Git başımdan Aysel!

Aysel diyip geçmeyin!
Bu Aysel var ya!.. Bu Aysel dünyada bir tanedir.Bir eşi daha yoktur bu âlemde!..
Yanımda mı, düşümde mi, ruhumda mı, fikrimde mi bilmiyorum; ama hep Aysel var bende, ben de Aysel'le yaşıyorum.
Aysel gibi kimse gülemez, Aysel gibi kimse bakamaz.
Kirpiklerini her kırpışında iki keklik havalanır gözlerinin uçurumundan.
Güldüğü zaman iki alev gibi kıvrılan dudaklarının, sönmüş herşeyi yeniden tutuşturduğuna yeminle şahitlik ederim.
Çağlayan olup omuzlarına dökülen saçlarıyla ince beli, imanı zayıf olanı yoldan çıkarırken,fikri yumuşak olanları da sağdayken sola, soldayken sağa döndürür!

Siz de bilirsiniz, mutlaka sizin de bir Aysel'iniz vardır sizde.

Yaz artığı bir günde Erzurumajans'ın bürosundan, Yakutiye Medresesi'nin etrafında gezinerek güneşli havanın telaşsızca tadını çıkaranları izliyorum.
Mutlaka bunların içinde işsiz olan da var, bir baltaya tam sap olmuş olan da... Elbette öğrenci de var öğreten de... Kesinlikle mutlusu da var mutsuzu da...
Belki gazeteci de vardır içlerinde.Belki adam gibi, belki de adamlıktan uzakta biri! Yani ya delikanlıdır ya dilikanlı! Yani ya kitabın ortasından sözünü eyler, ya da üç kuruş çıkar için dostunu arkadan hançerler!
Ne yapalım olur böyle şeyler, diye düşünürken Nef'i'nin "Ehl-i dildir diyemem sinesi sâf olmayana," dizesi başımda dönüp durmaya başladı. O dize de, ben tek başına bir işe yaramam iki dize daha çağıralım ustadan, demiş olmalı ki, "Yine endişe bilir kadr-i dür-i güftârım. Rüzgâr ise denî dehr ise sarrâf değil." Dizeleri de geldi başımın üzerine.
Buyursun gelsin!..

Aysel de gelsin.
Atilla İlhan'ın Aysel'i de, sizin Aysel'iniz de.

"Aysel git başımdan ben sana göre değilim./Benim için kirletme aydınlığını,/hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim." Diyen Atilla İlhan, güzellik ve dürüstlükle bütünleştirdiği Aysel'e, git başımdan, benim insan olarak kötülüğüm, çirkinliğim sana göre değil, derken son dizede ise, "seni seviyorum," diye fısıldamış.
Bir insan ne kadar kötü ve ne kadar yaramaz biri olsa da güzelliği, doğruluğu, iyliği her zaman sevmiştir zaten.
Önemli olan Aysel için yaşamak ve Aysel'e layık olmaya çalışmak değil midir!
Önemli olan, ister sağ sayfadan, ister sol sayfadan okurken tam da kitabın ortasından söz eylemek değil midir!

Başkalarının verdiği kimlikle yaşamaktansa kimliksiz biri olarak sokaklarda sürtmek daha onurlu değilse, nedir acaba!
Bir gazeteciyi bir başkası tanımlarken,"bizden," ya da "bizden değil," diye söz ediyorsa çok yazık!
Bu 'yazık' kelimesi bütün yüküyle gazeteciye aittir diyelim de kafalar karışmasın.

Her neyse!
Beni hiç terk etmeyen Aysel'e, git başımdan Aysel, desem de gitmiyor!
Ben de başkalarına benzemek istiyorum, diye diretsem de, çok inat bu Aysel denilen kız! Vicdanımdan tutmuş bırakmıyor!
Git başımdan Aysel!

Son olarak ve utanarak 'yüreğimin lehçesi' adlı şiirimden birkaç dizeyle bitirelim bari.

Yoksa denk mi sayılıyor
Sevdanın has bahçesiyle
Eski kerhane sokağı...
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • AYHAN KÖSEOĞLU 01 Ocak 1970 02:00

    FEVKALADENİN FEVKİNDE BİR YAZI.KALEMİNİZE DİMAĞINIZA SAĞLIK.ÖMER NAZMİ BEY...