Karanlıkta kalkan kupa!

Siyaset meydanlarında adalet, hak, hukuk ve din, kitap sözcüklerini hitaplarında durmadan yineleyen muhteremlerden oldum olası kıllanmışımdır!

Dikkat edin!

Hükümet kanadından her hangi bir konuda bir karar veya bir yasa hazırlığı gelecekse, mutat zevatlardan biri o konuyu dillendirerek nabız yokluyor. Eğer toplumun büyük kesimi ‘yerse’ iş tamamdır; eğer sesler yükselmeye başlarsa, aynı kanattan başka bir zat “olmaz böyle bir şey, bu haksızlıktır,” diyerek aynı takıma puan kazandırmakta!

Aynı takımdan falanca kişi anamızı ağlatacak şeyler söylerken; filanca kişi de “asla, böyle bir şey mümkün değil,” diyerek anamızı kurtaran kahraman oluyor!.. Halkın gözünde kazanan yine aynı takım!

Bu güzel bir taktik ve güzel bir oyun!

Yiyenlere afiyet olsun!

Göreceksiniz, memurlara maaşlarındaki en komik artışı layık görenler takımından biri çıkıp, “bu artış benim vicdanımı sızlatıyor, bunu tekarar görüşmeliyiz,” diyerek halkın gözünde yüceleşecek, ululaşacaktır!.. Ve kazanan yine aynı takım olacaktır!

Yoksa önerilen artış bu kadar komik olur mu?

İstediğiniz kadar tıkıştırmaya çalışın, bu hiçbir vicdana sığmaz!

Siyaset takımından sonra futbol takımlarından da bahsetmezsek olmaz!

Çünkü her ikisi de oyun!

Kazananı var, kaybedeni var!.. Gerçi siyaset takımları hiç berabere kalmıyorlar; ama futbol takımlarımızdan Fenerbahçe ve Galatasaray şampiyonluk maçında berabere kalarak sahalardaki üç neticeden birini gerçekleştirdiler.

Bu beraberlik Galatasaray’a yaradı ve şampiyonluk kupasını almaya hak kazandı!

Gelin görün ki, bu zamanda hakettiğini almak öyle sanıldığı kadar kolay değil.

Galatasaray dedi ki; “kupamızı verin!”

Federasyon dedi ki ; “tamam, soyunma odasında verelim!”

Galatasaray dedi ki; “ olmaz!”

Federasyon dedi ki; “koridorda verelim!”

Galatasaray dedi ki; “ıı ıhh!”

Federasyon dedi ki; “yahu şöyle kuytuda, köşede verelim!”

Galatasaray diretti; “vereceksen doğru dürüst ver ki kupa kupaya benzesin!”

Bana kalırsa Galatasaray haklı!

Alt tarafı bir kupa vereceksin, senden başka şey isteyen yok ki gizli, saklı vermeye kalkıyorsun.

Yani, rüşvet mi istiyorlar senden; ya da şike parası mı alacaklar sanki!

Derken efendim, bütün memleketin gözünün önünde beklemeye başladılar.

Vereyim!

Verme!

Al!

Almam!

Herkes gibi ben de televizyon karşısında bekliyorum, ne olacak, diye!

Bu bekleme sürerken kendi çapımda sonuç üretiyorum.

Ve diyorum ki; benim bildiğim Federasyon, bahçeliyi bahçesine, saraylıyı da sarayına gönderdikten sonra sabaha karşı alır kupayı koşturur Galatasaray Başkanı’nın evine; kupayı kapının önüne bırakır ve zili çalarak kaçar!

Veya, hemen bir toplantı yaparak kural değişikliğine gider ve “bu yıl kazanılan kupalar soyunma odasında verilecektir,” der.

İşte bunları düşünürken Galatasaray zevatından biri Başbakan’ı aramış.

“Efendim, kupamızı vermiyorlar!”

Başbakan telefonun diğer ucundan kesin gürlemiştir.

“Ben şimdi söylerim verirler!.. Madem ki hakkınız söke söke alırsınız!”

Ertesi gün Galatasaray yöneticileri homurdanmaya başladı.

“Karanlıkta verdiler!..”

Yahu kesin sesinizi artık siz de; verdiler ya, karanlık veya aydınlık, ne fark eder ki!

Hem siz yatın kalkın Başbakan’a dua edin, ya “vermeyin” diye emir verseydi!

Karanlıkta da olsa kaldırdınız ya!

Karanlıkta kalkan kupa, diye ayrı bir yere koyun siz de!

Asıl mesele, bir kesimin kızacağı şeyleri gizli saklı yapmayı nereden öğrendi bunlar!
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.