17 Ağustos 1999 Depreminin yıldönümünde İnşaat Mühendisleri Odası tarafından bir açıklama yapıldı.
Erzurumajans-17 Ağustos 1999 Depreminin yıldönümünde İnşaat Mühendisleri Odası tarafından bir açıklama yapıldı.
Yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi:
"İnşaat Mühendisleri Odası olarak, 17 Ağustos 1999 depreminin yıl
dönümünde, depremin ülkemizin hâlâ en büyük sorunu olduğunu hatırlatmayı
toplumsal bir sorumluluk olarak görüyoruz. Çünkü deprem önlemlerini
almakta, toplumu depreme karşı bilinçlendirmekte, yapı üretim sürecini
ve yapılaşmayı deprem tehlikesini gözeterek düzenlemekte, ilgili
mevzuatı deprem gerçeğine göre yeniden ele almakta birinci derecede
sorumlu olan siyasi iktidarın konuya yaklaşımını yanlış ve yetersiz
buluyor, toplumun güvenle geleceğe hazırlanmadığını düşünüyoruz.
17
Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 16 yıl geçti. 16 yıl önce
bugün, merkez üssü Gölcük olan ve beraberinde tüm Marmara bölgesini
etkileyen 7,4 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Binlerce insan
yaşamını yitirdi, binlercesi yaralandı, ülke ekonomisi kısa zamanda
telafi edilmesi mümkün olmayacak derecede etkilendi. Bilançonun yol
açtığı acı depremin toplumsal travma haline gelmesine neden olmakla
kalmadı, başta yapı üretim süreci, mevcut yapılar, kentleşme politikası,
afet sonrası önlemler, mevzuat olmak üzere yetersizliğimizi,
hatalarımızı gün yüzüne çıkardı. Görmezden gelinen, yok sayılan sorunlar
dramatik bir olayla varlığını hissettirdi. Türkiye`nin bir deprem
ülkesi olduğu gerçeğinin yok sayılmasının bedeli kelimenin gerçek
anlamıyla ağır oldu.
Deprem sonrası süreç, bütün bir ülkenin
depreme göre yeniden düzenlenmesi noktasında toplumsal konsensüsün
oluşmasına tanıklık etti. Konsensüs, "artık hiçbir şeyin eskisi" gibi
olmayacağı temennisinde ifadesini buldu. Ancak 12 yıl sonra meydana
gelen Van depremi, ne yazık ki, aradan geçen onca zamana ve verilen
sözlere rağmen, "bir arpa boyu mesafe alınamadığını" gösterdi. Kaçak
yapılaşmanın, sağlıksız kentleşmenin, mühendislik hizmeti almadan yapı
üretiminin, yapı denetim sisteminin taşıdığı eksiklik ve zaafların
varlığını sürdürdüğü, sadece depreme değil her türlü doğal afete karşı
korumasız olunduğu, mevcut olumsuzlukların doğa olaylarını doğal afete
dönüştürdüğü, doğal afetlerin geleceğe dönük kaygıları çoğalttığını
açığa çıkardı.
Deprem gerçeği ve Türkiye
Türkiye bir deprem
ülkesidir. Topraklarının ve nüfusunun büyük bir bölümü deprem tehlikesi
altındadır. Türkiye topraklarında 1900`lü yılların başından günümüze
otuza yakın büyük ölçekli deprem meydana gelmiş ve resmi kayıtlara göre
100 bin civarında insan hayatını kaybetmiştir.
Türkiye, önemli
deprem kuşakları üzerinde bulunmaktadır. Ülke topraklarının yüzde 66`sı
1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer almakta, nüfusu bir milyonun
üzerindeki 11 büyük kent, ülke nüfusunun ise yüzde 70`i ve büyük sanayi
tesislerinin yüzde 75`i deprem tehlikesi altındadır.
Mevcut yapı
stokuna bakıldığında da durumun iç açıcı olmadığı görülecektir. TÜİK
verilerine göre ülkemizde 20 milyon civarında yapı bulunmaktadır. Bu
yapıların yüzde 60`ının 20 yaş ve üzerinde bulunduğu, büyük oranda
ruhsatsız ve niteliksiz olduğu, mühendislik hizmeti almadan veya kısmen
alarak ve yapı denetimi olmadan üretildiği, pek çoğunun güçlendirilmesi
gerektiği, yine kayda değer ölçüde yapının yıkılarak yeniden
yapılmasının zorunluluk olduğu bilinmektedir.
Buna rağmen, daha çok
rant amaçlı olan kentsel dönüşüm projeleri dışında, deprem kaygısını
giderecek adımlar atılamamış, güvenli yaşam sağlanamamıştır. Kaldı ki
kentsel dönüşüm projeleri kapsamında TOKİ tarafından üretilen konutlar
yapı denetimden muaf tutulmakta, özellikle yoksul ve dar gelirliler için
üretilen konutların bir iki sene içerisinde niteliksizliği açığa
çıkmaktadır.
Mevcut yapı stokuna ilişkin verilerin tahminlere
dayandığı vurgulanmalıdır. Çünkü ülkemizin ayrıntılı yapı envanteri
yoktur. Dolayısıyla mevcut bilgiler güncellenememekte ve merkezi düzeyde
kamuoyuyla paylaşılmamakta, güçlendirme çalışmalarının hangi düzeyde
olduğu, kaç binanın yıkılıp yeniden yapıldığı, okullar, yurtlar,
hastaneler başta olmak üzere kamu binalarının mevcut durumu
bilinmemektedir. Marmara ve Van depremlerinde sınavı geçemeyen yapı
stokumuzun, bir bütün olarak olası depremde ne tür tepki vereceği ise
adeta bilinmeze terk edilmiştir.
Meslek Odaları devre dışı bırakıldı
Odamız yıllardan bu yana, deprem tehlikesi ve deprem önlemleriyle
ilgili; mevzuattan yapı üretim sürecine kadar geniş bir yelpazede görüş
ve önerilerini defalarca kamuoyuyla paylaşmış, raporlar hazırlamış,
ilgili bakanlıkların düzenlediği bilimsel içerikli etkinliklere
katılarak değerlendirmelerde bulunmuş, toplum yararına gördüğü her türlü
girişime destek verip katkı sağlamış, kendi olanakları çerçevesinde
deprem ve ilgili konular bağlamında çok sayıda bilimsel-mesleki
etkinlikler, meslek içi eğitimler düzenlemiş, depremin unutulmaması ve
duyarlılığın artırılması amacıyla kitlesel eylemler, yürüyüşler organize
etmiştir.
Ancak son birkaç yıldır siyasi iktidar mevzuatta kabul
edilemez köklü değişiklilere imza atmış, meslek odalarının toplumsal
yarar hassasiyetinden kaynaklanan kamu projelerine müdahale etme
kanallarını kapatmış, üyelerini denetlemesini, sicillerini tutmasını,
mesleki faaliyetlerini kayıt altına almasını engellemiş, "imzacılıkla"
ve sahte mühendislerle mücadeleyi zayıflatmış, gelir kaynaklarını önemli
ölçüde kısmış, bir taraftan da Meslek Odaları üzerinde mali ve idari
denetim kurarak vesayet ilişkisini hayata geçirmek istemiştir.
Değişikliklerin Meslek Odalarını güçsüzleştirecek ve Oda-üye ilişkisinin
zayıflayacak içeriğe sahip olmasının yaratacağı handikap bir yana,
mevzuatın yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkum edecek hükümler
içermesinin ve siyasi iktidarın Meslek Odalarını devre dışı bırakmasının
topluma pahalıya mâl olacağı açıktır.
Şu nokta özellikle
vurgulanmalıdır. İnşaat mühendisliği her zeminde ve her şart altında
güvenli ve sağlıklı yapılaşmanın mümkün olduğunu kanıtlayan bir bilim
dalıdır. Odamız da, doğrudan insan hayatıyla ilgili üretimde bulunan
meslek mensuplarının tek ve merkezi örgütü olarak, inşaat mühendisliği
hizmeti almadan yapı üretilmesine karşı çıkmakta, nitelikli olmayan
projelere izin vermemekte ve kamu yararı gözetmeyen projelere karşı
hukuki alanda mücadele etmektedir. Mühendislik mesleğini önemsizleştirme
ve meslek odalarını güçsüzleştirme girişimlerinin yapı üretim
sisteminde zaafa yol açma dışında başka bir sonucu olmayacaktır.
Biz de Deprem gerçeğini unutmamak ve halkımızı deprem konusunda
bilinçlendirmek için 16 Ağustos 2015 Pazar günü Yakutiye Kent
Meydanı`nda her yıl olduğu gibi resim sergisi açıyoruz."