Erzurum Haber Girişi : 08 Şubat 2010 14:11

İlk Şehrin Unutulmazlığı ...

İlk Şehrin Unutulmazlığı ...
İlk Şehrin Unutulmazlığı Ya da Herkesin Bir Şehri Olmalı...

Ayrılınca da kopmuş sayılmazsınız o şehirden… Varlığını sürdürmektedir sizde ve sürdürmeye devam edecektir siz yaşadıkça... Karşılaştığınız her olayda, her insanda kendini yeniden hatırlatacak; bir yer, bir ışık, bir nokta olarak; orada, bir köşede duracak ve siz sözü hep oraya getireceksiniz.

         Bir bıkkınlık, bir mecburiyet, bir zaruret veya başka sebepler sizi alıp gurbetin derinliğine sürüklemiş olabilir. Giderken; uzaklaştığınızı sanırsınız, yıllarınızı verdiğiniz, çocukluğunuzu, gençliğinizi geçirdiğiniz o şehirden… Sizde kapladığı alanın küçüleceğini sanırsınız gün geçtikçe. Ya da; zamanın unutturucu etkisi altında, giderek o kentin bir hayale dönüşeceğini, hayatınızın sadece bir bölümünü geçirdiğiniz yer halini alacağını sanırsınız. Tabii ki o an için pek farkında değilsinizdir ama; gün geçer ve hatıraların büyüttüğü ayrılık sığmaz olur içinize... Bir canlı gibi hasretini çekmeye başlamışsınızdır çocukluğunuzdaki, gençliğinizdeki şehrin ve zaman ilerledikçe, geçmişin yüzü daha çok ziyaret eder olmuştur sizi…

         Bir şehirde yaşamak; o şehri görünen yüzüyle duyumsamak değildir sadece… Şehir; sizde uyandırdığı düşünceler ve sizin ona bakış açınızla, onu anlamak için sarfettiğiniz, sarfedeceğiniz çabayla büyür, yer eder ve ne olduğu ortaya çıkar. Bazen onu kurgularsınız; ona ait fikirler geliştirir, şehir üzerine felsefe yaparsınız. Bu herkesin tanıdığı, her an içinde yürüdüğü, alışveriş ettiği, sağına soluna çöpünü fırlatıp kirlettiği şehir değildir. Bu sizin içinizin şehri, bir anlamda, sevgili gibi süsleyip püsleyip, sevdalandığınız şehirdir. Bazı yanları gerçekte yoktur belki de… Yürürken; adına kayıt düştüğünüz, hakkında yazılanları okuduğunuz şehrin bu olup olmadığı konusunda tereddüte düşersiniz. Savurur bir deli rüzgâr içinizdekileri... Kopup gidersiniz yaşadığınız şehirden ve sizi oraya bağlayan her şeyden... Bir anda uzaklarda ve hayaller dünyasında bulursunuz kendinizi. Ne var ki yine de, “.....yaşadığınız, düş ve duygu dünyanızı biçimleyen o kent sizden hiç bir zaman kopmaz. Nereye gitseniz, nerede yaşasanız o sonsuzluk duygusu hep sizinledir.

         Ben bu “karlı şehri”, ve onun “sırlı insanı”nı, hep türküler eşliğinde yazdım. Ovalar dolusu, uçsuz bucaksız kar zamanlarının hüznünü çağrıştıran türküler eşliğinde döktüm bu şehre ait hissettiklerimi… İçim içime sığmaz bir halde ve bana misafir olan kelimeleri kaçırmamanın telaşıyla… Kar sesi düşerken sokaklara, odaya kapanmış, zil sesinin, kapı gıcırtısının, kapıldığım bu büyülü vakti bozmamasını dileyerek. Kulağım yine türkülerde: “Bu dağın karı menem /Gün vursa erimenem /Yeddi yıl yerde yatsam  / Aşığım çürümenem.

         Kaç zamandır bir sıkıntıyı ve buna bağlı olarak bir soruyu dolaştırmaktaydım kafamda bu şehre dair: “Benim tanıdığım şehir, bu şehir miydi?” Anlamak ve mâzisinden bir bölümü daha zihnime yerleştirmek için, ıssızlığın çöktüğü saatlerde sokaklarında dolaştığım şehir, bu şehir miydi sahi?

         Birileri anlamasa da bu sorgulamayı, takvimden yapraklar bir bir düştükçe, içimi saran sıkıntı gitgide artıyordu. Yıllardır bu şehri yazan biriydim ve yine de yazmak istiyordum; harap sokaklarını, çilekeş insanlarını, kirli ve keşmekeşin bürüdüğü caddelerini.

         Kara olan meftunluğumuz, getireceği bu küçücük zevke dayanmıyor elbette. Kim ne derse desin, o bu şehri tamamlıyor ve insanına muhabbet, toprağına bereket getiriyor. Hiç kuşkusuz; yüksekliğiyle anılan ve tanınan bu “yayla şehri”nin en belirgin vasıflarından biridir kar. Bu şehirden gidenlerin, uzun gurbet acıları çekenlerin hatıralar dehlizinde onun için önemli bir yer işgal eder.

         Eski bir Erzurum sokağında durup (kaldı ise tabii!) , birbirine yaslanmış (biri ötekinden kuvvet alırcasına) evlerin, karla olan bütünleşmesini seyretmek ve bu arada da şehre dair düşünmek... Usulca yağan karın, bu görüntüye değişik bir boyut kazandırdığını bir gerçek. Aslına bakılırsa şehir; gizemli ve farklı üslûbunu, hâlâ bu eski sokaklarda gizlemekte ve şehir sevdalılarına oradan seslenmektedir. Sırlarını, ancak oraya kadar zahmet edip gelenlere açmaktadır; ağırbaşlı ve kanaatkâr görüntüsüyle... Daha çok buralarda hatırlıyorsunuz; tarihin acı yüzünü... ölenleri, yaşayıp ıstırap çekenleri ve mazlum yüreklerden göğe yükselen ahları...

         Ekonomik yönünü bir tarafa bırakırsak; kar, sözlü kültürün, yaşaması ve zenginleşmesi ve bugüne gelmesi konusunda en büyük pay sahibi... Ulaşım imkânlarının zor ve kıt olduğu devirlerde, çeşitli mekânlarda biraraya gelen insanlarca, hikâyeler anlatılmış, masallarla Kaf Dağı’na gidilmiş, devleri öldürmüş şehzadeler. Ve yiğitler son vermiş zalimlerin zulmüne. Yeni oyunlar üretilmiş; karla kaplı yollara söz geçirilemediği için... Âşıklar dinlenmiş, âşık olunmuş; çevreyi, olayları ve insanları anlatan söz ustaları türemiş. Âşıklarının ve hikâyelerinin çokluğundan da belli değil mi bu durum?

         Kardan kaleler yapıp, cengâverleştiğimiz ve tahta kılıçlarla düşmana saldırdığımız (Rasim Cinisli ağabeyin deyimiyle; “Biz çocukken bir çubuk bulduğumuzda at yapıp, cirit oynarken; o yaştaki Kayserili, büyüklerinin bir tablaya koyduğu malzemeleri satmaya başlar. Buna bakınca; aramızdaki gelişmişlik farkının sebebini kolayca anlarız.), o günler, yaşadığımız müddetçe, yaşatmaya devam edecekler kendilerini bizde... Çünkü; “Çocukluk kentinin bizi kuşatan gerçeğinden kopmanın mümkünü yok.” Ve şairin( Kavafis); kaderlerin kesiştiği noktalara işaret ettiği gibidir hayat. Okuyalım:

         Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler. Hep peşinde, izleyecek seni bu kent. Dolaşacaksın aynı sokaklarda. Ve aynı mahallede yaşlanacaksın ve burada, bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların. Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kenti bekleme sakın, ne bir gemi var, ne de bir yol sana. Nasıl heder ettiysen hayatını bu köşecikte, yıktın onu, işte yok ettin onu tüm yeryüzünde.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.