Erzurum Haber Girişi : 14 Ağustos 2015 18:16

Deprem hala ülkemizin en büyük sorunudur

 Deprem hala ülkemizin en büyük sorunudur
17 Ağustos 1999 Depreminin yıldönümünde İnşaat Mühendisleri Odası tarafından bir açıklama yapıldı.
Erzurumajans-17 Ağustos 1999 Depreminin yıldönümünde İnşaat Mühendisleri Odası tarafından bir açıklama yapıldı.

Yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi:

"İnşaat Mühendisleri Odası olarak, 17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümünde, depremin ülkemizin hâlâ en büyük sorunu olduğunu hatırlatmayı toplumsal bir sorumluluk olarak görüyoruz. Çünkü deprem önlemlerini almakta, toplumu depreme karşı bilinçlendirmekte, yapı üretim sürecini ve yapılaşmayı deprem tehlikesini gözeterek düzenlemekte, ilgili mevzuatı deprem gerçeğine göre yeniden ele almakta birinci derecede sorumlu olan siyasi iktidarın konuya yaklaşımını yanlış ve yetersiz buluyor, toplumun güvenle geleceğe hazırlanmadığını düşünüyoruz.

17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 16 yıl geçti. 16 yıl önce bugün, merkez üssü Gölcük olan ve beraberinde tüm Marmara bölgesini etkileyen 7,4 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Binlerce insan yaşamını yitirdi, binlercesi yaralandı, ülke ekonomisi kısa zamanda telafi edilmesi mümkün olmayacak derecede etkilendi. Bilançonun yol açtığı acı depremin toplumsal travma haline gelmesine neden olmakla kalmadı, başta yapı üretim süreci, mevcut yapılar, kentleşme politikası, afet sonrası önlemler, mevzuat olmak üzere yetersizliğimizi, hatalarımızı gün yüzüne çıkardı. Görmezden gelinen, yok sayılan sorunlar dramatik bir olayla varlığını hissettirdi. Türkiye`nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğinin yok sayılmasının bedeli kelimenin gerçek anlamıyla ağır oldu.

Deprem sonrası süreç, bütün bir ülkenin depreme göre yeniden düzenlenmesi noktasında toplumsal konsensüsün oluşmasına tanıklık etti. Konsensüs, "artık hiçbir şeyin eskisi" gibi olmayacağı temennisinde ifadesini buldu. Ancak 12 yıl sonra meydana gelen Van depremi, ne yazık ki, aradan geçen onca zamana ve verilen sözlere rağmen, "bir arpa boyu mesafe alınamadığını" gösterdi. Kaçak yapılaşmanın, sağlıksız kentleşmenin, mühendislik hizmeti almadan yapı üretiminin, yapı denetim sisteminin taşıdığı eksiklik ve zaafların varlığını sürdürdüğü, sadece depreme değil her türlü doğal afete karşı korumasız olunduğu, mevcut olumsuzlukların doğa olaylarını doğal afete dönüştürdüğü, doğal afetlerin geleceğe dönük kaygıları çoğalttığını açığa çıkardı.

Deprem gerçeği ve Türkiye

Türkiye bir deprem ülkesidir. Topraklarının ve nüfusunun büyük bir bölümü deprem tehlikesi altındadır. Türkiye topraklarında 1900`lü yılların başından günümüze otuza yakın büyük ölçekli deprem meydana gelmiş ve resmi kayıtlara göre 100 bin civarında insan hayatını kaybetmiştir.

Türkiye, önemli deprem kuşakları üzerinde bulunmaktadır. Ülke topraklarının yüzde 66`sı 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer almakta, nüfusu bir milyonun üzerindeki 11 büyük kent, ülke nüfusunun ise yüzde 70`i ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75`i deprem tehlikesi altındadır.

Mevcut yapı stokuna bakıldığında da durumun iç açıcı olmadığı görülecektir. TÜİK verilerine göre ülkemizde 20 milyon civarında yapı bulunmaktadır. Bu yapıların yüzde 60`ının 20 yaş ve üzerinde bulunduğu, büyük oranda ruhsatsız ve niteliksiz olduğu, mühendislik hizmeti almadan veya kısmen alarak ve yapı denetimi olmadan üretildiği, pek çoğunun güçlendirilmesi gerektiği, yine kayda değer ölçüde yapının yıkılarak yeniden yapılmasının zorunluluk olduğu bilinmektedir.

Buna rağmen, daha çok rant amaçlı olan kentsel dönüşüm projeleri dışında, deprem kaygısını giderecek adımlar atılamamış, güvenli yaşam sağlanamamıştır. Kaldı ki kentsel dönüşüm projeleri kapsamında TOKİ tarafından üretilen konutlar yapı denetimden muaf tutulmakta, özellikle yoksul ve dar gelirliler için üretilen konutların bir iki sene içerisinde niteliksizliği açığa çıkmaktadır.

Mevcut yapı stokuna ilişkin verilerin tahminlere dayandığı vurgulanmalıdır. Çünkü ülkemizin ayrıntılı yapı envanteri yoktur. Dolayısıyla mevcut bilgiler güncellenememekte ve merkezi düzeyde kamuoyuyla paylaşılmamakta, güçlendirme çalışmalarının hangi düzeyde olduğu, kaç binanın yıkılıp yeniden yapıldığı, okullar, yurtlar, hastaneler başta olmak üzere kamu binalarının mevcut durumu bilinmemektedir. Marmara ve Van depremlerinde sınavı geçemeyen yapı stokumuzun, bir bütün olarak olası depremde ne tür tepki vereceği ise adeta bilinmeze terk edilmiştir.

Meslek Odaları devre dışı bırakıldı


Odamız yıllardan bu yana, deprem tehlikesi ve deprem önlemleriyle ilgili; mevzuattan yapı üretim sürecine kadar geniş bir yelpazede görüş ve önerilerini defalarca kamuoyuyla paylaşmış, raporlar hazırlamış, ilgili bakanlıkların düzenlediği bilimsel içerikli etkinliklere katılarak değerlendirmelerde bulunmuş, toplum yararına gördüğü her türlü girişime destek verip katkı sağlamış, kendi olanakları çerçevesinde deprem ve ilgili konular bağlamında çok sayıda bilimsel-mesleki etkinlikler, meslek içi eğitimler düzenlemiş, depremin unutulmaması ve duyarlılığın artırılması amacıyla kitlesel eylemler, yürüyüşler organize etmiştir.

Ancak son birkaç yıldır siyasi iktidar mevzuatta kabul edilemez köklü değişiklilere imza atmış, meslek odalarının toplumsal yarar hassasiyetinden kaynaklanan kamu projelerine müdahale etme kanallarını kapatmış, üyelerini denetlemesini, sicillerini tutmasını, mesleki faaliyetlerini kayıt altına almasını engellemiş, "imzacılıkla" ve sahte mühendislerle mücadeleyi zayıflatmış, gelir kaynaklarını önemli ölçüde kısmış, bir taraftan da Meslek Odaları üzerinde mali ve idari denetim kurarak vesayet ilişkisini hayata geçirmek istemiştir. Değişikliklerin Meslek Odalarını güçsüzleştirecek ve Oda-üye ilişkisinin zayıflayacak içeriğe sahip olmasının yaratacağı handikap bir yana, mevzuatın yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkum edecek hükümler içermesinin ve siyasi iktidarın Meslek Odalarını devre dışı bırakmasının topluma pahalıya mâl olacağı açıktır.

Şu nokta özellikle vurgulanmalıdır. İnşaat mühendisliği her zeminde ve her şart altında güvenli ve sağlıklı yapılaşmanın mümkün olduğunu kanıtlayan bir bilim dalıdır. Odamız da, doğrudan insan hayatıyla ilgili üretimde bulunan meslek mensuplarının tek ve merkezi örgütü olarak, inşaat mühendisliği hizmeti almadan yapı üretilmesine karşı çıkmakta, nitelikli olmayan projelere izin vermemekte ve kamu yararı gözetmeyen projelere karşı hukuki alanda mücadele etmektedir. Mühendislik mesleğini önemsizleştirme ve meslek odalarını güçsüzleştirme girişimlerinin yapı üretim sisteminde zaafa yol açma dışında başka bir sonucu olmayacaktır.

Biz de Deprem gerçeğini unutmamak ve halkımızı deprem konusunda bilinçlendirmek için 16 Ağustos 2015 Pazar günü Yakutiye Kent Meydanı`nda her yıl olduğu gibi resim sergisi açıyoruz."
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.