İstinye Park'ta araba aradık ama...

KOSGEP'in organizesinde geçen hafta gerçekleştirilen 'Yapı Fuarı' bahanesiyle bazı işadamları ile birlikte Rusya'ya giden Hayati Bilge ile İstanbul dönüşünde yine biraraya geldik! Yaşasındı! Erzurum'a dönüş uçağı ertesi güne olduğu için 'koca' bir gün beraber olacaktık. Ee, Hayati Bilge bu. Onunla beraber oldun mu, hem keyifli bir İstanbul seni beklemiş olacak, hem de 'Acaba bugün ne tür anormallikler yaşayacak, neye çok güleceğiz' diyecek, olası skandallara da yelken açmış olacaksın!

***

Meşhurların da uğrak yerlerinden olan Levent'te cici mi cici bir Çarşı'da başladı beraber geçireceğimiz bir buçuk  günlük İstanbul maceramız. Alengirli tabelasını görünce, dayanamadı bir zincir halinde hizmet veren 'Kahve Dünyası'nda 'bir kahve içelim' dedi ömrü uzun olası kankam! Kim tutardı daha bizi. Zaten sigara içilebilecek bir bahçesi de olduğunu da gördüğümüz için genelde sosyetenin takıldığı bu mekandan içeri girdik. Amacımız hem birer kahve içelim, hem de 'o tarakta da bezimiz olsun' istiyorduk. İkimiz de gelecek kahvenin diğerlerinden farklı olabileceğini düşünüyorduk aklımız sıra! Kahveler geldi içtik içmesine ama buradaki kahvenin de diğer içtiğimiz kahvelerden bir farkının olmadığını 'kısa sürede' anlamakta gecikmemiştik. Ne bileyim, Kahve Dünyası'nda satılan kahvenin diğer kahvelerden bir 'farkı' vardı, 'fiyatı'! Tabiri caizse 'Daha heç deyme'! Hem onun için hem de benim için güzel bir deneyim oldu bu! Bi sefer daha 'nah' gideriz 38 TL'lik kahve içmeye oraya!

***

Tutturdu Hayati Bilge 'pantolon alalım' diye! İlle de Kanyon ya da Metro Ctiy'den! Uzun bir yaya yürüyüşü sonrasında pantolon için Metro Ctiy'e geldik. Bu benim üçüncü, Bilge'nin de ilk gelişi. Güvenlik kontrolünden sonra yavaş adımlarla mağazaların yeraldığı alt kata gitmek üzere yürüyen merdivenlere geliyorduk ki birden karşımda Acun Ilıcalı'yı gördüm! Zaten tanışmadığımız için de yanımızdan vurup geçiyor! Beraberinde  4 erkek arkadaşı ile konuşa konuşa belli ki alışverişten dönüyorlar. İlk defa geldiği için sağa-sola bakmakla meşgul olan Hayati Bilge'ye 'Acun'u görüp görmediğini sordum. O da 'Yok, görmedim. Gerçekten o muydu?'diye sorunca ben de 'Bak işte gidiyor. Şu kısa şortlu' dedim. Demez olaydım! Bunun üzerine o Hayati Bilge, sırf Acun'u göreyim diye koşar adımlarla arkasından gitmeye başladı. Hatta dışarıya kadar çıkmak zorunda kaldı. Çünkü Acun ve beraberindekiler, Metro City'nin kapısından bile çıkmışlardı! Görüyordum! Az sonra yeniden güvenlik kontrolünden geçip içeri giren Hayati Bilge'nin, sırf o gidenin Acun olup olmadığını öğrenmek için gösterdiği bu 'performans', beni hayretler içerisinde bırakmıştı. Doğrusu şaşa kalmıştım! Oysa işine bile bu kadar 'yegin' değildir bu bizim Bilge! ''İyi ki imza istemedi'' diye düşündüm ve onu yapmadığına şükrettim bir an!

***

'S C' isminde bir mağazaydı galiba. Pantolon alacağız ya! İçeri girdik. Tek-tük müşterilerinin olduğunu gördüğümüz mağaza çalışanları garip garip bakıyordu bize! 'Alıcı' olmadığımızı düşündüklerinden emindim. Onlara göre kesin biz 'Bakıcı'ydık! Bakışları onu gösteriyordu. Biz erkek bölümünde pantolonlara göz gezdiriken onlar da bizlere göz gezdiriyorlar! Az sonra 'Bundan bir şey çıkmaz' dedikleri Hayati Bilge'den, son  derece bakımlı modern ve sarışın bir bayan tezgahtar sayesinde 'hayırlı bir müşteri' çıkarttılar ama! Bilge baktım 480 liralık alışveriş makbuzunu cebine koyuyor, bir pantol için gelen bizimki, iki poşetle mağazadan çıkıyordu!

***

Yine İstanbul'un gözde alışveriş merkezlerinden biri olan İstinye Park'ındaydık bu defa. Erzurumlu hemşehrimiz, ağabeyimiz Sarıyer Kaymakamı Ömer Karaman'ın bölgesindeki İstinye Parkı! Hedefte bu defa ortak bir arkadaşımıza doğum günü hediyesi almak vardı. Selahattin Şener ile daha önce geldiğim için buranın da yabancısı değilim. Bizim Erzurum AVM'nin en az 5 katı büyüklükte! Bizim AVM, buranın olsa olsa 'torununun torunu' olur! O kadar yani! Bir defa yok, yok! Her şey var. Her markadan araba bile. Fiyatlar da o biçim ama! Bir arkadaştan aldığımız ödünç araba ile bu 'devasa' alışveriş merkezinin oto parkına giriş yapıyoruz. 5 katlı oto parkta bir yere aracımızı parkediyoruz. Daha sonra yürüyen merdivenlerden çıktıktan sonra alışverişimizi yapıyor, aşağıya iniyoruz. Ve fakat o da ne? Aracımızı bulamıyoruz!!! Nereye baksak, ne yapsak bir türlü park ettiğimiz aracı bulamıyoruz. Aracın cisi, rengi, plakası, şekli şemali biz tarafından bilinmesine ramen yok, bulamıyoruz! Bir ara en alttan olmak üzere orada bulunan bütün araçları tek tek kontro etmeyi bile düşünüyoruz. Hem de saatler alacağını bilmemize rağmen! Derken şans yüzümüze gülüyor, yarım saatlik bir aramadan sonra arabamızı buluyor, 'hele şükür' İstinye Parkı'nı terkediyoruz!

***

Bebek Otel'de kahvaltı, Beyoğlu'ndaki gece kulübü Mektup'da türkü ziyafeti, Topkapı 1453 Fetih Müzesi'ni ziyaret, Cookshop'da Risotto (bilmeyenlere tekrar söyleyeyim makarna) ziyafeti, Galata Köprüsü'ndeki Sirena adlı müzik evinde eğlence, Hayati Bilge ile 1,5 günlük kısa sürede yaşadıklarımızın küçük bir özeti! Ha bir de (Allah korusun) az kalsın unutacaktım! Yine meşhur Nusret'de bir akşam yemeği! Tabii ki Dr.Mehmet Yavuz'un yine davetlisi olaraktan! Ne başınızı ağırtayım! İstanbul zaten dolu bir şehir! Hayati Bilge de yanında oldu mu, hem bu şehrin, hem de o 'dolu'luğun haliyle  hakkını fazla veriyor insan! Hem de 'dolu dolu'!

(NOT: Öyle bitti diye sevinmeyin! Hele sırada Bağdat Caddesi ve Nişantaşı kafeleri izlenimlerim var! Fırsat bulunca onları da araya sıkıştıracak, bir, iki gün de sizi öyle esir alacağım!)

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.