Sen Petersburg izlenimleri-1

Kiev Havaalanı'ndan Ukrayna Havayolları'na ait bindiğimiz uçakla Sen Petersburg'a doğru yol alıyoruz.

Kiev ile Sen Petersburg arası uçakla iki saat sürüyor.

Bir saatlik zaman farkı olduğu için saatlerimizi ayarlamayı unutmuyoruz.

Uçakta dağıtılan yemek ikramında domuz eti olduğundan paketi iade ediyoruz, ama servisi geri alan orta yaşlı hostesten de iyi sözler işitmediğimizi hissediyoruz.

Uçağımız Sen Petersburg Havaalanı'na indiğinde Rus yolcular kaptanı alkışlamaya başlıyorlar, bu pozisyonu görünce 1980'li yıllarda bu alışkanlığın bizim uçaklarda da yapıldığını hatırlayıp bayağı tebessüm ediyoruz.

Rusya'nın en gelişmiş şehirlerinden olan Sen Petersburg'a "Kahraman Şehir" deniliyor ve şehrin eski ismi Leningrad olarak biliniyor.

Havaalanında bizi karşılayan rehberimiz Oğuzhan ile buluştuktan sonra şehir turuna başlıyoruz.

İlk izlenimimiz de Sen Petersburg hepimizi büyülüyor.

Yol alırken gördüğümüz manzaralar karşısında "Marka şehir böyle bir şeymiş" diye içimizden geçiriyoruz.

Caddeler, binalar o kadar güzel bir plân ve sistem içerisinde tasarlanmış ki insan gıpta ediyor.

Birbirinden güzel binalar tarih kokuyor, zaten rehberimiz; "Burada herhangi bir binaya girseniz, o binanın tarihi bir özelliği olduğunu görürsünüz." diyor.

Devletin büyüklüğünü yansıtması açısından binalar oldukça görkemli yapılmış.

Yüksek tavanlı Stalin dönemi evler oldukça fazla.

Osmanlı ? Rus Savaşı anısına yapılmış altı sütunlu zafer takından geçerken, Cumhuriyet döneminde şehrimizde yapılan bayram takları gözümüzde canlanıyor.

Sen Petersburg'dan Neva Nehri geçiyor.

Şehir bataklık üzerine kurulduğundan bir hayli kanal var, kanalların toplam uzunluğunun 74 km olduğu söyleniyor.

Önceleri bataklık olan bu yerde ilk iş olarak kale yapılmış ve Sen Petersburg ismi o zaman verilmiş.

Ruslar, Neva Nehri'nin ve kanalların üzerinde 550 adet köprü inşa etmişler.

Neva Nehri ve kanallar oldukça temiz ve bakımlı, üzerlerinde gemiler dolaşıyor.

Sen Petersburg Avrupa'ya açılan kapı olarak da biliniyor, zaten kurulurken Roma ve Venedik sentezi olarak tasarlanmış.

ÇarI Nikola tarafından 27 Mayıs 1703 yılında 42 ada üzerine inşa edilmiş olan Sen Petersburg, Venedik'ten daha bakımlı ve temiz.

Aracımızla İshak Meydanı'na geliyoruz, bu meydanda İshak Katedrali bulunuyor, bu katedral büyüklük bakımından dünyada dördüncüymüş.

Ural Dağları'ndan getirilen granitlerle süslenmiş olan katedralde 112 sütun bulunuyor.

Sütunların toplam ağırlığı 100 tonmuş, Alman kuşatmasında atılan top atışlarından katedralin sütunlarına isabet edenler olmuş, bugün o yaralı sütunları görebiliyorsunuz.

Meydanın bir köşesinde Çar döneminde yapılmış Meşhur Astorya Oteli bulunuyor.

Zenginlerin, devlet başkanlarının Madonna gibi ünlülerin kaldığı bu otelde bir gecelik konaklama kişi başı 1000 Euro'dan başlıyormuş.

Başbakanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan'da bu otelde kalan ünlülerden biri olarak anlatılıyor.

Adolf Hitler kaldığı için bu otel Almanlar tarafından oldukça önemliymiş.

Bundan dolayı Almanlar şehri kuşatıp alacaklarına o kadar inanmışlar ki bu otelde kutlama yapmak için önceden davetiyeler bile hazırlatmışlar, ama evdeki hesap çarşıya uymamış.

Bilindiği gibi Sen Petersburg Almanlar tarafından kuşatılmış ve bu kuşatma 900 gün sürmüş.

Meydanda Çar Nikola heykeli bütün ihtişamıyla göz kamaştırıyor.

Heykelde; ayna, kitap, kılıç ve haç olmak üzere dört fragman var ve Kırım Savaşı'nı anlatıyor.

Ayna adaleti, kitap hikmeti, kılıç gücü, haç ise dini temsil ediyormuş.

 Karşımızda iki bayraklı belediye binası gözüküyor.

Belediye binası, at binme salonu ve sarı renkli adalet bakanlığı binası oldukça güzel görüntüler oluşturuyorlar.

Saray Meydanı'na doğru yol alıyoruz, Alextra sütunu, Hermitage'ın bir parçası olan ve barok tarzında yapılmış Kışlık Saray, Saray Köprüsü, Neva Nehri o kadar güzel bir ahenk oluşturmuşlar ki insan bakmaya doyamıyor.

Vasili Adası'nın burnu, Ticaret Borsası, Denizcilik Müzesi, Gümrük Binası, Rus Edebiyat Müzesi ve Tavşan Adası ilk gördüğümüz yerler arasındalar.

Nehrin üzerinde bulunan ve Uçan Gemi olarak söylenen gemi, spor salonu olarak kullanılıyormuş.

Baltık Denizi'ne kıyısı olan Sen Petersburg'da dört tane deniz feneri bulunuyormuş, bunlar Roma'dan gemilerin burunları birbirlerine yapıştırılmış olarak getirilmiş.

Yeni evlenenlerin limuzine binip şehri tur atma geleneğinden dolayı, caddelerde birbirinden güzel limuzinleri görebiliyorsunuz.

Yolumuzun üzerinde Orta Asya mimarisi tarzında yapılmış Tatar Camii'ne rastlıyoruz.

Bu camii de Çar tarafından yaptırılmış, daha sonra Lenin döneminde depo, savaş sırasında ise morg olarak kullanılmış.

Cami sadece Cuma günleri açılıyormuş, caminin bir bekçisi ve bir de imamı varmış.

Müslüman olan bekçi oldukça tutucuymuş, öyle ki camiye başı açık Fransızları sokmamış.

Hatırlanacağı üzere 24 Haziran Rusya'da gecenin olmadığı, yani beyaz gecelerin başladığı günlerdir.

İşte geçmiş tarihte Müslümanlar Ramazan orucuna başlamışlar, ama akşam vaktini tayin edemediklerinden epeyce sıkıntı çekmişler, hatta aralarında hastalanıp ölenler bile olmuş.

Bu durum karşısında Çar Deli Petro, Suudi Kralı'ndan yardım istemiş ve gelen fetva ile Müslümanlara yardımcı olmuş.

Böyle muazzam bir şehri kuran Çar Deli Petro, işin garip tarafı kulübede yaşıyormuş.

Bizim kültürümüzde "Yiğidin iyisine deli derler" diye bir tanım vardır, ayrıca aykırı insanlara da bu sıfat takılır.

Sen Petersburg'u gezdiğimizde bu şehri kuran ve Rusya için inanılmaz işler yapan Çar Petro'ya Deli denmesinin sebebini çok daha iyi anlıyoruz.

Deli Petro'nun on bir lisan bilmesi ve on dört mesleğinin olması, yaptığı olağanüstü çalışmaları izaha yeter diye düşünüyor ve her ülkeye böyle bir deli lazım diye de aklımızdan geçiriyoruz.

Stalin'in evinin önünden geçtikten sonra, 1905 yılında yapılan ve Bolşevik isyanında kuru sıkı atış yapan Aurora Zırhlısı'nı görüyoruz.    

Aurora, kelime karşılığı olarak şafak manasına geliyormuş.

Sol tarafta ise elinde gemi olan bir bayan heykeli dikkatimizi çekiyor, bunun arkasında ise Deniz Okulu binası var.

Dökümane Caddesi'nden geçerken, eski KGB binasını görüyoruz, bir zamanlar insanların korkulu rüyası olan KGB'nin binasına baktığımızda hiçte hoş şeyler hissetmiyoruz.

Savaş ve Barış romanının yazarı Tolstoy'un heykelini görünce, ünlü yazarın dünya klasikleri arasındaki ölümsüz romanları aklımızdan geçiyor.

UNESCO tarafından dünya mirasına katılan şehrin merkezi, mimari yapıları, cadde ve sokakları ile gerçekten muhteşem.

Nevski Caddesi buranın en önemli caddelerinin başında geliyor.

Katerina Meydanı, Kazan Katedrali, Kızlar Manastırı, Puşkin Kafesi, 30 milyon kitabı olan Rus Milli Kütüphanesi ve Çaykovski'nin kaldığı yer bu bölgede bulun

Sen Petersburg'un bizi büyüleyen görüntüsünden uzaklaşıp otelimize geliyoruz.

DEVAM EDECEK...

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • efdal gülcü 01 Ocak 1970 02:00

    saygıdeğer abim 2010 yılında bizde gitmiştik o kadar güzel anlattınız ki desenki bir daha senpetersburgu gezdim teşekkür ederim. Abicim bir de metro var onu heralde 2. bölümde yazacaksın 5 katlı metroyu anlatmamak olmaz heralde selam ve saygılarımı sunarım