Düşün ve sorgula!..

Jostein Gaarder, “Sofi’nin dünyası,” adlı kitabında genç beyinlere şunu öğütler; düşün ve sorgula!..

O sayfalardan bir örnek.

Evde sizden başka kimsenin bulunmadığı bir gecede koltuğunuza gömülmüş kitap okuyorsunuz. Ayaklarınızın ucuna da sevimli kediniz uzanmış uyukluyor; tam o sırada koridordan bulunduğunuz yere bir top zıplayarak geliyor. Hiç şüpheniz olmasın, kediniz topun peşinden giderken, siz de topun geldiği yöne seğirtirsiniz.

 Kedi düşünmez ve sorgulamaz!

Peki, siz!..

İnsan doğmakla kazandığınız bu ‘düşünme ve sorgulama’ hakkınız çeşitli araç ve gereçlerle elinizden alınmaya kalkılırsa ne yaparsınız?

Biri size, “gel pisi pisi,” derse kızar mısınız; yoksa gidip sahibinizin ayaklarının ucuna kıvrılıp yatar mısınız!..

Biliyorum, ciğersizler, bir ciğer için neler yapmaz ki!.. Onları karıştırmayın şimdilik.

 

Şu tırnak içine aldığım cümleye bir bakın! “…Gözümüzün önünde bir adam, bir dağdan havalanıp diğer dağa uçsa da sonra beş kere beşin yirmi edeceğini savunsa, başardığı harika benim gözümde savunduğu şeyin doğruluğunu ispatlayamaz…” İşte bu sözün Gazali’ye ait olduğu söylenir. Eğer, Gazali’nin ağzını çalkama tası olarak düşünmüyor isek, sözlerin hasıdır bu!

Şu da “Eğer elimizin erdiği, gözümüzün yettiği, aklımızın anladığı bütün gerçekleri kaydeder ve mümkün olan bütün gözlemleri yapar ve aldığımız sonuçları bir cetvel haline koyarsak, olaylar arasındaki bağlantılar ortaya çıkar.” Filozof Bacon’undur.

Bunları buraya taşımakla rengimizi, fikrimizi, şeklimizi, dengimizi; terazimizi, metremizi, gramımızı, skalamızı da belli ettik.

Bir. Her söylenen söze inanma.-Düşün ve sorgula-

İki. Olayların bağlantıları seni gerçeğin kaynağına götürür.-Gerçeklerden korkma-

 

Hırsızlığın da yanlışlığın da büyüğü küçüğü olmaz.

Fikir ve zikir meselesidir bu.

Konumuz Erzurum ise alın size birkaç örnek!

Yaşlısı, kadını, hastası, emekli maaşı almak için saatlerce bekliyor mu beklemiyor mu?

Beklesinler, ölecek değil ya sırada. Ölecek olursa da eceli gelmiş, orada yakalamıştır, ne yapsın banka!

Adam Tedaş’a elektrik parası ödemek için gidiyor. Yahu, para ödeyecek adam. Veznelerden elektrik çekecek değil ya!

Yedi vezne, beşi kapalı ikisi açık; herkesin elinde bir kağıt parçası, bir veznelere bakıyorlar bir de ellerindeki kağıtta yazan numaraya.

Yok! Bir türlü gelmiyor sıra.

Ter döke döke, söke söke para ödemek diye buna derler işte!

Yani, eğer yolunuz düşerse, vaktinizi ona göre ayarlayın siz de; beş dakikada öder çıkarım, demeyin sakın ola!

Bir de Başöğretmen İlköğretim Okulu’nun bahçe giriş kapısının böğründeki çöp meselesi var!

O çöp orda var oldukça, her yazıda bu konu da var olacaktır mutlaka.

Bir okulun giriş kapısına çöp mü yakışır, çiçek mi; pislik mi yakışır temizlik mi göreceğiz.

 

Önümüzdeki günlerde AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) Erzurum’da İl Başkanlığı seçimleri yapacak!

Demokrasi mi teokrasi mi; cemaat mi menfaat mi olacak, bunu da göreceğiz.

Şimdi düşünme aşamasındayız.

Gazali’nin de Bacon’un da sözleri aklımızda.

Sorgulama da gelecektir elbet.

Acelemiz yok; idmanlıyız ama Erzurum’da yeni yeni ısınıyoruz siyaset sahasında.

Maksadımız, sağdan soldan akınlar yapıp gol atmak da; geri çekilip kalemizi savunmak da değildir. Skor ne olursa olsun, taktiğimiz gerçekçilik olacaktır!

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.