Gençlerimize kıymayın!

Ege üniversitesinde genç bir fidan toprağa düştü, Tıpkı 1980 öncesi, dar ağaçlarına giden, hayatlarının baharında, kara toprağa giren, ağabeyleri gibi.

Öğrenci olayları sırasında hayatını kaybeden Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun fotoğrafını görünce, hafızam beni ,1980 öncesine, yani, kardeşin kardeşi kırdığı o yıllara götürdü.

Bu civan delikanlının resmine bakınca, üniversite sıralarında eğitim gören, oğlum Eren aklıma geldi.

İçimden sanki bir şey koptu, hani, şairin" Bir şey koptu ben den, bir şey ,her şeyi tutan bir şey" dediği gibi, canım acıdı.

Sağ ve sol çatışmalarının had safhada olduğu o günleri yaşayan birinin tecrübesi ve baba olmanın sorumluluğu ile düşündüm.

1980 öncesi bir birlerini vatan hainliği suçlayıp, aralarında kan davası güdenlerin, bu gün aynı kulvarlarda koştuklarını hatırladım.

Aynı silahla, aynı gün, bir devrimci ile bir ülkücü gencin öldürüldüğü, O karanlık günler aklıma geldi.

Solan gençleri, kaybolan istikballeri ve gözü yaşlı anaları, babaları hayal ettim.

Toprağın altında çürüyen körpe bedenleri, hapishane zindanlarında çile dolduranları, işkence çemberinden geçenleri ve onların ailelerini düşündüm.

Aşık Reyhani'nin "Siyasetin sahnesinde hiçleri/Yetkilinin sakladığı suçları/ Bir birini kurşunlayan gençleri/ O kaybolan yılları söylemiyim mi" mısraları hatırımdan geçti.

Uzun yıllardan sonra, eski fotoğraf karelerinden birini tekrar görmek beni oldukça sarstı.

Günümüzdeki bu olayı yorumlarken, hiçbir şeyin değişmediğini fark etmem, beni bir kez daha sarstı diyebilirim.

Manzaraların aynı olması bir mukadderat mıydı? onu bilemiyorum.

Değişmeyen şey, gencecik çocuğunun tabutu başında göz yaşlarını bağrına akıtan anne ve babanın görüntüleri, siyasilerin zehir zemberek açıklamaları, bu acı üzerinden hesaplar yapanların tavırları, Yetkililerin suskunlukları ve arkadaşlarını son yolculuğa uğurlayan gençlerin attıkları sloganlardı.

Yine değişmeyen, olaylarda canlarını ve istikballerini kaybeden gençlerin, hep orta halli ,anadolu ailelerinin çocukları olmalarıydı. Yani ,"Zenginden şehit yok, fakirden kral "misali..

Ateş düştüğü yeri yakacak, Çakıroğlu ailesi, kaybettikleri Yusuf yüzlü Fırat'larının

acısıyla yaşayacaklar.

Bize düşen, onlara sabır ve metanet dilemek, acılarına ortak olmak, ülkemizde bir daha bu tür olayların olmamasını temenni etmektir.

Gelişen olaylara bakıldığında, emperyalist güçlerin ülkemize rahat vermeyecekleri anlaşılmaktadır.

Bu fesat güçler, dün olduğu gibi, bu günde isteklerine kavuşmak için toplumu gerip, insanımızı bir birine düşman etmek için uğraşacaklar.

Emellerine ulaşabilmenin en kolay yolunun, tefrika çıkartmak, kışkırtma yapmak ve körpe beyinleri ipotek altına almak olduğunu biliyorlar.

Ey ; yetkili ve etkililer, geçmişte, olaylara yeteri kadar müdahil olmadınız, kardeşin kardeşi kırdığı o günleri bizlere yaşattınız, gelecekte ülkeye çok büyük faydalar sağlayacak olan binlerce idealist gencin toprağa girmelerine ve hapishanelerde çürümelerine sebep oldunuz.

Millet olarak artık bu acıları tekrar tekrar yaşamak istemiyoruz.

Bu ülkenin geleceği ve teminatı olan gençlerimizi, hesaplarınıza katmayın.

Ülkenin sorunları karşısında sorumluluk duyan bu temiz gençlerin, enerjilerini ve heyecanlarını bilim sanat, spor, edebiyat ve musiki gibi alanlarda harcamalarını sağlayabilirsiniz.

Bu gençlerin, ilerleyen yıllarda Ülkeye sağlayacakları faydalar ve katacakları değerler, şüphesiz çok önemlidir ve millet olarak buna ihtiyacımız vardır.

Yaşanan bu elim olayın, son olmasını temenni ederken, Fırat yavrumuza Allahtan rahmet, kederli ailesine baş sağlığı diliyorum. Makamı cennet olsun...
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Adınız Soyadınız 01 Ocak 1970 02:00

    HOCAM HAKKINIZ ÖDENMEZ ESNAF OLAN ECZACILIĞI DEĞİLDE İNSAN OLAN ECZACIYI SİZDEN ÖĞRENDİN SAYGILAR

  • Demokrat 01 Ocak 1970 02:00

    Birlikte yaşama ikliminden ne yazık ki hergün biraz daha uzaklaşıyoruz.Biz ülkemizde ki bir civani kaybettik. Yüreği yangın olan bir anayı geride bıraktık. Aydın`da karşıt saldırılarda Şerzan Kurt`u kaybettik.İdeolojisine kimliğine bakmaksızın otuz senedir yüreğimizden canlar kaybediyoruz.Farklılıklarımıza tahamüllerimiz kalmadı.Herkesin bizim gibi düşünup,aynı ideolojiyi benimsemelerini bizim inandıklarımıza inanmalarına zorluyoruz.Birbirimizi buna zorladıkça kopuyoruz.Kimliklerimiz,inançlarımız üzerinden ötekileşiyoruz.``Birgün ansızın geliyoruz deyip ``yüzyıllardır birlikte yaşadığımız insanların oturdukları mahallere ekmeklerini kazandıkları iş yerlerine saldırı gerekçelerini bulup saldırabiliyoruz.Düşüncelerine farklılıklarına bakmaksızın saldırıp yaralayıp elimizi kolumuzu salayıp dolaşabiliyoruz.Birbirimizin kutsalı ve kimliğine hakaretler saydırıp çıkabiliyoruz.Benim gibi düşünmesen yaşam hakkı tanımıyorum.Ekmeğini kazandığın iş yerin canın güvende değildir her an saldırıya maruz kalabilirsınız.