1970 02:00

    Evet Faikcim, o Van yarışmasını unutmak ne mümkün. Van dan Erzurum a kadar 40 kişinin koro halinde ağlaması, unutulacak bir şeymi.? Mevlüt ün Hançer oynarken hançeri düşürmesi ve ağlayarak oyunu tamamlaması unutulabilir mi.? Davulcu İlhami Uslunun ``Keşkem bu ellere gelmez olaydım`` ve ``Bir çalıdır mezar taşı garibin `türkülerini ağıt yakar gibi okumasına can mı dayanırdı? Şoforün ağlayarak okuduğu o uzun havalar unutulabilir mi? Keşke o yarışmalara katılanların bu yazılardan haberleri olsada duygularını yazsalar.

  • FAİK ÜNLÜ 01 Ocak 1970 02:00

    SEVLİ KARDEŞİM MÜSLÜM VE DEĞERLİ ARKADAŞIM HAKAN;BENDE GURBETLİĞİN DERİN ACISINI YAŞAYAN BİRİYİM. GURBET DENİLEN BU İSTANBULA 1987 DE GELDİM.HALA İÇİMDE`` İŞ İÇİN GELDİM,GEZMEYE GELDİM YARIM DÖNECEĞİM.``HİSSİ VAR.BUNUN SEBEBİ O MEKTUPTA YAZDIĞIN DUYGULAR VAR.HANİ HATIRLARMISINIZ VAN GURUBU BAHSETTİĞİN 16 KİŞİLİK EKİP TOKAYIN ÇIKIŞTA TÖKEZLEMESİ ...HALK EĞİTİM KAYBEDİYOR.ŞAİR NEFİ 1.Cİ ,ENDÜSTRİ MESLEK 1. OLUYOR..GERİ DÖNÜŞ ARABADA SES YOK.HERKESİN AĞZINI BIÇAK AÇMIYOR.BİR ARA RAHMETLİ AHMET KORUCU DAVUL ZURNAYA ÇALIN DA TÜKKÜ SÖYLEYİN EYLENİN ÇOCUKLAR BU SİZİŞN HAKKINIZ...DESEDE ARABADA SES YOK HERKES ÜZGÜN.ÇETİN KAFASSINI METİNİM OMUZUNDAN KALDIRIP ``AHMET ABİ MÜSLÜM HOCAM ,HAKAN ABİM AĞLARKEN NASIL EĞLENİLİR``BIRAKDA BİZ DE ÜZÜLELİM``DEMESİ Nİ HATIRLADIMDA İYİKİ BERABERDİK ..İYİKİ OYNADIK OYNATTIK.DADAŞLIK BU OLSA GEREK...HEPİNİZİ ÇOK HEMDE ÇOK ÖZLEDİM.......

  • şükrü bakırcı 01 Ocak 1970 02:00

    ı Hakanım mektubunu okudum gözlerim doldu ağladım budan başkacada yazılmazdı ki kardeşem sağ ol beni ve inaniyorumki bütün okuyan arkadaşlarım. duygulanmiştir.seni seviyorum kardeşeim