Murat Bardakçı'ya teşekkür etmek yerine...

Cumartesi sabaha karşı, yaklaşık bir yıldır tiryakisi olduğum Habertürk TV'deki “Tarihin Arka Odası” programını izliyorum. Murat Bardakçı, Erzurum Kongresi'nin 90.yıldönümü dolayısıyla hazırlanan Albayarak Gazetesi'nin tıpkı baskısını gösterip, kendine gönderilmiş mektubu okuyarak konuya girince televizyonun sesini iyece yükselttim....


Bardakçı, öyle iddialarda bulunuyordu ki; hemen kağıda kaleme sarılıp notlar almaya başladım....Ve öyle bir üslupla anlatıyordu ki, söylediklerini yazmayı bırakıp yüz hatlarına dikkat kesiliyordum... Ekranın karşısında tam bir şok halindeydim. Kısa süren bu şoku atlattıktan sonra izlediğim programı ve yapılan eleştirileri, ortaya atılan iddiaları hemen habere dönüştürüp editörümüze gönderdim. Yani Türkiye’de bunu haber olarak duyuran ilk site olduk. Haberi bizden kopyalayıp yapıştıran sitelerin sayısı yüzü geçti...

 

Neyse, gelelim şimdiye... Hafta başı olduğunda şunu bekliyordum doğrusu;

Rektörlük hemen bu fahiş hatayı yapanlar hakkında gerekli soruşturmayı başlatır, hatta bir bilim komisyonu oluşturarak, ilgili kişilerin Osmanlıca yeterliğini görüşür… En azından bu kişilere yönelik bir kınama yapar…


Pazartesi yapılan açıklamaları görünce donup kaldım. Beklentilerim boşa çıkmıştı. Bırakın benim beklentilerimin boşa çıkmasını, neredeyse isminin önü son haddine kadar kalabalık o sorumlu kişilere yeniden teşekkür ediliyordu…  O kişilerde bucesaretle hızlarını alamayıp; Sayın Bardakçı’ya “zaten o alışmış böyle şeylere, eline alır bir belge söyler durur” nevinden suçlamalarda bulunuyorlardı…

 

Hayret ki ne hayret…

Bir zamanlar en iyi kurban derisi topladığı için üniversiteye alınan asistanlar ile meşhur olan, Sayın Rektör Hikmet Koçak ile tam bir bilim yuvası olacak diye umutlandığımız Atatürk Üniversite’miz; uzmanı olarak maaş aldıkları alanda kullanılan Osmanlıcayı bilmeyenleri savunuyordu.

O programda Bardakçı neler diyordu?

Siz ne anlatıyorsunuz?

Neyi savunma adına bunu yapıyorsunuz, inanın aklım almıyor.

Evet, Sayın Bardakçı’nın üslubu çok sertti.

Hatta bir ara elindeki kitabı yere atıp üstünde tepinecek sandım.

Şu veya bu; ama bu ve diğer hiçbir durum Milli Mücadele’nin en önemli yayın organlarından olan Albayrak Gazetesi’ni rezil ettiğiniz gerçeğini örtemez…

Sizin kifayetsizliğinizi kapatamaz…

Utanmadan savunma yapmanızı haklı kılmaz...

 

Çıkın ve adam gibi bilim dünyasından özür dileyin. “Hatta; biz oturup Osmanlıca öğreneceğiz. 17. yüzyıl el yazılarını bile okuyacak kadar Osmanlıca öğreneceğiz" diye söz verin...

Bundan gayri ne anlatırsanız anlatın hikaye!..

Artık yutturamazsınız bize…

[email protected] 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.