HES Direnişi diri tutulmalı

Yaklaşık bir ay sonra Tortum Adliyesi’nde Leyla’nın ikinci duruşması yapılacak!
Leyla’yı mahkemelere çıkaran (düşüren değil) mesele neydi!
Köylüseyle birlikte, “suyumuzu ve toprağımızı vermeyiz,” diye direnenlerin içinde öne çıkmış bir genç kızın, şirketlerin korumasını yüklenen devletin askerleri tarafından suçlanmasıydı!
Ve Leyla, direnişin en önemli figürü haline gelmişti.
O yüzden de yıldırma politakası olarak mahkemeye verilmişti.

Şimdi bunları geçelim.
Mahkeme, gerekli kararını verecektir.
Buna güvenmemek, devletimize güvenmemek demektir.
“Adalet mülkün temelidir…”
Mülk, vatan demektir, yurt demektir, yaşadığın toprak demektir, su demektir, ekmek demektir, aş demektir…
O halde, mülkün temelinde adalet; adaletin temelinde mülk vardır!
Mülke sahip çıkmak, adalete sahip çıkmak değil midir!..

Şunu herkes biliyor ki; amaç, sadece devasa borulara suyu hapsederek, alarak ya da çalarak enerji üretmek değildir.
Kimse yalan söylemesin, kimse bu toprakalara ihanet etmesin!.
Uluslararası şirketler ve yerli işbirlikçileri tarafından doğanın bahşettiği suların gasbıdır bu!
Sular gaspedilince, toprak neye yarar, insan neye yarar; dolayısıyla halkın toprağının gasbıdır bu!
Tarımın ölmesi, hayvancılığın gebermesidir bu!
Şunu açıkça söyleyeyim ki; o yörede buna rıza gösterenler önce kendilerine, sonra geleceklerine ihanet etmekteler.

Eyy, Erzurum’un ‘kahraman’ basını!
Bu memlekette yıllanmış, çiçek açıp dallanmış, baskülü hileli olanlar!
Dilinizi mi yuttunuz, yoksa kaleminiz tabandaki bir çukura mı düştü!
Bu suskunluğun anlamı ne!
Nerede sizin  cengaverliğiniz!
Ve de 12 Mart’ta, yani Erzurum’un kurtuluş gününde yayına başlayacak bölge gazetesi!
Hadi göreyim sizi, bölgenizdeki bu su gasbına karşı bir manşetle çıkın; çıkın da Erzurum’un kurtuluş gününe anlam katın!
Ama kolay değil, bunu söylemek değil mi?
Kömür gibi kalem, mangal gibi de yürek ister, bunu demek için!
Bugün Leyla Hatunlar mahkemelerde yargılanırken, sizler ancak geçmişteki kahraman Nene Hatun’dan, Kara Fatma’dan bahsederek avunursunuz!
Çünkü, artık ne o kahramanları doğurtacak döl, ne de maya tutcak göl var sizde!

Anlı şanlı köşelerde savunun bakalım bu HES denilen, Herkesi Esir alan Sermaye’yi!
“Beş yıl sonra mum ışığında mı oturalım kardeşim,” diye salya sümük savunun; sonrası Allah kerim değil mi?
Bağbaşı’nın suyundan gelecek enerjinin, denizde bir damla olduğunu herkes söylüyor!
Neyin ne için yapıldığına uyanın artık!
Ya  kalemimiz sağlam bir kaledir, diye hava atmayın; ya da suyun satılmasına trene bakar gibi bakmayın!
Çıkarcılara karşı ‘diliballı’ değil, ‘delikanlı’ olun!

Buradan tekrar söylüyorum,  Tortum Bağbaşı’nın yamaçlarında canavar kepçeler çalışmaya devam ettiği sürece; yani, o topraklar susuz, canlılar uykusuz bırakılmaya devam ettikçe, susmayacağım.
Gücüm ölçüsünde, yeri gelince bağırıp, yeri gelince de basacağım naramı; ezberinizdeki repliğinizi, ibrişimden ipliğinizi pazara çıkaracağım, bilesiniz sermayenin uşakları!
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • sinem demir 01 Ocak 1970 02:00

    erdi avcı: enerjini nereden sağlarsan sağla. insanların memleketlerine gidip `bana besinini ver,suyunu ver,huzurunu ver,ben elektrik istiyorum` deme cüretine kimse sahip olmamalı ama bırak cüreti,bu bir devlet politikası haline gelmiş. bu ne küstahlık,bu ne kibir;anlayan beri gelsin.son anadolu,kendi kendine yeterken,huzur içinde yaşarken bu ne arsız bir tecavüz. elektrik bedava dağıtılacak sanki burada üretilince.daha pahalıya alacaksınız elektriği,bu kredileri nasıl ödeyecek de,kar etmeye başlayacak şirketler?babasının hayrına yapmıyor ya! bu sefer,üreten son köylüler,son tarım arazileri,son hayvancılık,son hayvanlar...ne kaldı geriye! elektrik! var mı böyle bir seçim,var mı böyle bir dayatma?var.üstelik buna eşlik eden öyle kalabalık bir güruh var ki,kendi toprakları,kendi besin kaynakları,kendi insanları yerine şirketlerin cephesinden `elektriksiz napıcaz` diye tempo tutturmuş gidiyor.büyük kentlere göçsün herkes,binalara tıkılsın. erzurum ne içme suyuna sahip çıkmış,ne köylerine ilçelerine sahip çıkıyor.tüm şehirlerdeki insanlar gibi,ucu ucuna geçinenleri de,eli para göreni de evine dekorasyon malzemesi,kıyafet alma telaşasında.kredi kartlarının,tv programlarının esiri olmuşlar.bir çıkıp gidin,orada neler oluyor.bir ispir`e gidin,daha geçenlerde bir köylünün evine enerjisa`nın dinamitleriyle fırlayan kayalar düştü.az daha insanlar ölüyordu.bir gidin tortum`a,ispir`e...yaşıyor musunuz;yaşıyor gibi davranın o zaman. yoksa,o günler de gelecek.esiri olduğunuz nakit para,kalmayan besin kaynaklarını satın alamaz.o gün gelecek.

  • mahmut 01 Ocak 1970 02:00

    diri tutulsa ne yazar devlet yapacağım dediyse yapar bugüne kadar bu kural hep geçerli oldu haksızmıyım

  • ZAFER UZAR 01 Ocak 1970 02:00

    ömer abi yüreğine sağlık ....yazamazlar çünkü onlar kalemlerini cemata ve akp ye satmışlar. Bu memlekette zaten eli kalem tutanlar yürekli olsalardı erdemli olsalardı bu halde mi olurduk....

  • Bir Bağbaşılı 01 Ocak 1970 02:00

    Yüreğinize ve kaleminize sağlık...................... Bağbaşı enerjiye karşı değil, kuraklığa karşı. Santralin birinden vazgeçilseydi (3 santral yerine bir santral yapılsaydı ya da halka 3-4 ay sulama suyu verilseydi) insanlara boş yere zulmedilmezdi. Rabbim inşallah mazlumların yardımcısıdır. Can suyuyla koskoca Bağbaşı ne tarım yapabilir ne de karnını doyurabilir. İnsanlar orda yetiştirdikleriyle geçiniyorlar, tuzları kuru değil bu insanların. Bağbaşı`na gelip halkı dinlemeyenler, halka zulmedenler, unutmayın Allah herkesi görüyor. 90 yaşındaki dedeler, neneler doydukları toprakları susuz kalmasın, kurumasın diye mücadele ettiler. Ama suçlu oldular. İnsanlar halen daha mahkemelerde sürünmekteler. Haklı oldukları halde suçlu oldular. Yazık değil mi bu insanlara. Allah`ın adaleti şaşmaz bu biline, bu dünyamızı belki zehir edersiniz ama öteki dünyada bilinki hakkımızı helal etmeyeceğiz. BİZ MUHALEFETTE DEĞİLDİK, %82 OY VERDİK. BİZİM AMACIMIZ SİYASET DEĞİL... HAKSIZLIK YAPANLARI ALLAHA HAVALE ETTİK.

  • HALKÇI KEMAL 01 Ocak 1970 02:00

    erdi bey aynen öyle enerjiyi dışardan alsak vay efendim bizim suyumuz toprağız yokmu ordan cıkarlarım derler lafa gelincede saldır gitsin MAKSAT MUHALEFET OLSUN ARTIK NE SU AKACAK AMA TÜRK BAKMAYACAK!!!!

  • Erdi AVCI 01 Ocak 1970 02:00

    Mersin`e gidersin biz burada Nükleer enerji istemeyiz, Sinop`a gidersin biz de burada Nükleer enerji istemeyiz, Artvin`e gidersin burada baraj istemeyiz, Erzurum`a gidersin HES istemeyiz derler.Peki affedersiniz de ülkenin enerjisini nereden sağlayacağız? Sadece istemeyiz demekle olmuyor bu işler.Ülkeye enerji lazım ve bu enerji ülke topraklarından sağlanacaktır.Başka ülkeler babalarının hayrına bize enerji vermiyor.Yazınızda enerjiyi şu şu yollarda elde etmeyi belirtip HES`e karşıyız deseniz daha anlamlı olurdu.Sadece istemeyiz diyorsunuz peki enerji üretimi için projeniz var mı? var ise bunu gerekli mercilere taşıyıp HES daha zararlı biz bu projeyi yapalım dediniz mi? Lütfen artık milleti bu tip desteği olmayan sebeplerle namerde muhtaç etmeyiniz.

  • Ali 01 Ocak 1970 02:00

    İşkembe-i Kübra`dan sallamak mı derlerdi eskiler , aynen öyle bir yazı olmuş kusura bakmayın. Fikirlerim farklı olsa da Leyla hanım`ın yanında olalım eyvallah hiçbir insan hele ki böyle bir konumda iken bu genç yaşında sudan bir sebeple hapse atılmaz , yazıktır güünahtır. Ama siz konuları daldan dala atlayarak veriyorsunuz leyla`nın adı altında farklı şeylerle uğraşıyorsunuz.Erzurum`un suyu hapsediliyormuş kimse de yazmıyormuş bunu . ( tam bu sırada Don kişot çıkar ve Yazar tabi ) Siz Chp`ye katılın tekrar en iyisi çünkü bu zihniyetin son ürünleri orada yaşıyor, istemezükçüler anca orada . Çözümsüz istemezükçüler tabi. Bizim işimiz Allah`a kalmış gerçekten , inşallah ülkemize elektrik su para petrol doğalgaz teknoloji falan gökten yağar da anca o zaman rahat ederiz tabi . Nasıl olsa her şeye karşıyız , hep işbirlikçiler var hep küresel sermaye bizi eziyor falan filan.