Küçükler'in vedasını dostlar alışverişte gördü!

Bugüne kadar davetli olarak çok Vali'nin, Belediye Başkanının, Emniyet Müdürünün ve kurum amirinin veda yemeklerine gittim ama ne yalan söyleyeyim, hayatımda ilk defa 'veda kahvaltısı' daveti aldım!

Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Talat Geyik ağabeyimizden bu daveti aldığımda, bugün bir kurumda çalışan eski bir basın emekçisi arkadaş yanımdaydı.

Belki ben garipsiyor olabilirdim, 'hiç duydun mu veda kahvaltısı diye bir şey' dedim ona!

'Ben de ilk defa duyuyorum' dedi, bu kavramla ilk defa karşılaştığını ifade etti.

Gerçekten şaka gibiydi.

Her neyse.

Ben elbette şahsen işin kahvaltısında, yemeğinde değilim.

Ama asıl değineceğim, bir veda'nın bende bıraktığı hazin hatırası..

***

Gerçekten her veda hüzünlüdür.

Sosyal hayatta ki vedalarda da öyle değil midir?

Yüzler sönüktür, moraller bozuktur, sesler kısıktır, bütün veda buluşmalarında bir duygusallık hakim olur.

Zaman zaman gözyaşlarının sel olup aktığı anlardır.

Karşılıklı iltifatlar birbirini kovalar, bir şekilde geleceğe yönelik iyi niyet mesajları alınır, verilir.

Kısacası şair Kahraman Tazeoğlu'nun dediği gibidir.

Vedalar soğuk olurmuş!

***

Ahmet Küçükler'in vedası da gerçekten basınla ilişkisi gibi soğuk oldu!

Öyle eskilerde gördüğümüz gibi bir buruk veda değildi bu.

Öylesine bir vedaydı bu!

Sadece bir-iki arkadaşımızın tamamen iyi niyet ile helallık istemesinin dışında kimsede bir burukluk oluşturmayan bir vedaydı.

Daha da açığını söyleyeyim.

Basın mensubu arkadaşlarım ile Büyükşehir Belediye Başkanın vücut diline bakıldığında 'dostlar alışverişte olsun' vedası gibiydi.

Hiç kimsenin 'yalandan yere' de olsa birbirlerinden ayrı kalacak olmaktan dolayı üzülmeyeceği, 30 Mart'tan sonra da kimin ne yapacağına meraklanmadığı, evlinin evine, köylünün köyüne gitmesini salıklayan bir fotoğrafın geniş açıyla çekildiği vedaydı o!

***

AK PARTİSİ'NE 65 YAŞ DOPİNGİ!

Bu konuyu burada bırakıp, başka bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.

Sanıyorum Uğur Mumcu'nun bir lafıydı.

'Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz' demişti bir vakitler.

Çok doğrudur, en hazzetmediğim insan tiplerinden biri olmuştur hep o bilgi sahibi olmadan fikir sahipleri olanlar.

En fazla canımı sıkanlar da hemen hemen her konuda illa fikir sahibi olduğunu göstermek isteyenlerdir.

Etrafımda da hep sahada iken böyle tiplerden fazla miktarda da olmuştur.

***

Mesela tanıdığım biri var, hangi konu olursa olsun mutlaka fikrini ortaya koyan.

Mutlaka sizin etrafınızda da öyle cinsler illa ki vardır.

O'nun için hukuk ile ilgili konuşması için Avukat olmasına, tıp dünyası ile ilgili bir görüş ifade ederken Doktor olmasına gerek olmadığını sanan!

Öyle de hadsizdir ki, nükleer silahsızlanma konusunda da uzman gibi fikir belirtir, uçak teknolojisi ile ilgili de pilot olmadığı halde mutlaka konuşacağı bir şeyleri vardır, olmuştur da.

Hem de onlarca pilotun olduğu bir ortamda!

O kadar yani!

***

Her konuda mutlaka bir bilgisi olan bu arkadaşta elbette yok yok.

Kesin bir fikri olduğu konulardan biri de 'din'dir.

Alim kesilir bir anda, yeter ki sen onun olduğu o ortamda din'den hafif sözet.

***

Bilmiyorum, bilgi sahibi olmadığım konularda topa girmem, sevmem.

En azından her topa girilmeyeceğini bilen, had sahibi biri olduğumu düşünürüm.

Hele de din gibi son derece hassas bir konuda konuşmam, bir şey demem.

***

Ama,  şu 65 yaş üzeri vatandaşlara hem de seçim öncesi otobüslerden ücretsiz yararlanma uygulamasının getirilmesini vebal olarak görüyorum.

Ellbette ki amacım 65 yaş üzeri vatandaşlara ücretsiz otobüs imkanından yararlanmasını engellemek, istememek filan değil.

Burada asıl demek istediğim, hem de seçim üzeri iktidar partisinin 'haksız kazanç' elde ettiğini, haksız kazancın da dinimizde kabul görmeyen bir uygulama olduğunu düşünmem.