Osman Ahlat'tan vefa örneği...

Ahizenin öteki ucundaki kişi, bizim “Osman Dede”mizdi; yani Osman Ahlat’tı…

Hal hatır faslından sonra, esas meseleye geldi:

“Sevgili Mehmet Bey’ciğim, bizim Erdal Güzel’i iyi tanır mısınız?”

Hayda…

Osman Dede, bizim Erdal Güzel’le neredeyse otuz yıla yaklaşan dostluğumuz, arkadaşlığımız olduğunu bildiği halde, durup dururken niye, “Erdal’ı iyi tanır mısın” desin ki?

Kaldı ki Osman Dede, bu şehrin ciddi anlamda bir münevveri ve hafızasıdır.

Söze böyle başladıysa anlayacağız ki, ya üzüntüsünü yahut da bir meseleye olan kızgınlığını dile getirecek.

Nitekim yanılmamışız.

“Hayırdır” dedim. “Osman Dede, Erdal Bey senin canını sıkmayacağına göre, kim üzdü seni?”

Osman Dede ile aramızda, Erdal Güzel eksenli şöyle bir sohbet geçti:

-Geçenlerde biri bana söyledi, aklıevvelin biri Erdal için “PKK’cı” diye yazmış, senin de haberin oldu mu?

-Oldu, oldu. Hatta Erdal Bey’le de görüştük. Osman Dede, sadece Erdal Bey için değil, aynı yazıda bizi de yazmışlar.

-Yahu peki bu adamlar akıllarını mı yitirmiş yoksa kimseyi tanımıyorlar mı?

-Dede, öyle çok ciddiye alınacak bir husus değil; sen de üzme kendini.

-Nasıl üzülmem; Tapucu Mehmet Bey’in oğluna, şu bütün Erzurum’un tanıdığı Erdal’a böyle bir yakıştırma nasıl yapılabiliyor?

-Haklısın…

-Peki sevgili Mehmet’im, matbuat mevzuatı bu tür neşriyata bir müeyyide getirmiyor mu?

-Getirmez olur mu, aslında yasalar çok ağır. Çünkü yapılan bu yayın, hakaret ve iftiradır. Şayet davacı olunsa, o kişi yargılanır ve muhakkak cezaya çarptırılır.

-İnanın ki çok üzüldüm.

-Haklısın.

-Ben yaşını başını almış bir insanım ve bu şehrin her karışını, tarihini, kültürünü ve kimin kim olduğunu bilirim. Erdal’a “PKK’cı” deniliyorsa şayet, demek ki bu şehirde ciddi bir erozyon var.

-Tepkinde haklısın Dedeciğim, haklısın da olay öyle büyütülecek bir şey değil. Erzurum’da herkes herkesi tanımaktadır. Şimdi biri çıkıp Hacı Erdal’a “PKK’cı” dedi diye, Erdal Güzel PKK’cı mı olur? Sen de kendini fazla üzme, bu tür şeyler olur. Sen asıl dua et ki, Erdal Güzel kalkıp da, “Ben PKK’cı değilim” şeklinde bir açıklama yapmadı. Asıl o zaman üzücü bir durum olurdu.

Osman Ahlat, ilerlemiş yaşına rağmen bu şehir adına kaygı duyan bir büyüğümüzdür. Bu şehir için elini taşın altına sokan herkesi yaşına başına bakmadan sever, sayar… Ben biliyorum ki, işini gücünü bırakmış Erzurum için çabalayıp duran Erdal Güzel’i hem çok sever, hem de hizmetlerinden ötürü O’nu takdir eder.

Osman Ahlat, vefa ehli bir büyüğümüz olduğu için, bu şehir namına çırpınıp duran insanlara hakaret edilmesine tahammül edemiyor.

Baltahane’ye düzenli olarak gittiğim günlerde, Osman Dede’mizi orada görür, hayır duasını almaya çalışırdık. Biliyorum, Baltahane’nin ser filozofu Fatih ağabeyi bana, “niye gelmiyorsun” diye sitem ediyor. Haksız da sayılmaz. İnşallah en kısa sürede, çok özlediğim Baltahane’ye devam edeceğim ve o sayede nice dostlarla hemhal olacağız. Tabii ki, Osman Dede’mizi de görmüş olacağız.

O’nu en son TRT’de yayınlanan “Ömür Dediğin” adlı gerçekten de çok güzel programda izledim. Osman Dede’miz, her zaman olduğu gibi müthişti. Erzurum’u, dostluğu, evlilik hayatını ve aile bağlarını öyle çarpıcı cümlelerle anlatmıştı ki, hayran kalmamak mümkün değildi.

İşte O Osman Ahlat, sık sık yaptığı gibi dün de lütfedip yine telefonla bizi aradı.

Bu kez Erzurum’un her hangi bir meselesini değil, Erdal Güzel’i konuştuk.

“Söz” dedim. “Osman Dedeciğim, bu sohbetimizi ve seni üzen o meseleyi yazacağım.”

İşin doğrusu, zerre kadar ciddiye almadığım için, Erdal Güzel’e “PKK’cı” denilmesine üzülmemiştim, fakat Osman Ahlat gibi ömrünü bu şehre adamış bir büyüğümüzün, Erzurum adına kahrolması beni de ziyadesiyle rahatsız etti.

B
ir nebze de olsa, acıyan yüreğine ferahlama getirir mi bilemem ama bu yazı Osman Ahlat’a, O’nu çok seven bir dostu tarafından ithaf olunur…