Geleneksel Bar Oynama Sırası

1934 Yılında Albay İhsan Yavuzer'in Ağır Bakım Tamir Fabrikası'nda oynattığı Barların Geleneksel sırasını bilmiyoruz. 12 Barı 3 guruba ayırarak eksersiz yaptırdığını biliyoruz. İş ocağı tecrübesi olan İdris Kenger aşağıda isimlerini yazdığımız barları oynadıklarını söylerdi. O zamanki aklımızla Geleneksel bar sırası var mıydı diye sormayı becerememişiz.

         1-Başbar         2-Dikine

         3-Hoşbilezik   4-Sekme

         5-Temirağa     6-Koçeri

         7-Nare             8-Dello

         9-Tamzara      10-Aşırma


Notlarımın arasında bu barlar var. Ama Efendi Bey (Vahap Türkkal)'in çok iyi Tavuk barı oynadığını biliyoruz. Bunu da katarsak 11 bar eder.

         Erzurum Halkoyunları Derneği kurucularından Sayın İhsan Coşkun Atılcan Geleneksel Bar Oynama sırasını şöyle yapmıştı.

         1-Başbar

         2-Dikine

         3-Hoşbilezik

         4-Sekme

         5-Daldalan

         6-Çingenler

         7-Tamzara

         8-Koçeri

         9-Dello

         10-Temirağa

         11-12-Yayvan-Köroğlu

         13-Uzundere

         14-Nare

         15-Haçer

         16-Tavuk

Not: Bu sıralamada Aşırma yoktur.

       

         Halk Eğitimi Merkezi'ndeki Geleneksel Sıra ise şöyleydi.

         1-Başbar-Birinci bar-Sarhoş barı

         2-Dikine-İkinci bar-

         3-Hoşbilezik

         4-Koçeri

         5-Uzundere

         6-Aşırma

         7-Temirağa

         8-9-Yayvan ?Köroğlu

         10-Dello

         11-Sekme

         12-Tamzara

         13-Nare

         14-Hançer

         Not: Sıralamada yanlışım varsa bilenler lütfen düzeltsin.


         Dikkat edilirse Daldalan, Çingenler ve Tavuk barı bu sıralamada yoktur. Köroğlu barı 9'uncu sırada oynanmaktadır.

         Oyunlar bittikten sonra isteyenler Hançer barı oynardı. Gençlerde bu oyunda kendini deneme fırsatı bulurdu. Hançer barını çok iyi oynayanlar, karşılarına öğrensinler diye birer acemi genç alırdı.

         Ondan sonra sıra Ömer Göçmenli hocamıza gelirdi. Daldalan, Çingenler, Karabet,  Hesiko ve Tavuk barını o oynarken gençlerde peşine takılarak oynamaya gayret ederdi.

         ''Bunlar köylü barları, benden başkada kimse bilmez, öğrenmeye gayret edin '' derdi. Gerçektende Ömer Göçmenli sayesinde bu bunların hepsi öğrenildi ve hepsi ekip olarak oynanmaya başlandı. Ömer Göçmenli'nin bu geleneğini rahmetli oluncaya kadar sayın Ahmet Korucu hocamızda sürdürdü ve yüzlerce öğrencisine bunu aktardı.

         Ömer Göçmenli Tavuk barının diğer adi HEKÂRİ dir,  Hekâri Tavuk demektir derdi. Öyle Hakkari'den gelmiştir falan değil. Bazıları da FERİK BARI dermiş. (Cücük, Ferik, Tavuk)

         Bacaklarının kuvvetine güvenenler bu bara girerdi. Bir Tavuğun hareketleri canlandırılırdı. Oyuna girenler barbaşının hareketlerini taklit eder, o ne yaparsa diğer oyuncularda onu yapmaya gayret ederdi.

         Oyunun tam orta yerinde ayak parmakları üzerine durur, bacaklarını titreterek yavaş, yavaş çöker, tam çökülecek derken tekrar bacaklarını titreterek yavaş yavaş kalkar, artık herkes yürüyeceğiz derken o tekrar çökmeye başlardı. (Bacakları güçsüz olanlar burada sırtının üstüne düşebilirdi.) Sonunda tam çökülür, kanat çırpar gibi el çırparak yürünür (sağa,sola da dönülebilir. Askerde buna Kaz yürüyüşü derdik) burada da yere düşenler olabilirdi.  En sonunda yüzler seyirciye dönerken, el tutularak yavaş yavaş kalkılır ve oyun bitirilirdi.

Tavuk barı sadece çökme ve kalkmadan ibarettir, diğer figürler sonradan eklenmiştir diyen Lütfü Aladağ, bu barı  Efendi bey (Vahap Türkkal) çok iyi oynardı demektedir.


FELEK  BARI

Un elerler eleğinen

Çarkım döner feleğinen

Eşin kızlar mezarımı

Altın saplı küreğinen


Eşin eşin derin olsun

Sular sepin serin olsun

Eşin kızlar mezarımı

Sevdiceğim gelin olsun


Ezmeyinen üzmeyinen

Yar bulunmaz gezmeyinen

Eşin kızlar mezarımı

Altın saplı kazmayınan  (Kaynak: İlhami Uslu)


Felek Barı belden kenetlenerek kapalı başlayan bir bardır. Tıpkı Yayvan ve tavuk barı gibi, yavaş yavaş ayak ve diz çıkarmalarla başlar. Ekip açıldıktan sonra parmaktan kenetlenerek aynı ritimde devam eder, Sözsüz olarak oynanır ama türküde belirtilen hareketler sırayla yapılır. Un eleme, mezar kazma ve su serpme hareketleri yapılarak oyun bitirilir.

         Fakat bu bar diğer barlar kadar rağbet görmedi, onun için pek yaygınlaşmadı.

         KARABET:(Karabey)

 Erzurum barlarının genelde çizgi-yarım daire formatında oynandığını ve sürekli sağa doğru mesafe katedildiğini biliyoruz.

         Bu oyunda ise başlangıçta yine sağa doğru bir müddet oynandıktan sonra, barbaşının aniden geriye doğru dönüp, ekibi de peşinden sürüklemesi ile ters bir daire oluşturur. Yani ekibin yüzü değil sırtı birbirine bakar. Bir müddet bu ters dairede dönüldükten sonra barbaşı yerini alırken ekibin diğer kısmı bir 's' yaparak düz çizgiye geçer. Şimdilerde bu ters daire yapılmadan bu oyun oynanmaktadır.

         Doğu Anadolu'da bir çok ilde bu isimde oyunlara rastlamak mümkündür. (Garabed, Karabat, Karabed, Karabey) Mesela Kars yöresinde şöyle oynanır. Ekip başı yüzüne gözüne is sürerek simsiyah olur veya un sürerek bembeyez olur. Elinde bir kamçı veya uzunca bir değenek vardır. Onun arkasına takılanlara kamçı ile vurur. Arkasına takılanlar darbeyi yememek için kamçıdan kaçarlar. Dolayısı ile bir yılanın kıvrılması gibi bir şekil ortaya çıkar. (Sultan Aydın-Kars)

         Bu oyunlarda bitince ''Tekli veya ikili'' oyunlar oynanırdı.

Çerkez barı, Turna barı ve Karabağ barlarını çok iyi oynayanlar vardı.

         Çerkez barını Şıh köylü İbo, Kanlı Kıyam, Karabağ barını Mördürüklü Selami (Pervizoğlu), Çiftlikli Aba Müslim. Durna barını Kevahorlu Lütfü emmi (Dikici) çok güzel oynardı.

         ÇERKEZ BARI: Tek oynanan bir bardır,Şeyh Şamil oyunun figürlerini hatırlatır. Çok seri yapılan ayak hareketleri vardır. Sona doğru öyle hızlanır ki, ayak hareketlerini takip etmek güçleşir.

         DURNA BARI: İki kişi tarafından oynanır. Erkek ve dişi Turnanın birbirine  kur yapmaları anlatılır.

         KARABAĞ BARI: Tekli veya ikili oynanabilir. Bir delikanlının sevdiği kıza hünerlerini sergilemesi diye yorumlayanlar vardır. Şu sıralar  bunu devam ettiren ve çok güzel oynayan zurnacı Bülent Dayauç'tur. Tabii en iyi çalanda Şahap Yördem'dir.

         Bunlardan başka köylerde oynandığı söylenen tekli seyirlik oyunlarından ''İstanbul Zeybeği, Çayır Ağası ve Tayadan Kaldırma'' isminde barlarında oynandığı söylenmektedir. Fakat ben bu oyunların oynandığını görmedim.(Bu istihbaratı davul ve zurnacılardan alıyoruz)

         Birde isimleri sadece kitaplarda kalan ve kimsenin bilmediği veya bizim kuşağa intikal etmeyen barlarında olduğu bazı kaynaklarda yazmaktadır. Bunların isimlerini yazmakta fayda olabilir gerekçesi ile aşağıya alıyorum.

         1-Kartal Barı

         2-Çoban(Boran) barı

         3-Davul Barı

         4-Köstek Barı

         5-Turan Barı

         6-Ökçe Barı

         7-Maro Barı

         Bu oyunların isimlerine bakarak bunlarında tekli veya ikili oynanan

 barlar olabileceğini düşünüyorum. Oynayanlar bu dünyadan göçünce bu barlar bize kadar intikal etmedi. Tabi bu benim yorumum yanlışta olabilir.

         Burada yeri gelmişken Zurnacı Şahap (Şuayp) Yördem için ayrı bir parantez açmak gerekir diye düşünüyorum.

         Tarihinde bu kadar savaş görmüş, işgal görmüş bir şehrin oyunları da elbet savaş oyunu olur. Bu savaş oyunlarını Hançerle de oynar Kılıçla da. El ele omuz omuza savaşa gidilecektir. Onun için elden, omuzdan ve belden tutarak oyunlarını oynar.

         Davulu da birçok yöreye göre daha büyüktür. Tokmak tarafının derisi çırpı tarafına göre daha kalındır. Bu, tokmak sesinin daha gür çıkması içindir. (inşallah ileride bu davul konusuna daha detaylı yer vereceğim.)

         Bar oyunları için kullanılan Erzurum zurnasının sesi de davulla uyum içerisindedir. Müzikler dinleyenlere biraz çiğ gelebilir, amma oyuncunun ruhuna işler. Diğer zurnalar bar çaldığında zurna sesi ne kadar güzel olursa olsun, Dadaş tatmin olmaz  ''Pisik cığılaması'' (kedi miyavlaması) gibi der.

         Müziği de iklimi gibi serttir. Koskoca Ağa Dede isteseydi Binali Selman gibi daha nazik, daha mülayim çalamaz mıydı?  Çalardı elbet. Ama o zaman Erzurum ses karakterinin dışına çıkardı.

         Bunu ilk defa rahmetli Nimet Gezmiş söylemişti. Ama bu jüri üyelerine bunu anlatamazsın. Zurnanın sesini beğenmez puan düşer, davula çok güçlü vurdun der puan düşer. Hatta bir yarışmada davulcu İlhami Uslu'yu çağırarak ''Çok abanma, davulun sesi zurnanın sesini örtmesin, ama onlar bilmiyorlar ki ben o tokmağı ruhumda hissetmesem oynayamam ki...'' diye uyarmıştı.

         Hatta bir ara davul-zurnayı ekipten ayırıp taa.. uzaklara koydular. Bazen de davulcuyu salonun bir başına zurnacıyı salonun diğer başına koydular. Müzik koca salonda yankı yaptı müzikten başka her şeye benzedi. Sonrada Erzurum ekibi sen hiç iyi oynayamadın dediler. Senin kuralların koymadı ki ben oynayayım. Yıllarca bunun mücadelesini verdik. Kavgaya varacak münakaşalarımız oldu.

         Evet şimdilerde Erzurum ses karekterini en iyi şekilde devam ettiren zurnacıların başında gelir Şahap Yördem...

         Zaten yaşı itibariyle Müslüm Abay, Kadir Özalpoğlu, Gafur Alpağuz, Mehmet Oğuz ve Kemal Ürper gibi ustaların zamanını görmüş, yaşamış beklide onlardan çok şey öğrenmiştir. Ama Eyüp Mindivanlı, Gani Üçdemir ve Gani Koçoğlu onun müzisyen olmasında emeği geçen önemli ustalarıdır.

         Onun kuşağı olan Secaattin Tatlısu, İlhami Ensaroğlu, Cemil Ürper bu işi bırakınca adeta başvurabileceğimiz bir kaynak olarak tek başına kalmış ve orada ışıl ışıl ışıldamaktadır.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Sahap yördem 01 Ocak 1970 02:00

    Müslüm hocama sonsuz teşekkürler saygı ve selamlarimla

  • muhammet emin bilgin 01 Ocak 1970 02:00

    sayın hocam. allah razı olsun sizlerden,bize yeniden eski günlerimizi hatırlattınız,önceki yazımda ismimi yazamadıgım için yeniden yazdım.