Milliyet bunu niçin yaptı?

Ortaya çıkan bu çirkinliğin karşısında atılan başlık oldukça yumuşak… Genel Yayın Yönetmenimiz Orhan Bozkurt’un yerinde ben olsaydım, “Büyük iftira” yerine, çok daha ağır bir başlığı tercih eder, son derece de sert bir metin yazardım.

Çünkü bu, öyle bir zırva ve öyle bir saygısızlık ki asla tevil götürür bir yanı yok.

Fakat merak ediyorum, başta Milliyet ve Vatan olmak üzere, aynı haberi köpürterek kullanan gazeteler, içerisine düştükleri çukurdan nasıl çıkacaklar?

Gerçi bizim anlı şanlı medyamız çukurdan çıkma konusunda hayli marifetlidir ve üstüne üstelik şerbetlidir de…

Önce olayı kısaca bir özetleyelim; sonra da bizim nasıl yanıltıldığımızın özeleştirisini verelim.

Geçtiğimiz Salı günü, yaygın medyanın neredeyse tamamında çıkan bir habere göre, iki İngiliz gazeteci bisikletleriyle çıktıkları dünya turunun Türkiye ayağında, Erzurum’a gelmişler ve burada İbrahim isimli bir genelev patronu tarafından silahla tehdit edilmişler.

Haberin ana hatları buydu.

Milliyet gibi, Türk basın hayatının en saygın isimlerinden kabul edilen bir gazete, İngiliz Telegraph gazetesinde çıkan bir haberi alıyor ve tercüme ederek, hem gazetede hem de gazetenin web sitesinde manşetten veriyor.

Diğerleri durur mu, onlar da hemen balıklama atlamış, aynı haberi virgülüne dahi dokunmadan kullanmışlardı. Biz de çek etme ihtiyacı duymadan, gazetelerin manşet ettiği habere yorum yazıp, “Bir tek kavatımız eksikti” demiştik.

Gerçek dün ortaya çıktı.

İki İngiliz gazetecinin Telegraph’ta çıkan orijinal habere ulaştık ve uzmanlara bu haberi çevirttik. Aynı işlemi Vali Sebahattin Öztürk de yaptırdı. Vali Bey de Erzurum’a sürülen bu lekeye kim sebep olduysa bulunup çıkarılmasını ve hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılmasını istemiş.

Öyle ya, İbrahim adlı bir genelev patronu, turizmde sıçrama yapmak isteyen bir şehirde, turistlere hem de gazetecilere silah çekiyor, tehdit ediyor!

Aklı başında yöneticinin görev yaptığı hiçbir yerde, böyle bir suç ve sürülmek istenen leke karşılıksız kalmaz. Vali Öztürk de haklı olarak işin peşine düşüyor, haberin kaynağına iniyor.

Ortaya çıkan gerçek, Erzurum’a ne büyük bir kötülük yapıldığını, üstelik bu kötülüğü de İngilizlerin değil, Türk gazetecilerin yaptığı anlaşıldı.

Haberin orijinal tam metni elimizde… Bu habere göre, o bisikletli iki İngiliz gazeteci haberlerinde aynen şunları yazmışlar:

“Kayseri birçok neon ışıklı alışveriş merkezi, modern yüksek binaları ve ofisleri ile büyük bir şehir. Türkiye’nin ticari merkezlerinden biri fakat bir turist kenti değil…”

“Buraya bir bisiklet fanatiği ve cana yakın bir arkadaşımız Emrah tarafından üniversitenin bisiklet kulübüyle toplantı yapmak için davet edilmiştik,,,”

“Botlar çok sıcaktı fakat tamamen bisiklet sürmek için dizayn edilmemişlerdi. Botları bilek hizasına kadar kestiler ve bu sayede ertesi gün 50 mil göstergemizi vurduğumuzda çok rahattım ve gece için uzakta bir kamyon durağına ve yanındaki restorana uğradık.

Değişken bir ruh haline sahip olan kafenin sahibi İbrahim tarafından karşılandık. Bize kalmak isteyip istemediğimizi sordu ve sonra çorba, mantı ve ekmekten oluşan bir ziyafet sundu ve İbrahim’i dinlemek için odun sobasının etrafında toplandık.

Seyahat ettiği günleri ve çiftliğinden nasıl zengin olduğunu anlatıyordu. Gece ilerlediğinde oğlu da bir şişe rakı ve bir çanta dolusu esrarla bize katıldı. Biz içeceği kabul ettik fakat ciğerler için kötü olduğu için otu reddettik. Ayrıca Matt İbrahim’le arkadaşça dalga geçtikten sonra devreye giren paranoya ihtiyacımız olan son şeydi ve İbrahim bir 357 tabanca çıkarmak için eski püskü ceketini kaldırdı…”

Sizin de gördüğünüz gibi olay Erzurum’da değil, Kayseri’de meydana gelmiş.

Milliyet gazetesinin dış haberler servisi, “Aman efendim çeviriyi yapan arkadaşın İngilizcesi zayıftı o yüzden şehirleri karıştırmış!” gibi komik bir mazeretin arkasına sığınamayacağına göre, bu yalan haberin zamirinde ne olabilir?

Acaba Milliyet’in yeni sahibi Erdoğan Demirören mi Erzurum’a gıcık gidiyordu da fırsat bu fırsat deyip, elemanlarına ‘haberi çarpıtarak verin’ dedi?

Acaba Milliyet’in tepe yönetiminin mi Erzurum’la bir alıp veremediği var?

Yoksa haberi İngilizceden çeviren editör Kayserili’ydi, memleketinin adı böyle çirkin bir şeyle anılmasın diye ve de nasılsa Erzurum da sahipsiz şehirdir şeklinde düşünerek, gerçeği ters yüz mü etti?

Hayır, bunların hiç biri değildir diyorsanız o zaman siz söyleyin, Milliyet ve aynı haberi kullanan öteki gazeteler, neden Kayseri yerine Erzurum yazdılar?

Hani haberde geçen şehir, Erzincan veya Elazığ olmuş olsaydı, bir nebze yol götürürdü, pekala denilebilirdi ki, adam Elazığ’ı Erzurum olarak okumuş.

Yahu el insaf, Kayseri ile Erzurum arasında bir benzerlik var mı?

İbrahim adlı karı kavatının Kayserili olması da hoş Kayseri için bir kir değildir ama hangi pezevenk nereliyse doğru bilinmesi de gerekir.

Demiyoruz ki, bizde kavat yoktu. Olmaz mı, hem de istemediğiniz kadar. Nitekim o gün bendenizin “Bir tek kavatımız eksikti” başlıklı yazım çıktığında, Emniyet Müdürü hemen bir araştırma yaptırmış ve rastlantı bu ya, polis kayıtlarında İbrahim adlı bir kadın satıcısına da rastlanılmış. Ama adamın bir türlü iletişim numarasına ulaşılamamış. (Nasıl kavatsa!)

Neyse dün öğrenmiş olduk ki, Erzurum’un İbrahim adlı pezevengi bile bulunup çıkarılsaydı, adam en azından bu meselede masum… Çünkü silah çekip tehdit eden Kayserili kavat…

Biz de sazanlık ettik. Haberi birinci elden tetkik etmek yerine, Milliyet’e güvendik, o yazıyı döşendik. Nerden bilebilirdik ki, Milliyet’in logosunun yanında yazan “Milliyet basında güven” cümlesinin sadece bir slogandan ibaret olduğunu!

Bu yazıyla esasında Erzurum’un kavatlarının yüzünü yıkıyor değilim, fakat başkalarının suçunu da bizimkilerin çekmesine gönlümüz razı olmaz.

Dün Palandöken’in duyurduğu bu gerçeğin bize dönük iki iyi yanı vardı:

Bir, İngiliz gazetecilerin başından geçen o tatsız olayın Erzurum’da yaşanmamış olmasıdır.

İki, Erzurum’un adı o haberden ötürü Avrupa genelinde lekeli hale gelmemiştir. Çünkü haber aslında Erzurum demiyor, Kayseri diyor.

Kayseri adına üzüldüm ama çok da üzülmedim. Çünkü hem Türkiye’de hem de dünya genelinde öyle bir Kayseri lobisi vardır ki, nasılsa onlar şehirleri adına sürülen bu lekeyi, bir yolunu bulup öyle bir ak pak ederler ki…

Suç bizim üstümüze kalmış olsaydı, bir ömür boyu o meşum olayla adımız yan yana anılacaktı. Erzurum’un, Kayseri gibi ne sahibi ne de lobisi var, dünyayı ayağa kaldırsın…

Baksanıza haber Salı günü yayınlandığında yani Erzurum’un adı ‘turistlere silah çeken şehir’ diye Türk gazetelerinde köpürtülerek verildiğinde, Vali Sebahattin Öztürk ve Palandöken hariç kimsenin kılı bile kıpırdamadı.

Hani konuştuklarında şu mangalda kül bırakmayan ve her güzel işi kendilerinin yaptığına inanan zevat var ya, işte o zevattan niye tek satırlık bir açıklama gelmedi?

Düşünün ki bu leke bizim üzerimizde asılı kalmaya devam etseydi de manzara yine değişmeyecekti.

B
ilmesek, “bizim kavatlarımız iyidir” diye düşündüklerine inanacağız. 
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.