Erzurum her gidenin peşinden niye ağlar?

İlkokul öğretmenimizin tayini çıkmış gidiyordu. Daha okulun ne olduğunu, hasretin ne olduğunu kavrayamamış körpe dimağlarımız hangi iç güdüsel hareketle bilinmez gözyaşına boğmuştu bizi.

 

Ağlamak, gidenin arkasından ah vahlar etmek duygusu bir şekilde gelip oturuyor işte insanın yüreğine.

 

25 yıldır bu şehri gözlemliyorum. Özellikle de halk adına konuşanları. İlginç bir tepki biçimimiz var. Vali, kaymakam, hakim, hekim, emniyet müdürü falan filan; tuhaf bir şekilde bağlanıyoruz …

 

Bu patolojik durum Erzurum’un genetik yapısında var sanırım. Hatta sanmıyorum; artık bundan adım gibi eminim. Öylesine devletçilik işlemiş ki ruhumuza; bir türlü sivilleşemiyor, özel sektörü harekete geçiremiyoruz.

 

Siz hiç bu şehirde görev yapmış Ticaret Odası başkanı, sendika başkanı, kulüp başkanı, belediye başkanı; ne bileyim işte sivil toplumu temsil eden birinin ardından gazetelerin, kocaman yazarlarımızın salya sümük, “Ah ah he iyi adamdı gitti işte!” diye ağıtlar yakarak, manşetler attığını duydunuz mu?

 

Duyamazsınız; çünkü Erzurum olarak devletten hep korkuyoruz. Onunla bağımızı sevgi, koruma, beraber iş yapma anlamında kuramıyoruz. Devletin masasında oturmak, devletin kokteyline katılmak, devletin işte bir yerde sıkıştığınızda özel olarak ilgisine mazhar olmak, konuşurken, “Vali beyle yemekteyken, Emniyet Müdürü ile otururken, falanla bilmem neredeyken…” diyebilmek duygusu öylesine baskın ki, tıpkı benim yüzünü bile unuttuğum öğretmenimin arkasından salya sümük ağlamama benziyor.

 

Benim anlamaya çalıştığım başka bir şey var. Malum veya artık meçhul bürokratlarımız, birilerinin göklere çıkardığı gibi Sefiller’in Jean Valjean’ı değillerdi… Onlar, görevlerini yaptılar… Başarılı olanları devletimiz ödüllendirdi, taltif etti…(Son olarak Sayın Çalkavur örneğinde olduğu gibi…) Başarısız olanları ise bir şekilde cezalandırıldı, tenzili rütbeyle başka bir yere gönderilirdi, kızağa alındı…

 

Birkaç kere test etmişimdir…

Mesela Anama, “Biliyor musun falan kişinin tayini çıktı gitti Erzurum'dan..." diye sorduğumda; bütün iyi niyeti ile; “O kim bilmiyorum ama Allah yardımcısı olsun!”dan başka bir tepkisi olmamıştır.

 

Şimdi bu şehirde yaşayan her Erzurumlunun, bu türden atamalar ve tayinler sonrası  ‘Allah yardımcısı olsun” gibi sıradan bir tepkisini bu kadar göklere çıkarmanın, indirip kaldırmanın anlamı nedir?

 

Bu patolojik durum; Erzurum’un geçmişteki konumundan kaynaklanan, garnizon kenti olması nedeniyle, hep devlette şirin görünme çabasındaki sözde münevverlerinin kişisel kaygısından başka nedir?

 

Devleti temsil edenler, halka hizmet için şehirlerde bulunurlar. Bir gün görevleri biter; veya onları oralara atayanlar başka yere gönderirler, ya da görevden alırlar. Budurum, devlet olgusu var olduğundan bu yana böyle sürüp gelmiştir, böyle de gidecektir…

 

Artık bırakın bu içgüdüsel kaygılarınızı, arzularınızı da, Erzurum’un gerçek sorunları ile uğraşın. Bu şehri daha sivilleştirecek, özel sektörü daha da öne çıkaracak anlayışı yayın.

Bin yıldır bu şehirden kimler geldi, kimler geçti...  Kimlerin ardından ne ağıtlar yakılmadı ki... Bakın şehir hala yerinde… Bu zihniyet devam ettiği sürece de hep yerinde sayacak… Sosyolojik olarak da, ekonomik olarak da…

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.